Hayalet’inizin sıkı takipte olduğu değişmez birkaç sanatçı var. Geçen yazımda bahsettiğim Barbaros onlardan biri... Bir diğeriyse Gülşen...
Yazdığı kendine has sözler, yaptığı şarkılar ve klipler onu rakibi kadın popçulardan çok daha farklı bir yere koyuyor. Gülşen dedin mi bende akan sular duruyor!
Bu derece beğendiğim Gülşen’i sahnede izlememiştim bugüne kadar. Kısmet beni yaşadığım şehirde değil, tatile geldiğim Altınoluk’ta yakaladı. Bu ara her istediğim oluyor zaten, ballı bir dönemimdeyim! Acaba Channig Tatum’la tanışmayı istemeye mi başlasam diyorum, yoksa o çok mu abartı olur?
Bayramın ilk akşamı Altınoluk Amfitiyatro’da konser verdi Gülşen. Sahnede belirdiği anda ufak tefek kadınların sahneye uzun boylulardan çok daha fazla yakıştığını bir kez daha gördüm. Bir de ufacık bir kadının sahnede nasıl deve dönüşebildiğini!
Kostümleri abartıdan uzak ama şık, 30 cm. topuklu ayakkabılarla takılan bir sürü şarkıcının aksine, ayağına düz çizmeler giymiş. Yüzünün güzelliğini kapatmayacak kadar az bir makyaj yapmış, boya küpüne dalmamış bazıları gibi!
Dansçıları etrafına toplayıp kendi hiç kıpırdamadan “heykel gibi olduğu yere çakılanlar”ın aksine Gülşen; bir yandan
Sadece Türkiye’de değil dünya üzerinde sesine en hayran olduğum sanatçılardan Barbaros’un sahneye çıkacağını duyunca; en yakın arkadaşım, canım ciğerim Zatto’yu taktım koluma ve kendimi Moda Deniz Kulübü’ne attım
Barbaros’u zaman zaman sahnede dinlemek hayatımın vazgeçilmez parçalarından biridir, sadece albümünü dinlemek katiyen yetmez! Moda Deniz Kulübü’nün atmosferi rüya gibi, bir de üzerine Barbaros’un muhteşem sesi ve söylediği birbirinden güzel yerli-yabancı şarkılar eklenince tadından yenmiyor! Cumartesi akşamı onu dinlemeye gelen kalabalığı tam anlamıyla mest etti yine, huyu kurusun!
Konser hiç bitmeseydi iyiydi!
Bir ara kendisini müziğe başlatan hocası Doğan Kospancalı’yı sahneye davet etti. Kospancalı “Delilah” şarkısını söylerken inanın duygu yoğunluğundan gözlerim doldu, Barbaros’un neden bu kadar başarılı olduğunu da anladım böylece. Hocasına bak öğrencisini al misali! Birlikte “Belle” ve “On va s’aimer” şarkılarında düet yaptılar. “Belle”, Barbaros söylesin diye yazılmış olmalı zaten! Onun gibi söyleyeni hiç duymadım, bir de hocası eşlik edince ortaya çıkan müzik ziyafetini yaşamanızı isterdim dostlar!
Ayça Varlıer’i de sahneye davet etti Barbaros,
“Yuva yapanın yuvası olur” diye düşündüğümden değil tabii, sevdiğim insanlar mutlu olsun diye uğraştım. Bu çabanın bana ve kardeşim Kuki’ye birer dost kazığı olarak döneceğini nereden bilebilirdim ki?
Kuki’nin yakın bir kız arkadaşı, uzun yıllardır devam edip biten ilişkisinin ardından “Beni başka kimse beğenmeyecek, yapayalnız kaldım işte” temalı bunalımını yaşar ve bu süre zarfında bizim evden çıkmazken; benim de en yakın erkek arkadaşlarımdan biri ilişki yaşadığı her kızdan darbe yediği için, “Ben bir daha ilişki falan yaşayamam, kimseye güvenemem” modunda dolanıyordu.
Mutlu olmayı hak ettiğine inandığımız bu iki dostumuzun uyumlu bir çift olacağına inanarak; bir araya getirmek için Kuki’yle kolları sıvadık!
Güya ikisi de çok muhteşem insanlar ve mutluluğu hak ediyorlar ya; biz iki saf
kardeş resmen ilmek ilmek örüp emek verdik, ikisine de ayrı ayrı diller döktük
ve uzun uğraşlar sonucu iki arkadaşımız güzel bir ilişkiye başladı. Evlenmeleri de yakın.. (Bu noktada televizyon yetkililerine seslenmek istiyorum! Yalnız insanları izdivaca erdirme konusunda Esra Erol‘dan aşağı kalır yanımız yok,
Kuki’yle tekliflere açığız!)
İki gün diye çıkıp beş güne uzattığımız tatilin tadı damağımızda kaldı
Gecenin bir yarısı sıkkın canımla başbaşa otururken dertleşmek için yakın bir arkadaşımı aradığımda; başıma gelecek maceralardan tamamen habersizdim. “On dakika önce karar verdik, Cunda’ya gidiyoruz, hemen hazırlan seni de alalım” dedi ve kapattı! Sonraki bir saat içinde arabanın içine doluşmuş halde yoldaydık!
Ultra lüks değil ama konforlu
Sabaha karşı Cunda’ya vardığımızda kendimi koşarak buz gibi denize attım ve şöyle dedim: “Oh bee hayat buymuş!” Odadan çıkıp üç adım atınca denize ulaştığımız Dilmen Cunda Oteli’ne bayıldım. Ultra lüks değil ama gayet konforlu ve tertemiz... Tam bir kafa dinleme yeri. Garsonları güleryüzlü ve servis mükemmel. Peynirli gözleme ve köftenin tadı hâlâ damağımda..
Programın fenomen olmasında sadece farklı formatı değil; jüri üyelerinin de büyük rolü oldu şüphesiz
Her ne kadar zaman zaman yarışmacılara yapılan ağır eleştiriler beni ziyadesiyle gerip çileden çıkarsa da; ‘Bugün Ne Giysem’i denk geldiğim zamanlarda merakla
izlediğim bir gerçek..
Programın fenomen olmasında sadece farklı formatı değil; jüri üyelerinin de büyük rolü oldu şüphesiz. Ve şimdi jüri değişiyormuş. İvana Sert‘in yerine Yolanthe yengeyi getireceklermiş. Bizim de milletçe bu buldumcuk olma huyumuzun hastasıyım. Bir anda baş tacı ediveriyoruz bazı insanları; şimdi de bir Yolanthe yengedir gidiyor! Çağla Şıkel de ayrılmış. Onların yeri zor dolar, orası kesin. Çünkü her ikisi de stilleriyle ciddi anlamda fark yaratan ve giyim tarzları takip edilen kadınlar olarak programa çok yakışıyorlardı, üstelik esprili, eğlenceli, doğal halleriyle de renk ve neşe katıyorlardı. Kadın jürilerin arasındaki en zayıf halka kalmış programda... Zira hem ekran enerjisi, hem de giyim kuşam zevki açısından Özge Ulusoy, diğerlerinin yanında epey gerideydi.
Bu isimlerin yokluğunda yarışmanın tadı tuzu olmaz; eğer Hakan Akkaya da giderse; ki yarışmayı sürükleyen, yorumları en çok merak
Bodrum tatilim sona erdi... Denizinden vazgeçemediğim Gündoğan’da huzur ve tembelliğin doruklarında geçen günlerden sonra İstanbul’a döndüğüm için kısa süreli bir deprem yaşamıyor değilim!
Mimar Emre Arolat imzalı ‘Yalıkavak Palmarina’ o kadar güzel ki, çoğu akşamımı orada geçirdim. Yemekten sonra marinada yürüyüş yapmak, gece yarısına kadar açık olan mağazaları gezmek, oturup bir şeyler içmek falan derken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.
Nusr-et’le sarmaş dolaş!
Bazı ünlü restoranların marinada açılan şubelerinde yemekler iyi değildi, halbuki aynı kalite korunmalı. Ama Nusr-et beni hiç hayal kırıklığına uğratmadı. Aynı lezzet, aynı özen... Steak house’un girişine Nusret Gökçe’nin ufak bir heykelciğini koymuşlar, sarmaş dolaş fotoğraflar çektirdik heykelcikle!
İçeri girince ilk olarak açık mutfak bölümü çıktı karşımıza, Nusret mutfakta et pişiriyordu. Bu adam bu kadar çok yere nasıl yetişiyor anlamıyorum, ışınlanıyor mu nedir! Onun bu insan üstü çalışmasını ve emeğini her gördüğümde, ortağı nedeniyle restoranının protesto edilmiş olmasına üzülüyorum.
Yine hayatımda yediğim en lezzetli eti yediğimi söylememe gerek yok sanırım! Hazır tatilde diyeti bozmuşken
Son dönemde etrafımdaki hemen herkes mutsuz. Kaçmak çözüm mü bilmem ama ben bu sefer kaçtım; dertlerden, canımı sıkanlardan
Hayatınızdaki her bir insan evladıyla muhabbeti kesmek, çevrenizde olan biten her şeyden uzaklaşmak, sizi kimsenin bulamayacağı bir yere kaçıp yapayalnız kalmak istediğiniz oluyor mu hiç? Yoksa alemdeki tek manyak ben miyim?
Ya da son dönemlerde dilimize dolanan tükenmişlik sendromu bu mu oluyor? Gerçi Meryem Uzerli’nin kazandığı paraları kazansam beni tüketecek sendrom anasından doğmazdı o ayrı da!
Telefonumu, Twitter’ımı, Instagram’ımı, beni çevreyle iletişimde tutan her şeyimi bir süreliğine hayatımdan çıkardım.
Son dönemde etrafımdaki hemen herkes mutsuz... Bütün arkadaşlarımın teker teker ilişkileri bitti, ayrılmayan ayrılmayı düşünüyor, düşünmeyen kaderine boyun eğiyor falan ama sanki bir kara bulut kümesinin altında kalmış gibiyiz.
Direniş özel hayata sıçradı!
Gezi Parkı eylemlerine katılanlar yaka paça gözaltına alınsın, otel restoranında otururken eylemcilere desteklerini belirtenler yemek yerine biber gazı yesin, sanatçılar fişlensin, hedef gösterilsin, konserleri iptal edilsin ama öbür tarafta elinde palayla seri katil gibi insanlara saldıranlar serbest bırakılsın! Bu cani adamın serbest kaldığını gören başka bir manyağın hemen ertesinde elinde tabancayla etrafa ateş ederek dolaşmasına kimse şaşırmamıştır herhalde!
AKP milletvekili İdris Şahin’e göre bu, esnafın hukuk çerçevesinde bir eylemiymiş! Onların ruh halini de anlamak lazımmış! Şahin, pala lafını duyunca pala bıyıklılar yürüyüş yaptı falan sandı zahir! Bunun başka bir açıklaması olamaz çünkü!
Bu mantığa göre; bütün esnaf alsın palaları, dökülsün yollara, önüne gelene saldırsın biz de anlayış gösterelim! Hatta çok büyük kayba uğrayan otel yöneticileri falan da kapsın döner bıçağını, dalsın eylemcilerin arasına!
Dün palalısı, bugün silahlısı, yarına bizi Allah korusun zira koruyacak bir hukuk sistemi olmadığı net!
EMRE AYDIN’I GENÇLER ANLAR
Emre Aydın, Gezi olayları tekrar alevlenince Nevşehir Üniversitesi’nde vereceği konseri iptal etmiş. Bunun üzerine