Hayata dair yazılarımın ardından benimle aynı fikirleri paylaşan, benzer şeyleri yaşayan, bazı konularda dertli okur dostlardan e-posta’lar gelince işi dertleşmeye ve fikir alışverişine bağladığımız oluyor zaman zaman
En son genç bir arkadaşla biraz sohbet ettik. Radyocu olmak istediğini, kapı kapı dolaştığını, olumsuz cevaplar aldığını ve hatta “Senden radyocu olmaz” diyenin bile çıktığını anlattı. Hevesi o kadar kırılmış ki; “Ben şanssızım, vazgeçeceğim” diyor.
Heves kırmaktan zevk alanlara sesleniş
Öncelikle; kompleksini mi, egosunu mu, artık hangi zavallı ezik duygusunu tatmin etmek için; genç ve bir şeyler yapmaya hevesli insanların “Senden şu olmaz, bu olmaz” diye asabını bozanlara sesleniyorum.
Bu tip konuşmaların ne hissettirdiğini iyi bilirim, çoğumuz yaşamışızdır. Zaten genç ve deneyimsizken; “Acaba yapamayacak mıyım? Ben bu konuda yeteneksiz miyim?” düşüncelerine sürükler insanı bu tür yorumlar. Kimi denemeden vazgeçer, kimi daha da çok hırs yapar ve çalışır; ben ikinci grupta olmayı seçenlerdenim.
Yaptığı işte belirli bir noktaya gelen herkes de en başında acemi ve deneyimsizdi. Gençlere ağızlarına geleni söylemeden önce yıllar öncesine dönüp
Bu şehrin ayrı bir büyüsü var. Sabahları Hyde Park’ta bir saat koşmanın zevki hiçbir sporda yok. Birçok lokanta gezdiğim kentte kendimi bildim bileli müzikal izlerim...
Londra tatilimi uzun zamandır büyük sabırsızlıkla bekliyordum; geldiğimden beri de geçirdiğim her saniye beklediğime değiyor doğrusu... Bu şehrin ayrı bir büyüsü var benim için, avare bir şekilde sokaklarında dolaşmak bile kendimi ultra huzurlu ve mutlu hissetmeme yetiyor. Telefonum gerektiği zamanlar haricinde kapalı; sadece telefonsuz olmak ve normal hayatımdan soyutlanmak bile bana çok iyi geliyor; telefonsuz, internetsiz, her şeyden habersiz tatili mutlaka denemelisiniz. Tatil o zaman gerçek anlamda tatil aslında!
Hyde Park film gibi...
Sabahları Londra’nın incisi Hyde Park’ta bir saat koşmanın zevki başka hiçbir sporda yok yeminle. Parkın masal gibi atmosferinde dolandıkça “Bizde niye benzeri yok” diye kıskanmıyorum desem yalan olur! Koşuya çıkanlar, bisikletle gezenler, göldeki kuğulara ekmek atanlar, ata binenler, gruplar halinde aerobik yapanlar, futbol oynayanlar, çimlere serilip piknik yapanlar, sincapları elleriyle besleyenler, tenis maçı yapanlar; her telden çalan insan mevcut! Hani
Hayatıma girdiği ilk saniyeden itibaren beni “anlatılmaz yaşanır” cinsten bir değişime sokan yaşam koçum Özgür’le çalışmaya başladığımdan beri enerji konusuna ciddi ciddi inanıyorum
İnsanın düşünce kalitesi yükselince ve negatif enerjilerden sıyrılınca, sadece kendi değil çevresi de değişiyor. Ve bu değişimin hızına inanamazsınız! Hayatımın son iki ayına bakıyorum da; sonsuza kadar bir arada olacağımıza inandığım bazıları puf diye sönüp yok oluverdiler. Sevdim mi de arabesk olacak ama tam severim; kolay kolay vazgeçmem, direnirim, aşkta da arkadaşlıkta da... Halbuki olmayan şeyi zorlamanın anlamı yokmuş.
Bazen direnmenin alemi yok
Zaten dirensen bile içten içe gelen o kopuşa, o soğumaya engel olamıyorsun... Hayatımdan yolladıklarımın yokluğunda fark ettim ki, bazılarının yokluğu varlığından daha güzel, yüzde 100 daha huzurlu!
Şimdi bir durup çevrenizdekilere bakın, sevgilinize, aşık olduğunuza, arkadaşınıza, dostunuza, muhabbetiniz olan herkese... Size negatif duygular verenler, içinizi sıkanlar, modunuzu düşürenler, kalbinizi acıtanlar çoğunluktaysa sorun onlarda değil sizde; etrafımız bizim ruh halimize ve düşünce yapımıza göre şekilleniyormuş meğer. Çevremiz bizi
Ece Erken‘le yeni sevgilisinin yazmaya değer bir konusu olduğunu düşünmediğim için es geçtim şimdiye kadar. Ama hâlâ konuyla hiç alakası olmayan Bengü‘yü de içine katarak basında yer almaya devam ediyorlar. Eh iki laf edeceğim mecbur, daha tutamam kendimi!
“Ece Erken Bengü’nün sevgilisini elinden aldı!”, “Son ayların en büyük aşk üçgeni!”, “Ece Erken’in zaferi!” gibi sanki Bengü sevgilisini kaptırmış da mağdur durumda kalmış gibi çıkan haberler bitmek bilmedi.
Türkiye’nin sayılı kadın popstarlarından biri olan Bengü‘nün rüzgarıyla magazincilerin odağında olan yeni sevgililer de bu durumdan memnun gibi, yüzlerinde güller açıyor her görüntülendiklerinde, komik!.. Halbuki bir cümlelik bir açıklamayla bütün söylentilere nokta koyabilirler ki bunu da Bengü’nün eski nişanlısı şimdiye kadar çoktan yapmalıydı..
Bengü’ye ayıp oluyor!
Bengü hiçbir zaman aşk hayatıyla ön plana çıkmadı. Hep işindeki başarısıyla, dillere dolanan şarkılarıyla, verdiği sayısız konserlerle var oldu. Ve dikkat ederseniz bu çıkan haberlerde rahatsız edici ve gerçeği yansıtmayan detaylar olmasına rağmen tek kelime etmiyor. Susarak anlattığı şey çok net kanımca: “Bu haberlerin içinde olmak
Soner Yalçın’ın “Menekşe’den Önce” filmine adını veren Menekşe’nin hiç göremediği abisi ve ablası Sivas katliamında hayatını kaybetti. Filmi izlerken gözyaşlarınız sel olup akıyor...
Yürekleri dağlasa da ayrıntılarıyla bilinmesi gereken, unutulması imkansız bir olay Madımak katliamı... Sivas’ta yapılan bir toplantıya katılmak üzere Madımak Oteli’nde bulunan çoğu Alevi aydınlarımızın ve bir kısmı çocuk 30’dan fazla kişinin yobazlar tarafından yakıldığı bir vahşet...
Soner Yalçın‘ın “Menekşe’den Önce” filmine adını veren Menekşe’nin hiç göremediği, tanıyamadığı abisi ve ablası da bu katliamda hayatını kaybetti. Dün gösterime giren filmin fragmanını izlerken bile insanın boğazı düğüm düğüm oluyor, filmin kendisini izlerkense gözyaşlarınız sel olup akıyor.
Fazıl Say’ın ruhunuzu yakan müziği eşliğindeki bu önemli yapım mutlaka izlenmeli ve ders alınmalı... Şu anda da Suriye’de binlerce insanın ölümüne sebep olan bu manasız ve akla sığmaz mezhep düşmanlığının ve yobazlığın ne kadar kötü olduğunu herkes anlamalı..
Soner Yalçın’a ayıp olmadı mı?
Peki ya Soner Yalçın’ın muhteşem bir kurgu ve duygusal bir anlatımla hazırladığı, büyük derslerle dolu bu belgesel vizyona
Bülent Ersoy’un sert sözleri, playback yaptığı için aldığı eleştiriler ve son olarak bir işadamının, verdiği davette sahneden indirilmesi... Ajda Pekkan bu olayı yalanlasa da bu aralar şanssızlığın peşini bırakmadığı bir gerçek
Önce Bülent Ersoy’un sert sözleriyle şok geçirdi Ajda Pekkan; son çare mahkemeye verdi ama Bülent Ersoy durur mu, korkar mı?! Aynen devam ediyor ne düşünüyorsa söylemeye; davaydı, tazminattı umru değil! Ajda Pekkan’ın işi zor görünüyor, bir yandan kendisine açılan dava, bir yandan kendisinin açtığı dava...
Sonra Harbiye Açıkhava konserinde baştan sona playback yaptığı için eleştirildi. Bunu daha önce de yazdım, böyle büyük konserlerde bir kaç playback tamam da, full playback olacak iş değil! Para verip oraya sanatçıyı dinlemeye giden binlerce kişiye büyük ayıp, canlı söyleyemeyen Açıkhava’ya çıkmamalı, sadece giyim kuşamla dinleyici uyutulmuyor...
Son olarak da Azeri bir işadamının; verdiği davette sahne alan Pekkan’ı beğenmeyip sahneden indirdiğini duyduk. Gerçi Pekkan bu olayı yalanladı ama buna benzer birşey yaşandıysa bile büyük saygısızlık... Sahnedeki sanatçıya her daim saygı göstermektir esas olan...
FAHRiYE’YE NE OLUYOR?
Fahriye
Tarhan Telli’yi yıllardır görürüm, bilirim. Bir ortama girdi mi bütün kafalar ona döner ister istemez, hayatınızda görebileceğiniz en cool ve dikkat çekici adamlardan biridir. Ama onu asıl özel kılan görüntüsünden çok başka bir şey: Özel üretim motosiklet işinde günden güne dünyaya yayılan başarısı.
Eskiden bu hayalini söylediği herkes, “Olmaz yapamazsın, Türk malını kim alır? Üstelik Amerikan malından bile daha pahalı” diye dalga geçermiş. Ama onu yolundan hiçbir şey döndürememiş.
Şimdiyse dünyanın her yerine ihracat yapabilecek statüte olan “tek Türk motosiklet firması”, Telli’nin kurduğu “TT Custom Choppers”. “Bizim başka dünyaca bilinen markalardan hiçbir eksiğimiz yok, sadece dünya devi olacak yatırımımız yok ama böyle böyle büyümeye devam ediyoruz, Allah kerim!” diyor Telli.
Hollywood ünlüleri hayran kaldı
Zaten bir dünya markası olma yolunda da hızla ilerliyor. Hollywood’un Jason Statham, Sylvester Stallone, Arnold Schwarzenegger, Mel Gibson, Harrison Ford, Wesley Snipes, Antonio Banderas gibi büyük yıldızlarını bir araya getiren “The Expendables 3” filmi için tasarladığı TT motosikletlere ünlü oyuncuların hepsi hayran kalmış.
Hatta Jason Statham’ın
Türkiye’nin en kıymetli, en pamuklar içinde tutulması gereken sanatçılarından biri karşınızdaki; dünkü çocuk değil, Tatilini huzur içinde geçirmeyi ve sıradan insanlar gibi güneşlenip denize girmeyi hak etmiyor mu? Vallahi çok üzüldüm!
“Flaş flaş flaş! Şok şok şok! Sezen Aksu bütün çabasına rağmen bikinili görüntülenmekten kurtulamadı!” diyor haberde... Aksu‘yu bikinili yakaladıkları için pek gururlular, haberi uzattıkça uzatıyor, sanatçının yakalanmamak için sarf ettiği çabayı kare kare gösteriyorlar.
Tekneyle tatile çıkmış Sezen Aksu; denize girecek, pareosuyla girip suyun içinde çıkarıyor; denizden çıkacak, havlular geriliyor, herkes seferber oluyor. Yani iki kafa dinleyip huzur bulmaya giden sanatçının denize giriş çıkışı bile sıkıntı..
Biliyoruz ki gerçekten rahat bırakılmak ve bikinili görüntülenmemek istiyor, artık buna saygı duyup rotasını değiştirmez mi gazeteci?!
Türkiye’nin en kıymetli, en pamuklar içinde tutulması gereken sanatçılarından biri karşınızdaki; dünkü çocuk değil, “Beni bikinili yakalayamazsınııız” deyip “istemem yan cebime koy” misali yakalanmak isteyenlerden de değil... Tatilini huzur içinde geçirmeyi ve sıradan insanlar gibi güneşlenip