Son dönemde bana bir şeyler oldu dostlar, erdim ya da ereceğim sanırım! Hayatın, evrenin çok basit olan kurallarına uymayı öğrenme aşamasında; her şeyin nasıl da güzele doğru değiştiğine ben bile inanamıyorum. Eee öğrendiklerimi size anlatmazsam dayanabilir miyim?! Tabii ki hayır!
* Büyük laf konuşmamak lazımmış: Son dönemde kafama en çok sokmaya çalıştığım cümlelerden biri... Zira ne zaman büyük konuştuysam; daha sonra o konuşmamı afiyetle yemişimdir! Özellikle de aşkta başına geliyor insanın... “Ona asla aşık maşık olmam ben” dediğiniz birine; günü gelip de ağzınız açık ayran budalası gibi hayran hayran bakarken kendinizi yakaladığınız oldu mu hiç?!
* Bir kapı kapanır, bir diğeri açılırmış: Bazen biten şeylerin ardından nasıl da üzeriz kendimizi, sanki bir daha hiç gülemeyecek, hiç mutlu olamayacakmışız gibi derin kederlere kapılır, bunalımlara sürükleniriz. Halbuki biten şeylerin yerine yenileri, daha güzelleri elbet geliyor. Biz de kendimizi üzdüğümüzle kalıyoruz. Bir düşünün; sonradan “Amaaan ne kadar boş yere üzmüşüm kendimi” dediğiniz kaç olay yaşadınız kimbilir?
* Her işte bir hayır varmış: Ne zaman “Bu neden benim başıma geldi? Ben ne kadar şanssızım” diye isyana
Bir yaz daha göz açıp kapayana kadar geldi geçti dostlar. Bakalım, 2013 yazından geriye bize neler kaldı
Hürrem’in hamileliği: Yazın en büyük bombası Meryem Uzerli’yi Türkiye’den kaçırtan ilişkisi ve bu aşktan kendisine kalan hamileliği oldu. Uzerli ilişki sonrası içini döküp tüm yaşadıklarını ve hissettiklerini anlattı. Anlatmalıydı çünkü kendisini seven milyonlarca kişiye “apar topar kaçışının” açıklamasını borçluydu. Ayrıca çok da iyi yaptı Can Ateş tipi erkekler her yaptıkları yanlarına kâr kalır sanmaz artık.
Boşanma haberleri: Ebru Şallı-Harun Tan, Özlem Yıldız-Sinan Serter, Feryal-Kemal Gülman derken ortalık boşanma haberinden geçilmedi. Tabii en önemlisi yıllarca hayatını paylaştığın insandan ayrılırken; “kol kırılır yen içinde kalır” mantalitesinde olmak. Bunu yapabilen de var, ilişkisinin ardından demediğini bırakmayan da. Biraz da yaşanmışlıklarla ilgili kanımca, çok haksızlığa uğrayanlar susamıyor patlayıveriyor! Misal, ben!
Eda Taşpınar-Süreyya Yalçın ikilemesi: İkoncanların bir kısmı bu yazı kameralardan uzak geçirmeyi seçtiği için meydan bu ikiliye kaldı. Eda Taşpınar’ın sahillerde bol bol poz verip çektirdiği fotoğrafların adeta “yakalanmış” gibi
Ünlü sanatçıların televizyon program- larından ve dizilerden aldıkları paraları duydukça takkem uçuyor arkadaşlar!
Milyonlarca kişinin bir sene gece gündüz çalışsa dahi kazanamayacağı, belki ömrü boyunca bir arada göremeyeceği paraları bir haftada kazanıyorlar. Ve hal böyleyken bile ücretlerine zam isteyip duruyorlar. İnsanoğlunun asla yetinmediğine ve doymadığına koca bir örnek işte!
Son olarak Beren Saat, Kıvanç Tatlıtuğ’un yeni dizisinden alacağı haftalığı öğrenince zam istemiş. Göbek bağları bir kesildi zahir! Beren Saat “dişi Kıvanç” olma konusunda kararlı görünüyor. İyi hoş da keşke televizyon yıldızlarının aldıkları dudak uçuklatan paralar hiç duyulmasa, itici oluyor...
Bir de bu kadar çok kazanıp dizi setlerinin uzunluğundan, çok yorulduklarından falan bahsedenler yok mu; işte onlar tam dellenmelik! Ciddi anlamda ağır şartlarda çalışıp da ayın sonunu zor getiren sürüsüne bereket insan varken bari söylenmeyin!
SOSYAL MEDYANIN ASLANLARI
Sosyal medyadan hiç haz etmediğimi her daim söylerim. Herkesin birbirine anında ulaşma durumu; arkadaşlıkların da, aşkların da, gerçek sosyal hayatın da tadını tuzunu aldı götürdü. Hadi bunu da bir yana koyun; bir de yüzyüze
Her kadın günün sonuda “tek” bir adamın sevgi ve şefkatine ihtiyaç duyuyor. Ve maalesef onların çoğu aslında “yok”!
Meryem Uzerli’nin verdiği röportajda anlattıkları; günlerdir hem magazin dünyasının, hem de arkadaş sohbetlerinin baş konusu olmaya devam ediyor.. Sanki yakın bir arkadaşıyla konuşur gibi; yaşadıklarını, yalnızlığını, mutsuz aşkını, Türkiye’den kaçış öyküsünü bütün içtenliğiyle paylaşarak bir kez daha hepimizde ona sarılma, yanaklarını sıkma ve onu sevgi manyağı yapma hissi uyandırdı!
“Ben bir adam sevdim, aslında o adam yoktu” cümlesi röportajın en çarpıcı ve aklıma kazınan lafı oldu. Muhtemelen bana fazlasıyla tanıdık geldiği için.. Röportajı okuyan çoğu kadın kendini Meryem Uzerli’ye çok yakın hissettmiştir. Anlattıkları o kadar gerçek, o kadar yaşadığımız şeyler ki..
Bir kadın ne kadar şöhretli, başarılı, paralı ve milyonların hayranlığını kazanmış olursa olsun; günün sonunda “tek” bir adamın sevgi ve şefkatine ihtiyaç duyuyor. O adam kendisini kollarının arasına alsın istiyor, kafasını göğsüne yaslayıp huzur ve güven duymayı hayal ediyor.
Olay çok basit: Kendini kandırma!
Ve maalesef o şefkatine sığınılan adamların çoğu aslında “yok”!
Meryem Uzerli ayrıldığı sevgilisinin bebeğini doğuracağını açıkladığından beri aklımda bu soru var. Aynı yolu daha önce Deniz Akkaya da izledi. Ve bekar annelerin bu örneklerle sınırlı kalmayacağına, bundan sonra artacağına da eminim.
Peki neden? Etrafıma bakıyorum, magazinde konuşulan isimlere bakıyorum; ünlü ünsüz fark etmiyor, genel olarak artık ilişkilerin kıymeti zerre kadar bilinmiyor. Hayatlarımızın her alanında olduğu gibi “en büyük aşklar” da çok çabuk tüketiliyor ve sıradakine geçiliyor!
Sevgilisi için; “Aşkımdan ölüyorum, hayatımın aşkı, ruhumun eşi, öteki yarım” diye konuşan birini bir anda o kişiden bir başkasıyla görüyoruz mesela! E hani daha dün aşkından geberiyordun?! Duygular nasıl bu kadar hızlı değişiyor anlayamıyorum ama sonsuz aşk, ömür boyu bağlılık diye bir şey kalmadı ne yazık ki..
Sosyal medya bizi bitiriyor!
Sosyal medyanın ilişkilerin suyunun çıkmasında büyük etkisi var kanımca. Artık herkes birbirine çok kolay ulaşıyor ve elde ediyor. Alternatif bu kadar bol ve erişilmesi hızlı olduğundan beri aşkına can uzatmak, emek vermek yerine; keskin
U dönüşleriyle ilişkisinden uzamaya başladı millet!
Virgin Radio‘da Geveze, sabah saatlerinin neşe kaynağı, Bay J ise akşamüstlerinin... 06.30’da yayına başlayan Geveze‘yi ne yazık ki çoğu zaman dinleyemiyorum. Zira bir Hayalet olarak gece fır döndüğüm için sabahın o saatlerinde uyumakla meşgulüm genelde...
G eçenlerde trafikte içim sıkılmış bir halde radyoları gezinirken Bay J’ye yakalandım. O kadar çok güldüm ki; arabayı kullanamaz hale geldim bir ara!
Yılların yayın deneyimine sahip bu iki muhteşem, iki ultra zeki, iki inanılmaz esprili, iki dinlemelere doyulmaz isim bir dönem NTV’de birlikte “Fazla Mesai” programını sunuyordu. O kadar başarılı ve “Sonu gelmesin” diyerek izlediğim bir programdı ki, hangi akla hizmet bitti ve neden başka bir kanal onları kapmadı anlam veremiyorum! Şu anda tekliflerden teklif beğeniyor olmaları lazım mantıken!
Onlar gibi farklı ve özel programcılar varken; televizyon izleyicisini hep aynı sunuculara, aynı bayat ve zeka yoksunu geyik muhabbetlerine hapsetmek neden? Şahsen hâlâ “Fazla Mesai” gibi bir programla geri dönecekleri günün hayalini kuruyorum!
AŞK BiTiNCE DOSTLUK SÜRER Mi?
Tatilden döndüm ama etkisinden çıkabilmiş değilim. İstanbul’un nemli sıcağında kavrulurken Altınoluk‘un buz gibi denizini hayal ediyorum. Ve beni çok sevdiğim Altınoluk‘tan bile fazla etkileyen Kadırga Koyu‘nu
Kadırga Koyu‘nun denizinden daha muhteşemi zor bulunur. Bu sıcak günlerde; minicik çakıl taşlarında yürüyerek o soğuk suya atlamaktan daha keyifli bir şey olamaz. Plajın hemen arkasındaki salaş restoranda ev yapımı mantı, börek ve mezelerden oluşan yemeğin tadı hâlâ damağımda..
İnsanların tatil mi yoksa birbirine gösteriş mi yaptığı anlaşılamayan Bodrum’un, Çeşme’nin popüler beach‘lerinde olmaktansa; Kadırga Koyu‘nun ufak işletmelerinde gerçek tatilin dibine vurmakla çok iyi bir seçim yapmışım.
Assos rüyası
Sonraki durağım ise Assos oldu. Denizin hemen dibinde sıralanmış balıkçıları, incik boncukçuları, ünlü waffle’ı ve olağanüstü atmosferiyle Assos‘ta rüyada gibiydim. Tek problem, balıkçıların arasındaki daracık taş yollardan sürekli araba geçmesi... Ortamın bütün büyüsü bozuluyor, o yollar kesinlikle araç trafiğine kapalı olmalı.
Bu yaz her tatil fırsatımı Altınoluk, Assos, Kaz Dağları ve Cunda gibi huzur bulunan yerlerde geçirdiğim için çok mutluyum.
Yeni bir stil geliştirdim ey dostlar! Daha doğrusu yılların birikiminden olacak zahir, içimden bir canavar fırladı, ben de onu salmaya karar verdim
Ah ben bugüne kadar bana yapılan haksızlıklar karşısında neden susmuşum, neden tutmuşum kendimi? Neden bir kötülük, hainlik karşısında sessizce arkamı dönüp giderek yapanın yanına kar
bırakmışım?
Zaten her daim açıksözlüyümdür de bu sefer uzun zamandır canımı sıkan tipçiklere daha da açık oldum! Tek bir kelimesini bırakmadım içimde, ben düşüneceğime
onlar düşünsün.
Bir rahatladım, kuş gibi hafifledim ki, sormayın gitsin! Size de tavsiye ederim, içine ata ata gamlı baykuşa dönüyor insan, dök içini rahatla yahu!
“Büyüklük bende kalsın, saygımızı bozmayalım, Allah’a havale edelim” diyoruz ama bazıları bundan hiç anlamıyor! Herkese hak ettiğini vermek adeta kızgın kumlardan serin sulara atlamak gibiymiş. Bugünlerde “Bu Hayalet manyak aman dikkat ondan her şey beklenir” diyorlarmış, manyağım canım, manyak ettiniz beni şimdi siz düşünün! Evet ağzının payını alanlar çekilebilir, sıradaki gelsin!