“Yuva yapanın yuvası olur” diye düşündüğümden değil tabii, sevdiğim insanlar mutlu olsun diye uğraştım. Bu çabanın bana ve kardeşim Kuki’ye birer dost kazığı olarak döneceğini nereden bilebilirdim ki?
Kuki’nin yakın bir kız arkadaşı, uzun yıllardır devam edip biten ilişkisinin ardından “Beni başka kimse beğenmeyecek, yapayalnız kaldım işte” temalı bunalımını yaşar ve bu süre zarfında bizim evden çıkmazken; benim de en yakın erkek arkadaşlarımdan biri ilişki yaşadığı her kızdan darbe yediği için, “Ben bir daha ilişki falan yaşayamam, kimseye güvenemem” modunda dolanıyordu.
Mutlu olmayı hak ettiğine inandığımız bu iki dostumuzun uyumlu bir çift olacağına inanarak; bir araya getirmek için Kuki’yle kolları sıvadık!
Güya ikisi de çok muhteşem insanlar ve mutluluğu hak ediyorlar ya; biz iki saf
kardeş resmen ilmek ilmek örüp emek verdik, ikisine de ayrı ayrı diller döktük
ve uzun uğraşlar sonucu iki arkadaşımız güzel bir ilişkiye başladı. Evlenmeleri de yakın.. (Bu noktada televizyon yetkililerine seslenmek istiyorum! Yalnız insanları izdivaca erdirme konusunda Esra Erol‘dan aşağı kalır yanımız yok,
Kuki’yle tekliflere açığız!)
Aşk gider, dost kalır..
Ve işte ne olduysa bundan sonra oldu. O bunalım dönemlerinde bizim eve kök salan kızı bir daha göremedik! Yeni sevgiliyi bulunca arkadaşlığı, dostluğu ve kendisi için verilen emekleri unuttu gitti. Hadi buna da tamam, bir de içten pazarlıklı masum kız oyunlarıyla; erkek arkadaşını kandırarak beni de kendi arkadaşımdan etti. Ömrü hayatımda aşk uğruna hiçbir arkadaşımdan vazgeçmediğim için şoktan tek kare kaldım haliyle! Bilmezler mi ki
en büyük aşklar biter, geriye elimizde
avucumuzda yine dostlar kalır?
Hani “İyilik yap kötülük bul” derler ya, ne kadar doğru bir söz olduğunu bizzat yaşadım. Netice itibariyle, biz saf-salak kardeşler birilerinin hayatını güzelleştirmeye çalışırken yıllarca yoldaş olduğumuz arkadaşlarımızdan olduk. Dostluk ve vefa kavramlarından bihaber insanlardan, aşk
için arkadaş satanlardan gına geldi valla... En iyisi yalnız takılmak mı yoksa?!
AKLINLA SEV
Yaşam koçu bir dostumla bana kendimi çok iyi hissettiren bir sohbet yaparken konu aşktan açılınca şöyle dedi: “Kalbinin ortasına kendini koy, bir başkasını değil, hayatının odağı sen olmalısın... Önce
kendini sevmeli ve aşkın odağını şaşırtmasına izin vermemelisin.”
İlk duyduğumda “Ne kadar bencilliğe iten bir yaklaşım” diye düşündüm. Halbuki “kendini sevmek, önce kendine değer vermek” bencillikse; demek ki bencillik sandığımız kadar kötü bir şey değil...
Dozunu tutturmak lazım tabii!
“Peki ben hiç kimseye aşık olmayayım mı? Sevmeyeyim mi?” diye sorduğumda verdiği cevabın anlamı o kadar güçlüydü ki; karşısında söylenecek hiç bir şey
yoktu.. “Aklınla sev”...
MURAT BOZ AŞKINA!
Gün geçtikçe daha da çok fark ediyorum, Murat Boz’u yere göğe sığdıramayan kızlar ve bu durumdan hiç haz etmeyen erkeklerle dolu etraf... Kaç arkadaş ortamında şahit oldum; Boz’un konusu açıldı mı, erkeklerin yüzler düşüveriyor!
Boz bir dönem şişmanladı diye pek rahatlamıştı erkek tayfası ama şimdi Yunan heykeline döndü malum, eleştirecek bir yanını da bulamıyorlar artık!
Yaa, siz misiniz Victoria’s Secret melekleriyle, “Uzaydan gelmiş herhalde, bu kadınsa biz neyiz?” diye düşündürten, ünlü kadınlara olan hayranlığınızla kızları çıldırtan?Teşekkürler Murat Boz!