Nazlı Mengi

Nazlı Mengi

nazli.mengi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Son dönemde bana bir şeyler oldu dostlar, erdim ya da ereceğim sanırım! Hayatın, evrenin çok basit olan kurallarına uymayı öğrenme aşamasında; her şeyin nasıl da güzele doğru değiştiğine ben bile inanamıyorum. Eee öğrendiklerimi size anlatmazsam dayanabilir miyim?! Tabii ki hayır!

* Büyük laf konuşmamak lazımmış: Son dönemde kafama en çok sokmaya çalıştığım cümlelerden biri... Zira ne zaman büyük konuştuysam; daha sonra o konuşmamı afiyetle yemişimdir! Özellikle de aşkta başına geliyor insanın... “Ona asla aşık maşık olmam ben” dediğiniz birine; günü gelip de ağzınız açık ayran budalası gibi hayran hayran bakarken kendinizi yakaladığınız oldu mu hiç?!
* Bir kapı kapanır, bir diğeri açılırmış: Bazen biten şeylerin ardından nasıl da üzeriz kendimizi, sanki bir daha hiç gülemeyecek, hiç mutlu olamayacakmışız gibi derin kederlere kapılır, bunalımlara sürükleniriz. Halbuki biten şeylerin yerine yenileri, daha güzelleri elbet geliyor. Biz de kendimizi üzdüğümüzle kalıyoruz. Bir düşünün; sonradan “Amaaan ne kadar boş yere üzmüşüm kendimi” dediğiniz kaç olay yaşadınız kimbilir?
* Her işte bir hayır varmış: Ne zaman “Bu neden benim başıma geldi? Ben ne kadar şanssızım” diye isyana bağlasam; bir süre sonra illa ki “Ohh bak iyi ki de öyle olmuş” diyecek noktaya gelirim. Kötü biten bir aşk, hayatından giden bir dost, istediğin sonucu alamadığın bir iş; hepsinde bir hayır olduğunu bir gün anlıyor insan... İşte bu yüzden “İsyana hayır, vardır bir hayır”!
* Kendini sevmek altın kuralmış: İş güç, aşk meşk, onun derdi bunun bilmem nesi derken kendini sevmeyi unutuyor insan.. Oysa hayatta en önemli şey kendini sevmek, kendine vakit ayırmak, değer göstermekmiş. Geçen pazar kapattım telefonu; kendimle baş başa güzel bir yemek yedim denize nazır; Ortaköy Meydanı’nda denizin kenarına oturup dilek fenerleri uçurdum, incik boncukçuları gezdim... Ne kadar iyi geldiğini yaşamadan anlayamazsınız. İnsanın en yakın arkadaşı kendisiymiş aslında; kendimle tanıştığıma memnun oldum!
* Yaydığın enerji her şeymiş: Çok basit bir mantık; içinde, aklında, kalbinde nasıl bir enerji varsa; etrafındaki insanlar ve olaylar da o enerjiye uygun oluyor. Pozitifsen pozitifleri, negatifsen negatifleri çekiyorsun. Bunu kabul etmemek ve saçma bulmak için çok direndim nedense ama iki kere ikinin dört olduğu kadar net bir konuymuş!
* “Düşüncelerinin efendisi olmak” muhteşem bir güçmüş: En mutlu ve keyifli anında aklına tatsız, üzücü düşünceler gelir mesela; bir anda dibe vurursun. İşte; sana faydası değil, zararı olan düşünceleri kapıdan sokmamayı öğrendiğin vakit; hayat bambaşka oluyor. “İstediğimi düşünürüm, istemediğim düşünceyi kovarım” gücüne ulaşınca kendini Superman gibi hissediyorsun!
* Mutluluk dış etkenlere bağlı değilmiş: “Sevgilim var çok mutluyum, aldatıldım acayip mutsuzum”, “İstediğim başarıyı yakaladım mutluyum, işi yüzüme gözüme bulaştırdım mutsuzum” gibi; mutluluğunu başkalarına veya olaylara bağlayan düşünce tarzı en uzak durulması gerekenmiş! “Ben ne olursa olsun kendimle mutluyum arkadaşım! Gidenin yenisi, olmayan işin alası gelir” dediğin vakit hayat sana güzelmiş!