MGD gecesinde Ahmet Kaya çıkmış “Kürtçe şarkı söyleyeceğim” demiş, bunun üzerine Serdar Ortaç da 10. Yıl Marşı’nı söylemiş aynı gece.. Tam 14 yıl önce! Bu memlekette neleri unutmaya zorlanıyoruz, ne olayların üzeri kapanıyor ama Ortaç’ın bir marş söylemesi unutulmuyor!
İçinde kin ve nefretten başka duygu taşımayan tipler çıkıp Ortaç’ın Cumhuriyet Bayramı konserini birbirine katıyor, sahnesine taş, çatal, pet şişe atıyor. Yıllar içinde başka konserlerinde de bu tip tatsızlıkları yaşattılar ona, suçu neymiş? “10. Yıl Marşı”nı okumak! Üstelik Ortaç defalarca özür dilemesine, “Eğer Ahmet Kaya’ya çatal attıysam ellerim kırılsın” demekten dilinde tüy bitmesine rağmen!
Ortaç’a yıllardır yapılan bu ayıp yetti, çok can sıkmaya başladı artık! Serdar Ortaç gibi düşünenler son 10-15 yıldır kendilerine ters gelen her şeye nasıl sabır gösterdilerse, barıştan hoşgörüden söz edenlerin de önce kendinden başlaması lazım. 14 sene sonra hala bir sanatçıya düşmanca saldırıldığını bizim memleketten başka da hiçbir yerde göremezsiniz! Kinle barış olmaz!
PASTA TASARIMINDA SON NOKTA
Biz ailecek, doğum günlerine ayrı bir önem veririz. Doğum günü kişisini gece 12’den bir sonraki geceyarısına
Ceyda Ateş ve Buğra Toplusoy’un görmekten, duymaktan hepimize gına getiren ilişkilerini ve ailevi sorunlarını tez zamanda kendi içlerinde yaşamaya başlamalarını diliyorum
Gazetelerde, internet sitelerinde her Allah’ın günü; Ceyda Ateş’le Buğra Toplusoy’un ilişkisini, erkek tarafının bu ilişkiyi istemediğini, Buğra Toplusoy’un babasıyla görüşmeyi kestiğini, Ceyda Ateş’in Toplusoy Ailesi’ne atıp tutmalarını ve onları magazin malzemesi yapışını, iki sevgilinin Instagram’da orada burada birbirlerine yazdıkları abartılı aşk mesajlarını görmekten inanın içim şişti ya!
Bu ikili ilk günden beri ilişkilerini uluorta yaşıyor. Yazın gazetecilerin fink attığı yerlerde sarmaş dolaş-öpüş koklaş pozlarla başladık; başlayış o başlayış! İlişki dediğin, aşk dediğin özeldir, iki kişi arasında yaşanır; sen bunu kalkıp da cümle aleme duyurarak, göstererek yaşıyorsan o işte bir bit yeniği aranır...
Dün uzun yıllardır hepimizin tanıdığı, bildiği ünlü bir oyuncuyla sohbet ederken aynen şunları söyledi: “Geldiğimiz noktada ne kadar başarılı işler yaptığının pek bir önemi kalmadı. Magazini kullanmadan bir yerlere gelmek neredeyse imkansız!” Ceyda Ateş de magazin yolunu seçenlerden zahir!
Ailey
İntegratif tıbbın kurucusu Dr. Andrew Weil, uzun ve sağlıklı yaşamın sırlarını verdi. İşte kulağınıza küpe olacak 8 öneri
Acıbadem Sağlık Grubu, “dünya sağlığına yön veren ilk 100 kişi sıralamasında beşinci” gösterilen; integratif tıbbın kurucusu, yazdığı kitaplar bestseller olan dünyaca ünlü doktor Andrew Weil’in danışmanlığında Bodrum’da bir klinik açmaya hazırlanıyor.
Böylece alternatif tıpla batı tıbbını harmanlayan; sağlıklı olmanın köklerinin doğada yattığını vurgulayan, fiziksel beden haricindeki boyutlara da odaklanan integratif tıbbı Türkiye’ye ilk getiren isim Acıbadem Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar olacak ve Türkiye’yi yepyeni bir sağlık konseptiyle tanıştıracak.
Dr. Weil, Bodrum’da açılacak sağlık merkezinin dünyanın her köşesinden turist getireceğini ve bu girişimle Türkiye’nin integratif tıbbın nasıl hizmet edeceğini gösterecek ilk yer olacağını anlattı.
“Acıbadem New Life” markasının ve yeni açılacak kliniğin tanıtımı için Çırağan Sarayı’nda yapılan gecede Dr. Andrew Weil’in “uzun ve sağlıklı yaşamın” sırlarına ve integratif tıbba dair anlattıklarına buyurun bir göz atın...
* Dr. Weil sağlıklı yaşamın beş şartına dikkat çekiyor; bunlar
Ajda Pekkan’ın sözleri ne kadar güzel bir amaca hizmet ediyorsa Ersoy’un maksadını aşan şakası da bir o kadar Diva’ya yakışmadı
Sülent Ersoy’un “Beni hayvan mezarlığına gömün” diyen Ajda Pekkan için “Layığını bulmuş, arkadaşlarıyla rahat yatsın, tam yeridir gömülsün” şeklinde konuşması hiç hoş kaçmadı; sonradan “Ajda’nın ve hayvanseverlerin hakkını yiyemeyeceğim” diyerek durumu toparlamaya çalıştıysa da en başta sarf ettiği sözler şakaya alınamayacak kadar ağır...
Ersoy’u düşündüğü her şeyi çekinmeden söylemesiyle, bazen sinirli bazen dünya şekeri haliyle ve hatta içimize saldığı korkuyla seviyoruz. “Bülent Ersoy Show” da çok keyifli bir program oldu; hem kulaklarımız bayram ediyor hem de eğleniyoruz ama bu “hayvan mezarlığı” konusunda işin dozu kaçmış.
Halbuki Ajda Pekkan’ın söyledikleri sadece hayvanlara dikkat çekmek, insanların farkındalığını artırmak için dile getirilmiş takdir edilmesi gereken sözler.
Herkes Pekkan gibi olsa
Keşke sesini milyonlara duyurabilen her sanatçı Ajda Pekkan gibi duyarlı olsa ve savunmasız hayvanlara dikkat çekmek için bir şeyler yapsa. Hali hazırda hayvanları sevmeyi, onlara yardım etmeyi bırak; eziyet etmekten, zarar vermekten zevk
Bayramın son gecesi Tan’ın Club Vitrin’de çıkacağını duyunca, oraya ışınlandım. Benimle aynı planı yapan çok kişi varmış ki tatilini İstanbul’da geçiren herkes o gece Vitrin’de toplanmıştı
Hani bazı insanları Allah tepeden tırnağa yetenekle donatıp yollar ya, Tan Taşçı kesinlikle onlardan biri... Zaten o muhteşem sesine ve yorumuna, yazdığı birbirinden güzel şarkılara ayrı bir hayranlığım var, bir de sahnede canlı canlı dinleyince etkisinden çıkmak imkansız!
Bayramın son gecesi Club Vitrin’de sahneye çıkacağını duyunca oraya ışınlandım tabii; ne zamandır aklımdaydı Tan dinlemek... Benimle aynı planı yapan çok kişi varmış ki bayram tatilini İstanbul’da geçiren herkes o gece Vitrin’de toplanmıştı! O kalabalığı ancak böyle tarif edebilirim...
Aklıma bir kaç sene önce İzmir’de gittiğim Tan sahnesi geldi. Mekan gerçekten çok büyüktü ve buna rağmen insanlar kapılardan taşıyordu. Duracak yer bulamamıştım o gün. Haliyle bu sefer temkinliydim. Yerimi önceden ayarladım ve süper keyifli bir bayram finali yaptım.
Bu ses ve yorum akıllara zarar!
Tan’ı dinlerken ağzım beş karış açık kalıyor yeminle, kalbim ağzımdan çıkacak gibi oluyor duygu yoğunluğundan! Bir pop yıldızı
İnsanların yaptıklarına şaşırmamaya, umursamamaya, etkilenmemeye, hayal kırklığına uğramamaya, kimseyi kaybetmekten korkmamaya başladım. Sanki benim o duygusal ve kırılgan kalbimi söktüler
Kısa zaman öncesine kadar sevdiğim, güvendiğim, inandığım insanlardan gelen düşüncesizlik, kötülük, hainlik ve hatta utanmazlık temalı aksiyonlar beni fena incitirdi. Sonra birden; Sinan Akçıl’ın şarkısında dediği gibi “Benim kalbime bişey oldu”!
Benden sonrası tufan!
Kimsenin yaptığı hiçbir şeye şaşırmamaya, umursamamaya, etkilenmemeye, hayal kırklığına uğramamaya, kimseyi kaybetmekten korkmamaya başladım. Sanki benim o duygusal ve kırılgan kalbimi söktüler, yerine de “Amaaan çok da umrumdaydı, benden sonrası tufan!” diye atan bir şey koydular.
Bir yandan insanlardaki “hayal kırıklığına uğratma” potansiyeline karşı gamsız olmaktan memnunum... Karşılaştığım kötü ve olumsuz ne varsa su gibi akıp gidiyor üzerimden... Öte taraftan hayatı boyunca duygusal takılmış bu Hayalet’in dönüştüğü hali garipsiyorum. Bundan sonra hep böyle mi yani? Masum duygular ve herkesi kendi gibi sanan iyi niyetler olmayacak mı?
Masumiyet bir kez gidiyor...
Gencecik yaşlarına rağmen moda dünyasında markalarını hızla zirveye taşıyan Raisa ve Vanessa’nın İstanbul Moda Haftası’ndaki defilesine bayıldım
İlk kez İstanbul Moda Haftası’nda defile yapmanın heyecanını yaşayan ikizlerin başarısı görülmeye değerdi. Şahsen çok sıkı takip ettiğim tasarımcılar oldukları için ben de ayrı bir heyecanlandım.
Vitray sanatının desenlerinden ve renklerinden yola çıkan Raisa Vanessa; camın saydamlığını gösterdikleri transparan kumaşlar, vitray işlemeler, nakışlar, camdan kemerler ve boyunluklarla çok etkileyici bir koleksiyon hazırlamışlar. O koleksiyondaki kıyafetlerin her birine sahip olabilseydim iyiydi ama bunun için çok çalışmak lazım çook!
Defiledeki modellerin çoğu yabancıydı ama benim bir numaram Didem Soydan oldu; her zamanki gibi! Yıllardır bütün dikkatleri üzerine çeken ve herkesin konuştuğu iddialı kostümlerini Raisa Vanessa’nın hazırladığı Ajda Pekkan’ın defile sonunda podyuma çıkması ve başarılı tasarımcılarla el ele yürüyerek onlara desteğini göstermesi de bir defilede bile duygulanmaya müsait Hayalet’inizin gözlerini nemlendirdi doğrusu!
NiHAYET “BAYÜLGEN KAFA”SI
Bana bir haller oldu dostlar, kesinlikle televizyon
Ben aldatma konusunda yazdıkça annem söyleniyor: “Seni bu konuya takıntılı sanacaklar, aldatıldın sanacaklar”! Sanacaklar mı? Ayan beyan takıntım var ihanete ve evet aldatıldım. Bundan da utanacak halim yok, yapan utansın!
(Anneme not: Bana kızmak üzere açacağın telefonu sabırsızlıkla bekliyorum!)
Başlayacağım üç maymuna
Neyse gelelim esas mevzuya; benim ezelden beridir asıl takıldığım; ünlü ve sesini herkese duyurabilen kadınların çıkıp çıkıp marifetmiş gibi; “Erkek aldatabilir”, “Üç maymunu oynamak lazım”, “İhanet erkeğin elinin kiridir” gibi son derece ulvi (!) açıklamalarla zaten bu konuda niyeti bozuk olan erkek tayfasının “ihaneti kendilerinde hak görmelerine ve çok normal bulmalarına” sebep olmaları.
Son bomba da Buket Dere-oğlu’ndan gelmiş. “Eşim huzurumu bozmadan, bana hissettirmeden aldatabilir” diyor. Aslında bu cümleleri neden ettiğini “Her Şey Dahil” programında açıkladıktan sonra acı gerçekle hepimizi bir kez daha yüzleştirdi ne yazık ki: “Çevremde gördüğüm bütün ilişkilerde ufak ya da büyük mutlaka bir vukuat oluyor. Anladım ki kimse tek eşli değilmiş, artık ‘Benden başkasına bakmayacak, bir tek benim olacak’ diye düşünemiyorum, 40 yaşında