‘Merhamet’ dizisinde Burçin Terzioğlu’nun giydiği kürk.
Dizi karakteri evde tek başına oturuyor mesela; ev hali yani.... O kadar özenli, uyumlu ve şık giyinmiş ki... Saçlar, makyaj, her şey eksiksiz. Her seferinde; “Acaba gerçekten herkes evinde böyle giyiniyor da; ‘eline en rahat ne gelirse onu giyip, kapı çaldığında arkasına saklanacak derecede dünya sonu ev kombinleri olabilen’ tek ben miyim?” diye derin kaygılara kapılıyorum! Hani dizilerdeki gibi çat kapı sevgilim gelse; koşarak kaçabilir!
“Arada bir eşofman falan giydirseler ev sahnelerinde mesela, inandırıcılıktan kopmamış olurlar” diyeceğim ama çoğu karakter ev halinde ve olur olmaz her yerde (bir dağ evinde bile) topuklularla gezdiği için; hiç demiyorum!
Bir de ‘Merhamet’ dizisindeki bir detay beni rahatsız ediyor; oyunculara ‘gerçek kürk’ detaylı parkalar, kabanlar giydiriyorlar. Kürk için hayvanlara ne eziyetler edildiğini, ne kadar vahşice katledildiklerini düşündükçe; bir de dizide kürk görmek eminim benim gibi birçok hayvanseveri çileden çıkarıyordur! Gerçeğini giydirmek çok mu şart?
‘EŞARP’ DENİNCE VAKKO GELİR
Hani bisküvi denince akla hep “Eti, Eti, Eti” gelir ya; eşarp denince de akla tek bir
Ünlülerin attıkları her adımı, yaptıkları her şeyi konuşuyoruz, eleştiriyoruz da; söz konusu sağlık olunca herkes ağzını açmadan önce durup iyice düşünmeli!
Esra Erol karnındaki bebeği kaybetti; vay efendim topuklu ayakkabı giydi ondan, hep ayakta durdu ondan, yok şundan, yok bundan! Bebeğini kaybeden bir kadının psikolojisini düşünen yok; maksat konuşmak olsun!
Şimdi de yoğun bakımda tutulan Nejat İşler için ‘vicdana sığmayacak’ yorumlar yapanlar var.
O, İstanbul’un karmaşasından kaçıp Gümüşlük’te sakin bir hayat kurmasına rağmen; toplumsal konularda ortaya çıkıp cesurca tavrını gösteren, ülkesine duyarlı, milyonların sevgisini kazanmış değerli bir sanatçı... Bunlar bir yana; şu anda yaşam savaşı veren genç bir adam...
Bu durumda onun yaşam tarzını, hayatıyla ilgili seçimlerini, yanlışını doğrusunu dile dolamak da ne demek!
Bunu yapanların vicdanını, insafını geçtim; insanlığından şüphe ediyorum. Nasıl bu kadar acımasız ve düşüncesiz bir hale geldik anlamıyorum!
Allah Nejat İşler’e bir an önce sağlık; ağzından çıkanı kulağı duymayanlara da tez zamanda akıl fikir versin!
‘Andrew Lloyd Webber’ müzikali denince bende akan sular durur... Kadim dostum ‘Operadaki Hayalet’, ‘Evita’, ‘Cats’, ‘Starlight Express’, ‘Jesus Christ Superstar’ gibi dünyanın gelmiş geçmiş en çok izlenen, en uzun süre sahnelenen müzikallerinin yaratıcısı Lloyd Webber’ın en ünlü gösterilerinden biri olan ‘Cats‘in afişleri; “Geldi geliyor” haberleri ne zamandır dört bir yandaydı ve nihayet büyük ana sadece bir kaç gün kaldı!
Müzikal aşığı bir Hayalet olarak ‘Cats’i daha önce izledim ama ayağımıza kadar gelmişken tabii ki bir kez daha gideceğim. Fırsatı olan herkese de bu harika gösteriye gitmesini tavsiye ediyorum; hele ki çocuklara çok enteresan gelecektir. ‘Cats’i bir gün İstanbul’da göreceğimiz aklımın ucundan geçmezdi; pek heyecanlıyım doğrusu!
Hasedinden çatlamak!
İngiltere’de gidip de bayıldığım müzikallerden sonra hep; “Keşke bizde de böyle hayran bırakan gösteriler olabilse” diye düşünür, sinir olurum...
Yaptıkları muhteşem müzikleri, on parmağında on marifet müzikal oyuncularını bir yana koydum, adamlar öyle dekorlar yapıyorlar ki insanın aklı çıkıyor, nefesi kesiliyor! (Tabii ‘Cats’ buna bir örnek değil; kostümler muhteşem, ışık oyunları etkileyici ama
Ticaretle hırsızlığı kurnazca harmanlarken dini de kendine alet eden; yakalandığında ise “Ben tüccarım” diye kendini savunarak; “Bu adam hırsız mı yoksa tüccar mı?” tartışması yaratan bir adamın hikayesi...
‘7000 Yıllık Uçan Halıya Ters Binen Hırcar’ oyunu; ticaretin 7 bin yıllık serüvenini ele alırken; Türkiye’nin şu anki gündemine yaptığı göndermelerle izleyeni gülmekten yorgun düşürüyor!
Yücel Erten’in Ahmet Say’ın öyküsünden oyunlaştırdığı ve yönettiği politik güldürünün müziklerini Fazıl Say yapmış. Baba-oğul Say’ları buluşturan oyunda; Kemal Kocatürk, Yıldırım Gücük, Aytunç Özer ve Vedi İzzi’nin sahnedeki muhteşem performansları kaçırılacak gibi değil; mutlaka görülmeli...
Gerçek oyuncuları izlemek bambaşka
Sahnede sadece dört kişiler ama birbirinden farklı onlarca karakteri canlandırırken o kadar iyiler ki; şu an yazarken bile alkışlayasım geliyor! Önüne gelenin oyuncu olduğu devirde; ‘gerçek oyuncuları’ izlemek bambaşka doğrusu...
Kemal Kocatürk; oyunu ilk gösteriminde izlemeye gelen Oya Başar’ı bir anda elinden tutup sahneye çıkardı. Hiçbir hazırlığı olmadan kendini sahnede bulan Başar’ın anında konsantre olup doğaçlama oynaması bütün
“Ya hep ya hiç”çi ayarsız bir karakter olduğum için bir şeye sarınca tam sararım, uzaklaşırsam da yanından geçmem! Uzun zamandır sinemaya gitme hevesim hiç yok; gişe rekorları kırmasına ve çok merak etmeme rağmen hâlâ ‘Düğün Dernek’i görmedim mesela. Kaldı ki ‘İşler Güçler’ dizisini deli gibi izlerdim; Ahmet Kural ve Murat Cemcir’e de bayılırım!
Annem de kaç zamandır ‘Düğün Dernek’e gitmek için dil döküyor; ben “Sinema havamda değilim” dedikçe inat etti, bensiz gitmeyecek! “Göbekten yapışık değiliz sonuçta, siz gidin” diyorum yok; nuh diyor peygamber demiyor!
Geçen akşam; “Sinemaya bilet aldım hepimize; sen de geliyorsun” diye emrivaki yapınca el mahkum gittik tabii...
Bu sefer de sanki o haftalardır ‘Düğün Dernek’ diye tutturan kendisi değilmişcesine; Ben Stiller’ın hem yönettiği, hem oynadığı ‘Walter Mitty’nin Gizli Yaşamı’na bilet almış! Filmin eleştirilerine bakmış, pek iyiymiş!
İşte ne olduysa bundan sonra oldu!
İçimizi kıydın Walter Mitty!
Uzak durulması gereken çok sayıda insan tipi var aslında ama beni en çok aşağıda sıraladıklarım rahatsız ediyor. Siz ne dersiniz?
- Başkasının mutsuzluğuyla mutlu, mutluluğuyla mutsuz olanlar:
Çok karşılaştığımız bir insan tipi maalesef... Zannedersem kendi hayatlarında pek bir cacık olmadığından; onları arkadaş sananların bile problemleri, sıkıntıları bu tip için büyük bir keyif kaynağı. Dost görünümlü düşman kadar da tehlikelisi yoktur hani.
- Hırs ve nefret küpleri: Bu arkadaşlar için hayat oldukça yorucu olmalı. Kafaları her zaman hırslandıkları, nefret ettikleri şeylerle, intikam planlarıyla dolu; çoğu zaman bu duygularının sebebi bile yok! Başkalarına zarar vermek isterken de olumsuzluk dolu ruh halleri en çok kendilerine zarar veriyor aslında.
Yılbaşı gecesi şehrin en kaliteli kabul edilen restoran-kulüplerinin “Nasıl olsa müşterim var” rahatlığıyla en ufak bir zahmete girmemesi olacak iş değil! Üşenmedim araştırdım; çoğunda sıradan gecelerden farklı hiçbir program yoktu.
Zaten normal zamanda da pahalı olan bu yerler, yılbaşı diye iyice uçup ağzı açıkta bırakan bir hesap alıyorlar. Peki, bu kadar para alırken; oraya gelenlerin de normalden farklı bir ortam görmesi gerekmiyor mu? Özel geceler “Bir tek mekan sahiplerinin kazancı açısından” özel oluyor gördüğüm kadarıyla!
Eğlenmeye çabaladık
Ufacık bir atraksiyon, bir eğlence, bir dans şovu ya da yemek sırasında hoş bir canlı müzikle farklılık yaratmak çok mu zor, çok mu maliyetli?
İkisi de değil. Geceye farklı bir renk katan ufacık bir ayrıntı da mı olmaz? Yeni yıla bile el yordamıyla girdik yeminle! Bir geri sayım yapın, anons edin, ışık kapatın ne bileyim!
Hal böyle olunca resmen müşteriler eğlenebilmek için çaba harcadılar! Lezzetsiz yemekleriyse saymıyorum bile! Yılbaşı gecesi evde olmak ve annemin leziz hindisi gibisi yokmuş, bir kez daha anladım!
Bu sene tek kazancım yeni yıla Victoria’s Secret defilesine maruz kalıp “Bunlar insansa biz neyiz?” diye
“Nasıl başlarsa öyle gider”. İyisi mi işi baştan sıkı tutalım ve 2014’ün ilk gününü pozitif ve enerjik geçirelim...
Yeni yıl telaşı, yılbaşı gecesi koşturmacası derken bir yılı daha devirdik nihayet... Ve bol kutlamalı bir akşamdan sonra bugün çoğumuz “şalterler inik” uyandık!
Ama unutmayın; yeni yılla ilgili aldığımız kararları hemen uygulamaya koymayıp ucunu bir kaçırınca çoğu yine yalan oluyor! İyisi mi işi baştan sıkı tutup 2014‘ün ilk gününü pozitif ve enerjik geçirelim; hadi inşallah! Buyrun birkaç öneri;
-Güne; yorgunluğa rağmen bezgin değil neşeli bir ruh haliyle başlamak önemli bir ayrıntı. Ve bu seçim tamamen bizim elimizde!
- Özellikle bol yemeli - içmeli bir akşamın ertesinde kahvaltı öncesi limonlu maydanoz suyu içmek harika bir ferahlık hissi ve enerji veriyor, aklınızda bulunsun.
- Eşofmanları çekip açık havada yürüyüş yapmak kendimize gelmek için keyifli ve sağlıklı bir yol.
- Yılın ilk gününü sevdiğimiz ve bize iyi gelen insanlarla geçirmek iyi fikir; negatif tüm kişi ve düşünceler uzak olsun. “Nasıl başlarsa öyle gider”; neme lazım!