Rock müzikle balenin buluşması, gerçekten sıra dışı ve büyüleyiciydi
İtiraf ediyorum; bale kültürüm anaokulu döneminde gittiğim Oya Bale Okulu’ndan başlar, ilkokulun sonuna kadar birlikte gösterilere çıktığım okul grubuyla biter. Ama dünyanın en prestijli bale grubu ‘La Scala Bale Topluluğu’nun 'Pink Floyd Balesi'yle sahneye çıkacağını duyunca soluğu İstanbul Kongre Merkezi’nde aldım. Yıllarca Efes Pilsen’in Blues Festivallerini düzenleyen 'Showhow'ın kurucusu Övünç Cireli bu gösteriyi Türkiye’ye getirmekle harika bir iş yapmış. Aynen Elton John’un müzikleriyle sahnelenen, Broadway’de izlediğim 'Aida' müzikalinde olduğu gibi, kendimi Pink Floyd’un müziğine mi bıraksam, nefes kesen gösteriye mi konsantre olsam bilemedim... Rock müzikle balenin buluşması, grubun salise şaşmayan senkronizasyonu, modernle klasiği birleştiren figürleri, sahne ışıklandırması gerçekten sıra dışı ve büyüleyiciydi. En etkilendiğim bölümler 'Hey You' ve 'The Great Gig In The Sky' parçalarındaki düet danslar oldu. Bir hayalet olarak benim kafam mı fesat çalışıyor bilmiyorum ama danslar bana çok seksi geldi! Dünya prömiyeri 1972’de Pink Floyd’un canlı performansıyla gerçekleşen ve efsane grubun
Yüzüne asit atılan İngiliz model ve sunucu Katie Piper’ın hayata dönme savaşını Channel 4 belgesel haline getirdi. Piper’a son müdaheleye yapan Prof. Dr. Onur Erol için meslektaşları “Plastik cerrahinin dehasısınız” diyor
Estetik cerrahide dünyanın en iyileri arasında kabul edilen Prof. Dr. Onur Erol, erkek arkadaşı tarafından asit atılınca bütün yüzü yanan İngiliz model ve sunucu Katie Piper’i geçen ocak ayında ameliyat etmişti. Bütün dünyada yankı bulan ve Oprah Winfrey’in programına taşıdığı bu vahim olayı hatırlarsınız...
Geçirdiği 30 ameliyattan sonra İngiliz doktoru M. Jawad’ın önerisiyle Türkiye’ye gelerek ameliyat olan Katie Piper’in hayata dönme savaşı İngiliz televizyon kanalı Channel 4 tarafından da belgesel haline getirildi. Piper’a son müdaheleyi Türk cerrah Onur Erol’un yapmasını isteyen Dr. Jaward ise onu dünya cerrahlarını buluşturan uluslararası tıp kongrelerinden, verdiği ders ve konferanslardan tanıyor ve çok güveniyordu.
Yeterince takdir ediyor muyuz?..Onur Erol yüzü tamamen yanan Katie’ye son yıllarda uyguladığı mikro yağ enjeksiyonu ve z-plasti yöntemiyle çözüm bulmuş; ‘insanın kendi kanından büyüme hormonu elde edip yağ dokusuna katarak enjekte
AKP’li milletvekili Halide İncekara “‘Yaprak Dökümü’, ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ gibi diziler sapıklığı teşvik ediyor. Senaristlerin ruh sağlığından şüpheliyim” buyurduktan sonra ortalık karıştı malumunuz. Aslında bu dizilerin yaptığı sapıklığı teşvik etmek değil, gerçek hayatta yaşanan veya yaşanabilecek şeyleri gözler önüne serip izleyenlerin (tabii idrak edebilene!) aklını başına getirmek bence...
Özellikle ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ dizisi bir Türkiye gerçeğini işliyor, ülkemizde bu ve buna benzer tecavüzlerin yaşandığını, çoğu çocuk yaştaki mağdurların yaşadıkları ağır travma yetmezmiş gibi bir de üzerine suçlandıklarını, bazı bölgelerde intihara zorlananların veya aile kararıyla öldürülenlerin olduğunu gazete ve televizyon haberlerinde sık sık görüyoruz.
Peki Beren’in suçu ne?
Sapık arıyorsanız eğer başka sapıklar var! Diziyle gerçeği ayıramayan, sanatçıya rastladığı yerde “Beren bize de bir güzellik yap” diyen hastalar var, konuşacaksak bunları konuşalım. Normal insanlar ibret alarak ve bir genç kızın hayatını yıkan tecavüzcülere lanet yağdırarak izliyor diziyi.
Hele hele İncekara’nın Beren Saat için “Bu kızın fiziki ve ruhsal yapısı bozuk” demesi gerçekten komiklikte son
Angelina’nın yeni anti-aging sırrı akıllara zarar! Kişinin vücudundan alınan kan kırmızı hücrelerden ayrılarak serum haline getiriliyor, vitaminler ve amino asitler ekleniyor, zenginleştirilmiş serum yüze enjekte ediliyor
Vallahi kadın milletinin güzellik ve gençlik uğruna yapamayacağı şey yok! Hele hele tüm dünyanın aşık olduğu adamı elinde tutmaya çalışan bir kadınsanız... Brad Pitt’i kaçırmamak için ikide bir hamile kalan kahramanımız Angelina Jolie genç görünümünü korumak için ne yapıyor bir tahmin edin bakalım! Yok yok 40 yıl düşünseniz aklınıza gelmez...
Angelina’nın yeni anti-aging sırrı akıllara zarar! Şöyle ki; kişinin vücudundan alınan kan, kırmızı hücrelerden ayrılarak serum haline getiriliyor, vitaminler ve amino asitler ekleniyor, zenginleştirilmiş serum yüze enjekte ediliyor. Özetle kanını vücudundan çektirip iğneyle yüzüne zerk ediyorsun! Evet manyakça ama sonuca bakın; onarılmış bir DNA ve gencecik bir yüz!
Anti-aging’de son nokta!
Tedavi yara izlerini iyileştirip; kuru, mat, kırışık bir cilde doğal bir gençlik görüntüsü veriyor. Meğer son 20 yıldır yabancı diş doktorları hasarlı diş etlerinin tedavisinde kullanıyormuş bu yöntemi.
Fransa’da yıllardır
Böylesine özel bir sanatçıya, bir büyük dehaya sahipken, onun kıymetini bilmek yerine medyada nasıl devamlı üzüp yıpratabiliyoruz? Neymiş efendim siyasi görüş açıklamış, Atatürkçü görünmüş. Sanatçının siyaset konuşması yasak mıdır?
Fazıl Say’ın, 10 Kasım’daki ‘Atatürk’ü Anma Konseri’ne yetişebilmek için bir kanat takıp uçmadığım kaldı, ama tüm çabama rağmen 10 dakika geciktim. En kötü ihtimalle bulduğum yere oturur kıyıdan köşeden de olsa dinlerim dedim amaaa... Fazla Pollyanna’ymışım, bırakın kıyıyı köşeyi, insanların balık istifi halinde dayandığı kapılardan içeri girmek imkansızdı.
İçeri sığmayanlar için barkovizyon kurulan dev salon bile tıklım tıklımdı. Boynum bükük, ben de oradan dinlemeye başladım konseri, tabii kanlı canlı Fazıl Say dinlemenin yerini tutmadı, ama buna da şükür! Onun müziğiyle bu keşmekeş hayattan çok uzaklara daldım gittim, sanki bulutlarda geziyor gibi yükseklere taşıyor dinleyenin ruhunu. Say’ın o konsantrasyonunu, o kendinden geçerek çalışını gördükçe tüylerim diken diken oldu, gözlerimden pıtır pıtır yaşlar süzüldü. Hani “anlatılmaz yaşanır” derler ya, Fazıl Say konseri işte tam da böyle bir şey!
Siyaset konuşabilirKendime geldiğim bir ara
Millet hızını bir alsın, yazan yazsın çizen çizsin de ben ondan sonra şöyle ağız tadıyla, ballandıra ballandıra izleyeyim dedim 'New York’ta Beş Minare'yi, aynen de öyle yaptım. Çok beğendim ben bu filmi, ilk anda sardı beni. Aksiyon sahneleri, yabancı oyuncular kendimi gerçekten de adeta bir Bond filminde falan hissetmemi sağladı, hani bizimkilerin çok tanıdık suretleriyle tam Türk tipi konuşmalar ikide bir perdeyi doldurmasa bayağı yanılmak mümkündü.
Mahsun Kırmızıgül’ün “Amerikan sinemasından neyimiz eksik, o teknolojiyi ve sırlarını ele geçirirsek biz de benzerini yapabilir, bir gün onların başarısını da yakalayabiliriz” düşüncesiyle harcadığı emek görülmeye değer... Kırmızıgül izleyiciye, “Siz misiniz yabancı film hayranlığı yapıp, ağzıyla kuş tutsa yerli filmleri küçümseyen, alın size öyle bir karma yapayım ki içinden çıkamayın” demiş, öylesine düğüm düğüm iç içe bir karma. New York sahnelerinin Hollywood filmlerinden aşağı kalır yanı yoktu, Bitlis sahneleri ve Boğaz manzaraları da çok etkileyiciydi. Yurt dışında da gösterilecek filmlere Türkiye’nin güzelliklerini katmak gerekli kanımca, İtalya’dan Mısır’a, Fransa’dan Hindistan’a kadar kaç ülke
Perşembe akşamı alışveriş tutkunlarının uzun zamandır heyecanla beklediği H&M Türkiye’deki ilk mağazasının açılışını yaptı. Forum İstanbul’un girişinden H&M’in kapısına kadar uzanan kuyruğu görmeliydiniz, tam anlamıyla ‘iğne atsan yere düşmez’ bir kalabalık vardı. İki katlı dev bir mağazanın indirimli alışveriş yapmak için birbiriyle yarışan yüzlerce insanla dolu olduğunu bir düşünün! Kıyafetler kapanın elinde kaldı. Benim de canım can, elim armut toplamıyor tabii, birkaç parça bir şeycik alayım dedim ama ne mümkün, daha ilk yarım saatte çoğu giysinin 36-38 bedenleri tükenmişti. Ne formda milletmişiz vesselam! Sanatçılar, mankenler, sosyetikler kimi ararsanız açılıştaydı. H&M’in resmi açılışı bugün saat 11.00’de yapılıyor. Hem moda, hem kaliteli ürünlerle dolu H&M’in en güzel yanı da fiyatların çok uygun olması... Bizzat test ettim, cep yakmıyor! Güzel ülkemde yeni trend H&M’den giyinmek olacak, hadi koşuuuunn!
HERKESİN GÜNDEMİ: DENİZ AKKAYA
Kadınlar Akkaya’nın tarafından bakıp değerlendiriyor olayı ve genel olarak “Hepimiz Deniz’iz, hepimiz Akkaya’yız” düşüncesi çıkıyor ortaya. Tabii ki aralarında neler geçtiğini, ilişkilerinin nasıl bir boyutta olduğunu bilemeyiz ama
İsmi Sina’nın ‘Unut?Onu’ şarkısını duyduğumda antenlerim açıldı. Hemen albümü aldım, dinlemeye doyamadım
Kaliteli müzik dinlemek istediğinizde aklınıza hep aynı birkaç isim mi geliyor? ‘Yeni bir ses, yeni bir heyecan’ mı istiyorsunuz? O zaman kemerlerinizi bağlayın, hazır olun!
İsmi Sina’nın çıkış şarkısı ‘Unut Onu’yu ilk duyduğumda antenlerim açıldı. Hissettim yahu burada farklı bir durum olduğunu. Albümünü aldım hemen, dinlemeye doyamıyorum. Her şeyden önce eğitimli bir ses, müzik dünyamızda ender rastlanan bir durum yani! Ajda Pekkan’ın da hocası olan değerli soprano Leyla Demiriş’in talebesi. Araştırırken duydum ki Ajda Pekkan’la sahneye de çıkmış yeni popstar adayımız.
N’SYNC, Backstreet Boys, P. Diddy gibi isimlerin prodüktörü Toni Cottura ve Madonna, Britney Spears, Duran Duran, Usher gibi dünya starlarıyla çalışan Taan Newjam ile hazırlamış albümünü. Yunan pop star Maro Lytra’yla yaptığı düet çok farklı, çok avrupai. Bizim süperstarımızla da bir düet yapsalar tadından yenmez kanımca. Albümdeki favori şarkım ‘Kendine Gel’ zira bazı konularda acilen kendime gelmem lazım! Ders gibi dinliyorum valla. Tüm şarkılar çok güzel, hepsi bir şeyler anlatıyor dinleyene.
Siz siz