YILBAŞI GECESİ TAVSiYELERİ

29 Aralık 2010

Sokaklarda, kulüplerde kalabalık arasında perişan olmaktansa; bu özel gecede sevdiklerinizle evde kutlama yapmak en iyisi...

Yeni yıla hangi ruh hali ve hangi enerjiyle girdiğimiz önemli... O halde;
* Geceyi evde geçirecekseniz bile (ki benim tercihim hep evden yanadır) mutlaka bakımlı olun, süslenin, kırmızı donunuzu unutmayın! Ufak tefek de olsa evinizi de süsleyin. Şıkır şıkır girin yeni yıla.
* Evde kurulan keyifli bir yemek masasının yerini hiçbir şey tutamaz. Sokaklarda, kulüplerde kalabalık arasında klostrofobi geçirip perişan olmaktansa; kafanızdaki düşünce balonunda güzel bir hindi resmi varken gelen kötü yemeklerle aç kalmaktansa (birkaç kez yaşadım) evde hazırlanacak bir hindi veya tavuk eşliğinde eğlenmek her daim daha iyidir.

Başkasının keyfini kaçırma!
* Geceyi dışarıda geçireceklere sesleniyorum... Lütfen herkes kendi eğlencesine baksın, birbirine hava atmak, şov yapmak için dışarı çıkanlara deli oluyorum! ‘Başı bağlı’ insanlara askıntı olan tipler 2011’e ‘adam’ olmaya çalışarak girsin! Bir de aynı grupta bulunduğu insanlara kafayı takıp huzur kaçıranlar var ki... (Özel ‘Hayalet’ notu: Bak arkadaşım yılbaşı gecesi canımı sıkarsan bu sefer Allah yarattı demem

Yazının Devamı

EVLENECEK HAL BIRAKMIYORLAR!

25 Aralık 2010

Dün kardeşim Kuki’yle kendimizi eve kapatıp ‘kardeşler günü’ yaptık. Bu özel gün münasebetiyle televizyon karşısına geçmiş hem izleyip hem muhabbet ederken gördüklerimiz karşısında ağzımız açık kaldı. “Acaba bana mı öyle geliyor” dedim önce, ama hayır, ‘izdivaç’ programlarında olanlara kardeşim de aynen benim gibi çok şaşırdı.
Şimdi şunu baştan kabul ediyorum, böyle bir programı baştan sona güleryüzle yönetmek, oraya gelen türlü türlü insana sabır göstermek kolay iş değil, muhakkak ki sabır taşıran durumlar oluyor. Ama sunucuların bazı katılımcılara olan tavrı da inanılmaz!

Bir dövmedikleri kaldı!
Yaşını başını almış insanları otoriter bir öğretmen edasıyla, milyonların gözü önünde bir azarlıyorlar, bir küçük düşürüyorlar ki millette evlenecek hal kalmıyor! İki farklı programda da sunucular; yayın dışında aralarında veya telefonda geçen konuşmaları, şakalaşmaları sebebiyle konuklarla hem dalga geçti hem de aşağıladı.
Her ne hata yapmış olursa olsun, ne kadar yanlış bir insan olursa olsun; oraya yeni bir hayat kurma hayaliyle gelen kişilere hakaret edip stüdyodan kovmak, suçlamak, elindeki ekran gücünü kişilerin üzerinde bu şekilde kullanmak anlaşılır şey değil. Bir de tek

Yazının Devamı

SEViLEN DiZiLER TEHLiKEDE!

22 Aralık 2010

Türkiye artık bir televizyon dizisi pazarı oldu ve bu pazar büyük gelir getiriyor. Yani onlara olan ilgiyi 'sokak kültürüne bağlamak', 'trajikomik bir durumdan söz etmek' kabul edilemezÖnce AKP milletvekili Halide İncekara; 'Fatmagül’ün Suçu Ne', 'Aşk-ı Memnu', 'Yaprak Dökümü' gibi dizilere savaş açtı. “TV dizileri çocuklara zarar veriyor, insanları sapıklığa teşvik ediyor, senaristlerin ruh sağlığından endişeliyim” dedi. Bunun üzerine bazı senaristler hakarete uğradıklarını söyleyerek tazminat davaları açtı.
Sonra Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç; “İnsanlar Beren Saat’i tanıyorlar, Egemen Bağış’ı tanımıyorlar. İşte böyle sokak kültürü, eğlence kültürü öne geçerse trajikomik şeylerle karşılaşılır. Sevgili gençler, seviyenin artabilmesi iyi bir eğitime bağlıdır” dedi.
Seviyenin artması ‘iyi bir eğitime’ bağlıdır ama iyi bir eğitim de gördüğümüz gibi nüfusa bağlıdır. 72 milyonu geçmiş ve hala artması teşvik edilen bir nüfusta eğitim kaç kişiye verilebilir?
'Zarar verme' ve 'sokak kültürü' konularına bakacak olursak, bu diziler çocukların uyuması veya uyumuyorsa ders çalışması gereken saatlerde yayınlanıyor. Hedef kitlesi çocuklar değil, yetişkinler...

Edebiyat

Yazının Devamı

‘SÜPERMARKET’TEKi EĞLENCEYE GEL!

18 Aralık 2010

Bu Süpermarket bugüne kadar alışveriş yaptıklarımıza hiiiç benzemiyor. Bunun da alışveriş arabaları, reyonları, sıra sıra dizilmiş şişeleri var aslında, amaa kapısından girince bir hayal alemine dalmış gibi oluyor insan! Yoksa Alice’im de Harikalar Diyarı’na mı düştüm yahu?! Ne tarafa bakacağımı, hangi zekice düşünülmüş detaya dikkat edeceğimi bilemedim.
Bu ‘iki cümleyle anlatılamaz’ dekorasyon Tuvana Büyükçınar Demir ve A46 ekibinin imzasını taşıyor. Mekanı baştan yaratmakla kalmamışlar, açık büfeden yemek sunumlarına kadar her şeyin tasarımını yapmışlar. ‘Farklı olanı ve daha önce yapılmayanı yaratma’ fikriyle hareket eden A46, modadan organizasyona, dekorasyona kadar elini attığı her alanda yaratıcılığını ve farkını konuşturmaya devam ediyor.
İzzet Çapa’nın Süpermarket by Longtable’ı A46’nın ev sahipliğindeki ‘Warming Up’ partisiyle açıldı.
Çapamarka; ihtişamlı ve bol sürprizli bir dekorasyon, birbirinden lezzetli yemekler, ünlü salı partileri ve eğlence garantisiyle bir kez daha sahnede!

DERiNE DALMA VURGUN YERSiN!“Ama ben ona inanmıştım, her şey rüya gibiydi, beni nasıl aldatır?” tarzında başlayan dert yanmaları çok duyar oldum. Şu bir gerçek ki artık sadakatin,

Yazının Devamı

SONSUZA DEK ‘LiVANELi’!

15 Aralık 2010

Türkiye’nin en efsane sanatçılarından biri o... Bütün dünyanın takdirini ve hayranlığını kazanmış, şarkıları milyonların yüreğine kazınan ve diğer dillerde de büyük sanatçılar tarafından seslendirilen, kitapları dilden dile çevrilen, filmleri milyonları sinema salonlarına çeken, her yaptığı işle sevenlerine hem mutluluk veren hem de zihinlere ışık tutan bir büyük adam... Zülfü Livaneli’nin ‘40’ıncı sanat yılı’ onuruna re-master edilen kayıtlarından oluşan ‘Livaneli- Bütün Eserleri’ serisinin ilk beş albümü müzikseverlerle buluştu. Vurulduk Ey Halkım- İlk Türküler, Merhaba, Nâzım Türküsü, Atlının Türküsü ve Günlerimiz albümleri kesinlikle arşivlik değer taşıyor. Her şeyin ve herkesin çok çabuk tüketildiği bugünün dünyasında Livaneli nesilden nesile var olmaya ve büyümeye devam ediyor. Aynen hak ettiği gibi...

HAFTANIN GÜLDÜRÜRKEN DÜŞÜNDÜRENi!
Bilgi yarışması izlerken soruların hepsini bilerek beni (her şeye vakıf bir hayaleti bile) hayrete düşüren ansiklopedik sevgilim dolayısıyla bu aralar ben de ekran başına kilitlenir oldum. Geçen gün ‘Koltuk Sevdası’ programında sekiz yarışmacı arasından finale kalan genç arkadaşın Türkçeyle ilgili bir soruya verdiği cevap ikimizi de gülmekten

Yazının Devamı

2011’E YÜKSEK ENERJiYLE GiRiN!

11 Aralık 2010

Kişisel gelişim kitaplarına başlarken insan hep aynı şeyi hisseder; “Bu kitapla hayatım kesin değişecek, bambaşka bir ben olacağım!” Ve genelde sonuç hep aynıdır; sıfır değişiklik, sıfır fayda! Okuduğum onlarca pozitif düşünce gücü ve çekim yasası kitabından sonra tam kendimden ümidi kesmiştim ki karşıma ünlü astrolog ve enerji uzmanı Nuray Sayarı’nın ‘İçindeki Gücün Sırrını Keşfet’ kitabı çıktı.
Sayarı “Pozitif düşün, mutlu ol” ana fikrini verip bir kenara çekilmemiş, aksine beyne pozitif olmayı ve evrene güzel enerjiler göndermeyi ezberleten çeşitli egzersizlerden, meditasyona, dua etmenin, bilinçli niyet etmenin önemine kadar hayata bakışınızı kökten değiştirecek gerçek sırları bir bir anlatmış.

Kendime yeni bir ben lazım!Mucizevi bir şekilde hayatımı değiştiren yazarla bir kere de yüzyüze görüşmek istedim. Her dakikası dolu olan Sayarı’dan randevu koparmak pek de kolay değil ama fırsatınız olursa mutlaka tanımalı veya verdiği seminerlere katılmalısınız. Etrafa öyle güçlü ve pozitif bir enerji saçıyor ki yanından hiç ayrılmak istemiyor insan. Seansımı yaptım, işim bitti, “Hadi hayatta başarılaar” da demiyor, bir telefon kadar yakın hep, tökezlediğim anlarda arıyorum, birkaç

Yazının Devamı

DiŞ DOKTORU FOBiSiNE SON!

8 Aralık 2010

Diş sağlığı gerçekten de şakaya gelmeyen ve insanın hayatını zindana çevirebilen bir konu. Emin ellerde olmak şart
Dişçi koltuğuna oturma anı gel-di mi en delikanlı geçineni bile bir anda süt dökmüş kediye döner malumunuz! Bende soğuk terler dökme, titreme, gözlerin dolması, bazen sayıklama(!), randevuyu sürekli erteleme şeklinde cereyan ederdi diş doktoru korkusu... Ta ki lamine kaplama yaptırdığı dişlerinin doğal görüntüsüne hayran kaldığım bir arkadaşımdan Dr. Giray Sağat’ın adını öğrenip onunla karşılaşana kadar... İnsana ilk andan itibaren öyle bir güven veriyor ki korkudan, endişeden eser kalmıyor, dişlerinizi gönül rahatlığıyla ona teslim ediyorsunuz. Kurucusu olduğu Mayadent Kliniği’nde hepsi birbirinden başarılı, güleryüzlü ve eli hafif doktorlardan oluşan bir ekibi var Sağat’ın... “Türkiye’den en az 20 yıl ileride” gibi bir teknolojiyle donatılmış, tertemiz, insana huzur veren bir klinik Mayadent...

İmplantına kurban!
Diş sağlığı gerçekten de şakaya gelmeyen ve insanın hayatını zindana çevirebilen bir mevzu... Özellikle implant ve diş estetiği gibi konularda emin ellerde olmak şart; dolguya, diş çektirmeye benzemez! Dr. Sağat işte bu tedavilerde uzmanlığını

Yazının Devamı

'OPERA'DAKi DOSTUMUN KARiZMASINI ÇiZDiLER!

4 Aralık 2010

Lloyd Webber gibi bir dahi bile daha da çok para kazanma isteğiyle hata yapabiliyorAh benim eski dostum ‘Phantom’, Opera’nın altındaki muhteşem mekanında beni az mı ağırlamıştın... Sana neler etmişler! Sen ki 1986’dan bu yana bütün dünyayı karizmanla ve o sihirli duruşunla kendine hayran bırakan hayaletsin, son halini görünce gözlerim yaşardı. Dünyanın gelmiş geçmiş en başarılı müzikallerinden olan efsanevi ‘The Phantom Of The Opera’nın devamı niteliğinde ‘Love Never Dies’ı (Aşk Asla Ölmez) sahneye koydu Andrew Lloyd Webber. Nerede ‘Opera'daki Hayalet’in tüyleri diken diken eden olağanüstü müziği, etkisinden hiç çıkılamayan hikayesi, muhteşem görsel şöleni, izleyeni hayrete düşüren sürprizleri ve nerede bu yeni müzikal. İlkinde doğa üstü sayılabilecek yetenekleriyle, gücüyle, cool duruşuyla havasından geçilmeyen Hayalet, bu kez hiç etkileyici değil. İlkinden şov bittiğinde duygusal olarak siz de bitmiş öte yandan tam anlamıyla büyülenmiş olarak çıkıyordunuz, ‘Love Never Dies’ ise eski Türk filmleri tadında bitiyor.

Para hırsı onu da şaşırtmış‘Operadaki Hayalet’in milyonlarca hayranı şovu tıka basa dolduruyor ama eminim birçoğu destansı hikayenin getirildiği noktadan ve ilk

Yazının Devamı