BODRUM GÜNLÜĞÜ...

23 Temmuz 2011

Türkbükü’ne Allah rahmet eylesin!
Türkbükü nihayet(!) bitirildi. Eskiden Bodrum’un en keyifli, en cıvıl cıvıl adreslerinden biriydi... Denize doğru uzanan sıra sıra dizilmiş iskelelerinde gece ışıklar yanar, tatilciler o iskelelerde yemek yemek için sıraya girerdi. O manzaraya bakmalara doyamazdık. İğne atsan yere düşmezdi Türkbükü’nde, her mekandan ayrı bir müzik yükselir, insanlar nerede eğleneceğini şaşırırdı.
Peki ya şimdi? Güzelim Türkbükü’nde neredeyse in cin top oynuyor. O eski halinden eser yok! Akşamları açık olan birkaç mekana gidiyor yine insanlar ama, nerede o rengarenk, keyifli, Bodrum’un incisi Türkbükü, nerede bugünkü Türkbükü. Yazık, çok yazık!

Kocadon’a gitmeli!
Bodrum’un içinde 1987’den beri hizmet veren Kocadon, civardaki çok pahalı olup da ‘ödenen paranın karşılığını lezzet olarak veremeyen’ birçok restoranın aksine (özellikle balıkçılar asap bozuyor!); ödediğiniz her kuruşu hak ettiğini birbirinden lezzetli yemekleriyle gösteriyor. Kocadon’un etkileyici atmosferinde muhteşem yemeklerini mutlaka denemelisiniz.

Herkes Hürrem anasını satayım!
Bunu aylar önce bir kez daha yazmıştım ama o zaman bu derece abartmamışlardı olayı! Anacım Bodrum’da

Yazının Devamı

GÖRÜNTÜ VAR, SES YOK!

20 Temmuz 2011




Stüdyoda teknolojinin olanaklarından sonuna kadar yararlanarak ‘yavru kedi miyavlaması’ gibi (‘karga gibi’ de uyar!) seslerini güzel çıkarttıran, şarkı söylemekten aciz bir şekilde baştan sona her notayı detone okuyup, o kaydı yapan aranjörü canından bezdirip, sonra da bunları bir bir makinede düzelttiren o kadar çok ‘şarkıcımsı’ var ki! Hatta şoke oldum ama şarkılarını para ödeyip baştan sona başkasına okutanını bile duydum!

Saf sesini duymadığımız “Şarkıcıyım” demesin!
Bu tipler mümkün olduğunca ‘playback’çidir, orkestrayla sahneye çıkmaları gerekirse ya arkalarına 3-4 tane sağlam vokal alıp ağız oynatırlar, ya da tüm repertuarı önceden stüdyoda kaydeder, gerekli düzeltmeleri yapar ve sahnede alttan gelen kayıtlı seslerinin üzerine mırıldanırlar. Ses açıklarını da dikkat çekici kostümlerle, sahne şovlarıyla, aşk haberleriyle, polemiklerle kapatmaya çalışırlar. Yani ‘karar mercii dinleyenler’i kandırmak için her yol mübahtır! Zaten kazara canlı söylediklerini duyduğunuz vakit kulaklarınıza inanamazsınız! ‘Albümdeki sesle sahnedeki’ arasındaki farka ağzınız öyle bir açık kalır ki kapatabilene aşkolsun! Sesin yoksa, yeteneğin yoksa çekil arkadaş! Kuru kalabalık

Yazının Devamı

SANATÇI VAR SANATÇI VAR

16 Temmuz 2011

Her önüne gelenin şarkıcı olmasına alıştım da herkese sanatçı denmesine alışamam. Sanatçı derken biraz daha dikkat lütfen

KOPYALA-YAPIŞTIR HABERLER!

Ünlülerin basın danışmanları tarafından servis edilen haberlerin ‘noktasına, virgülüne dokunmadan’ gazeteye basılmasına anlam veremiyorum arkadaşım! Servis eden basın danışmanı birlikte çalıştığı kişiyi övdükçe övüyor, şişirdikçe şişiriyor doğal olarak!
Hemen örnekle pekiştireyim: “İlk albümü ‘Armoni’yle müzik dünyasında büyük beğeni toplayan Tuğba Özay, ikinci albümü ‘Üç Nokta’yı tanıttı”... İlk albümü büyük beğeniyi kimden topladı pardon? Zira bir tek şarkısını bile duymuşluğumuz yok.

Tam not alan alana maşallah!

Yazının Devamı

ALDAT BENi, AFFEDERiM SENi!

13 Temmuz 2011




İvana Sert gibi düşünen ve üstelik düşündüğünü mutlaka fırtlatan kadın tipini kesinlikle anlamıyorum ve feci sinirleniyorum. Neymiş, kocasının bir kez kendisini aldatmasına göz yumarmış. Ama erkek bu; bir kere elini verdin mi kolunu kurtarmana ihtimal yok! Arkası her türlü gelir yani..
Nitekim Bodrum’da bir kadınla sarmaş dolaş yakalanan kocası şöyle diyor: “İvana’yla bu konuyu konuştuk. Bana ‘İstersen ihanet edebilirsin. Seni bir kaçamak için bırakmam’ dedi.” Yahu bir erkeğe böyle bir şey söylenir mi? Ağzından böyle bir laf çıkmasıyla, sevgilisinin-kocasının koynuna kendi eliyle kadın sokması arasında hiçbir fark olmadığını nasıl düşünmez bir kadın! Bundan daha ezik, daha kadını aşağılayıcı bir bakış açısı olamaz.

Kaybetme korkusu yoksa!
Zaten inanın şu lafı etmediğimiz halde çoğumuz aldatılmışızdır, aldatılıyoruzdur, uyuyoruzdur, takmıyoruzdur veya üç maymunu oynuyoruzdur.. Ama aldatılmayı kabul edeceksen bile adama “Haydi git gönül rahatlığıyla beni aldat” demenin nasıl bir mantığı olabilir? İvana Sert eğer “Ben özgür bırakayım, o zaman yanımdan ayrılmaz” düşüncesiyle bunu yaptıysa tutmamış belli ki! Veya “Nasıl olsa aldatılırım, peşin peşin kabul edeyim de

Yazının Devamı

HOŞA GiDENLER

9 Temmuz 2011

* ‘Huysuz’la Dans Eder Misin?’ yaz ekranının favori programlarından olacağını gösterdi. Doğallığı, zeki ve tatlı esprileri, sahne enerjisi ve sempatisiyle Huysuz Virjin’i çok özlediğimi fark ettim. Bazı isimler tektir ve yerini kimse dolduramaz ya, Seyfi Dursunoğlu da alternatifi olmayan isimlerin başında geliyor. Jüri üyelerinden oryantal Didem’i ise tanımakta güçlük çektim. İlk çıktığında ne kadar doğal- güzel bir kızdı, bu genç yaşına rağmen kendine fazla estetik müdahale yaptırmasına ne gerek vardı?
* Sabah programını başarıyla sürdüren Lerzan Mutlu geceye transfer oldu ve süper oldu. Teke tek sohbet ettiği konuklarıyla yine başarılı bir program yapıyor. Zeki soruları, hazırcevaplığı, dobralığı, program hakimiyeti, neşesi ve enerjisiyle fark yaratıyor. Ekrandaki samimiyeti izleyicinin hoşuna gidiyor. Kendisinden yaşça epey büyük olup da aynı işi yapan isimlerin onu kıskanmasına, ayağını kaydırmaya çalışmasına şaşmamak lazım, Lerzan büyük tehlike gerçekten!

ADAMIN ASABINI BOZANLAR

* Poz vermekten tatil yapamıyor!
Her gün magazin programlarında ve gazetelerde ünlülerin çarşaf çarşaf ‘Bodrum’ görüntülerini görüyoruz. Bazılarının çekilmek gibi bir isteği

Yazının Devamı

OSMANLI DÖNEMİ GERİ GELDİ!

6 Temmuz 2011

* Türkiye’nin en çok sahnelenen ve en beğenilen operası olan ‘IV. Murat’ın; Topkapı Sarayı’nın avlusunda sahnelenmesi çok etkileyiciydi, kendimi hakikaten o günleri yaşıyormuş gibi hissettim. Tabii bunda atmosfer bir yana padişah rolündeki Kıvanç Uğraşbul’un da çok etkisi var.
* Büyük usta Okan Demiriş’in müziklerini dinlerken kendimizden geçtik, tek kelimeyle 'rüya' gibi bir akşamdı.
* 1980’de dünya prömiyerinden başlayarak tam 22 yıl boyunca Kösem Sultan’ı canlandıran soprano Leyla Demiriş de eşi Okan Demiriş’in ölümsüz eserini izlemek üzere seyirciler arasındaydı. “Kim bilir neler hissetmiştir izlerken?” diye düşünmeden edemedim..
* Kostümler Osmanlı’nın ihtişamını en güzel şekilde yansıtıyordu. Hele Kösem Sultan’ın giydiklerine bayıldım.
* Mersin Devlet Opera ve Balesi’ne büyük alkış, Türk operasının en önemli eserlerinden ‘IV.Murat’ı hakkını vererek sahneliyorlar.
* 2. Uluslararası İstanbul Opera Festivali, 'Saraydan Kız Kaçırma' ve A'şk-ı Memnu’nun da aralarında olduğu prodüksiyonlarla 21 Temmuz’a kadar devam edecek.
* Opera izlemeye ‘kot-tişört’le gelenlere hayret ettim. Eskiden olduğu gibi tuvaletle gidin demiyorum ama insan biraz kendine özen gösterir,

Yazının Devamı

AŞKA İNANMA, AŞKSIZ KALMA!

2 Temmuz 2011

Mahsun Kırmızıgül’ün yabancı bir kadınla teknede çekilen sarmaş dolaş fotoğraflarını görünce önce biraz şaşırdım. Zira Kırmızıgül’ü bu konularda dikkatli biliriz, sonra da “Amaan bana ne” dedim, geçtim.
Ardından kısa süre önce ayrıldığı sevgilisi Mine Cangal’ın “Bu tür pozlar vermek bence basitlik. Gerçi o kadınların oraya nasıl geldikleri malum, nasıl kadın oldukları ortada. Artık herkes kendi hayatını yaşamakta özgür olsa da bu durumu Mahsun’a yakıştıramadım” açıklaması gelince dikkatim tekrar bu konuya yöneldi. Sakin ve “Artık Mahsun umrumda değil” tavrıyla kurduğu cümleler aslında fotoğrafların canını nasıl yaktığını ele veriyor bence.

Aman vakit kaybetme delikanlı!
Buna benzer olaylar yaşamış bir kadın olarak düşündüm. Erkeklerin hayatlarına ne kadar kolay devam ettiğini, aylarını, yıllarını, hayatını paylaştığı kadından vazgeçtiği anda, artık o kadının ne hissettiğine nasıl da önem vermediğini. Eski bir erkek arkadaşımın “Ayrılığımızın 10’uncu gününde ‘bir kadınla bir gece geçirmem lazım, yoksa delikanlılık elden gidiyor’ diye düşündüm” cümlesi geldi aklıma, hemen işe koyulmuş sonra! Aferin sana, ‘delikanlılık madalyası’nı getiriiin!
Kadınların şunu anlaması

Yazının Devamı

OPERA KÜLTÜRÜMÜZ NEREYE KAÇTI?!

29 Haziran 2011

Dün akşam 'Sex and The City' dizisinin eski bölümlerinden birini yakaladım kanal değiştirirken. Carrie ve Charlotte giyinmiş süslenmiş ‘opera izlemeye’ gitmişler. Devasa bir salon tıklım tıklım seyirci dolu, herkes en şık kıyafetleriyle oturuyor ve Carrie etrafa bakınırken hayatının aşkı Mr. Big’in de orada olduğunu görüyor. O kadar izlemesi keyifli bir sahneydi ki, bana yine sinir geldi! “Keyifliyse neden sinir geldi manyak mısın?” diyeceksiniz; “Bizim niye artık böyle bir opera kültürümüz kalmadı?” sorusunu taktım kafaya.
Annemden hep duyarım, küçükken ailece toplanır, aynen dizideki gibi opera izlemeye giderlermiş, bilmediği opera yok neredeyse. Ama şimdi bu asil sanat aktivitesine ilgi duyan kaç kişi kaldı? Hangimizin bir operaya gittiğinde kendi Mr. Big’iyle karşılaşma ihtimali var? Bizim Mr.Big’ler Reina’da, Sortie’de!

'IV. Murat' 20 yıl sonra Topkapı’da

Geçen sene ilki düzenlenen 'İstanbul Uluslararası Opera Festivali' temmuz ayında birbirinden güzel operalarla izleyicisiyle buluşacak. Ve Türkiye’nin en çok sahnelenen operası olan ‘Dr. Okan Demiriş’in 'IV.Murat'ı festival kapsamında 2-3 Temmuz’da sahnelenecek. 'IV. Murat Operası'nı çok duydum,

Yazının Devamı