CHP’nin hesabı ne?

29 Mayıs 2016

Meclis’teki milletvekillerinin dokunulmazlıklarının Anayasa’ya madde ekleyen bir düzenlemeyle kaldırılması meselesi gündeme geldiğinden beri CHP’nin ne yaptığı, nerede durduğu, nihai hedefinin ne olduğunu anlayan olduğunu sanmam. Önce ‘Anayasa’ya aykırı ama destekleriz’ derken ilk turda ezici çoğunlukla ‘hayır’ oyu verip referandum ihtimali belirince de 367’yi geçirmek için ‘evet’e döndüler. Şimdi ise başta Sezgin Tanrıkulu olmak üzere 12 CHP’li vekil Anayasa’ya madde ekleyen düzenlemenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

Bu başvuru sonuç getirir mi? Anayasa Mahkemesi dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili düzenlemenin iptali için yetkili mi? Öte yandan, ilk oylamada ekseriyetle, ikinci oylamada ise hatırı sayılır CHP’li ‘hayır’ oyu verirken Anayasa Mahkemesi’ne başvuru sayısı neden 12’de kaldı? Kemal Kılıçdaroğlu bu başvurularla ilgili ne düşünüyor?

İlk kısmı anayasa hukukçularına, ikincisini
ise CHP’nin ileri gelen isimlerine sordum...

Başvurulardan sonuç çıkamaz

İçlerinde Sezgin Tanrıkulu, Haluk Pekşen, Mustafa Balbay, Orhan Sarıbal’ın bulunduğu 12 CHP’li vekil Anayasa’nın 85. maddesine dayanarak düzenlemenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurduklarını

Yazının Devamı

‘Tayyip’in Partisi’nde yola aynen devam

23 Mayıs 2016

Başlıktaki ifade Adalet Bakanı ve Ak Parti’nin 3. Olağanüstü Kongresinin divan başkanı Bekir Bozdağ’a ait. Tam olarak şöyle dedi Bozdağ: “Sayın Cumhur-başkanım, biliyoruz ki fiziken aramızda olamasanız da manen aramızdasınız. Halkımızın dediği gibi, partimiz ‘Tayyip’in partisidir ve Tayyip’in partisi olarak kalmaya devam edecektir.” Bozdağ’ın söylediği gördüklerimizin söze dökülmüşüydü esasen. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın afişleri, şarkılar, sloganlar, salondaki hava hep aynı şeyi işaret ediyordu: Tayyip Erdoğan olduğu sürece hangi değişiklik yapılırsa yapılsın Ak Parti aynı şekilde yürümeye devam edecek. Bu tespit Ahmet Davutoğlu açısından bakıldığında rencide edici olmamalı, zira çok güçlü bir lider ve onun etrafında kenetlenmiş çok geniş bir tabandan bahsediyoruz.

Öncelikle bu kongrenin de öncekiler gibi iyi organize edilmiş ve çok büyük bir kalabalığı toplamayı başarmış olduğunu not ederek başlayayım. Ahmet Davutoğlu’nun seçildiği geçen kongre ile tıpa tıp aynı düzen kurulmuştu. Hatta içerideki yüksek sıcaklık dahi aynıydı. Salona girer girmez bir çok afiş dikkat çekiyordu ama en fazla kullanılanı ‘Kutlu Yürüyüşe Devam’ yazanıydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gönderdiği mesaj

Yazının Devamı

Yeni dönemin şifreleri

22 Mayıs 2016

Ak Parti’de Binali Yıldırım ile birlikte yeni bir dönem başlıyor. Bu gün (pazar) Ankara’da toplanacak kongre ile Yıldırım yeni genel başkanlık ve başbakanlık koltuğuna oturacak. O kongreyi izleyip notları sizinle paylaşacağım ancak öncesinde ‘post-Davutoğlu döneminin ne gibi farklılıkları olacak?’ sorusuna gidelim...
Temel fark iki başbakanın profillerinde. Davutoğlu ‘Hoca’. Akademisyen kimliği her zaman ön planda oldu. Romantik. Tutkuları var. 20 ay başbakanlık ve 5 yıl dışişleri bakanlığı süresince Türk dış politikasına onun bu romantik ve tutkulu akademisyen kimliği şekil verdi. Davutoğlu politikaları özünde son derece doğruydu ama maalesef bunlar hayata geçemedi.
Binali Yıldırım ise mühendis. Demirel-Özal-Erbakan ekolünün bu anlamda devamı: Mühendis başbakan. Kalkınmacı ve projeci. Yıldırım cebinde hesap makinesi olan bir başbakan olacak. Kanal İstanbul hızlanacak ve onun gibi projelerin sayısı artacak.
Davutoğlu romantikti, dedik. Bu romantizm en çok Suriye politikasında kendini gösterdi. Ahlaken bu politikanın doğru olduğunu hep söyledim, bu gün de söylüyorum. Esad zalim bir diktatör ve bu diktatöre karşı mücadele etmek çok onurlu bir tutum. Ancak Esad’ın devrileceği

Yazının Devamı

Vizesiz Avrupa: Hayal mi, devam mı?

15 Mayıs 2016

Yüzdük, yüzdük kuyruğuna geldik diyorduk. Haziranda pasaportu alıp Avrupa’ya gidebileceğiz, artık Schengen için türlü eziyetler çekmeyeceğiz, diye seviniyorduk ki bir anda Brüksel’den sert bir rüzgâr yüzümüze çarpıverdi. Haziranda bu işin bitmesine kesin gözüyle bakılırken AB’nin Türkiye’den terör tanımında değişiklik yapması şartını beklediği konuşulur oldu. Peki, nereden çıktı bu şart? Hep vardı da biz mi üzerinde durmuyorduk? Yoksa AB işi yokuşa sürmek için son dakika golü mü attı? Hem bu konu üzerine çalışan uzmanlarla konuştum, hem de SETA’nın Mehmet Uğur Ekinci imzalı yeni çıkacak olan ‘Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması ve Vize Diyaloğu’ adlı kapsamlı raporunu okudum.
Genel hatlarıyla bu güne nasıl gelindiğini şöyle özetleyebiliriz:
16 Aralık 2013’te Türkiye-Avrupa arasında Geri Kabul Anlaşması imzalandı. Bu anlaşma 1 Ocak 2014’te kısmen yürürlüğe girdi. 2015’te mülteci krizi patlak verince bir anda Avrupa için hayati önem kazandı, bu nedenle Birlik, Türkiye’den anlaşmayı tamamen yürürlüğe koymasını istedi. Müzakereler sonucunda 29 Kasım 2015’te Ortak Eylem Planı kabul edildi ve bu plana göre anlaşmanın 1 Haziran 2016’da tam olarak uygulanmaya başlayacağı kararlaştırıldı.

Yazının Devamı

Bu olanlar seçmen gözünde ne demek?

8 Mayıs 2016

Perşembenin geleceği çarşam-badan belliydi. Siyaset kulislerini takip eden, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın çevreleri ile dirsek teması olan herkes aradaki gerilimi biliyor, bir süredir birçok şeyi kilitleyen havayı görüyordu. Şunu açıklıkla söyleyebilirim ki 27 Nisan’ı 28 Nisan’a bağlayan gece yarısı Cumhurbaşkanı’nın uçağı Hırvatistan’dan İstanbul’a indiğinde ben bu işin bittiğinden emindim. Zannediyorum, etrafımdaki herkes de öyle...
Ahmet Davutoğlu’nun gidişi, yaptığı konuşma, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları ve bu kopuş üzerine birçok şey söylendi, söyleniyor. Ben bu yazıda işin daha bilimsel tarafında durmak istiyorum. Yani bu olanlar siyasette neye tekabül ediyor? Başbakan değişimi Ak Parti tabanı açısından ne demek? Yarın seçim olsa sonuç ne olur? Kaç parti baraj üstü? Davutoğlu şık ve asil bir şekilde veda etmek yerine rest çekme ya da direnme yoluna gitse bir şey değişir miydi? Bu ve benzeri soruların yanıtları için kamuoyunun nabzını yaptıkları başarılı anketlerle tutan iki isimle konuştum ve son bulguları üzerinden yeni durumu onlarla birlikte anlamaya çalıştım.
‘Her isim bir değer ama Erdoğan ile karşı karşıya gelirse şansı yüzde 1!’
Konuştuğum ilk isim

Yazının Devamı

Azerbaycan-Zagreb arasında 3 gün

1 Mayıs 2016

Resmi gezilerin her biri ardında birçok haber, anı ve dikkatli gözlere epey de ayrıntı bırakıyor. Geçtiğimiz hafta benim de katıldığım Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Azerbaycan-Hırvatistan gezisi bu açıdan oldukça zengindi. Önce Ankara’dan iki saat rötar ile Bakü ’ye havalandık. Bakü’de akşamı geçirip, ertesi öğlen Zagreb’e geçtik.

Bakü notları
Hayatımda ilk kez Azerbaycan’a ayak bastım. Bakü (tabii merkez kıyı şeridi ve kıyıya paralel uzanan iki zengin caddeyi ancak gördüm) oldukça gösterişli. Tamamen yeniden yapılmış ve Aliyevler Batı’da nereyi seviyorsa, orası kopyalanmış. Sanırım Paris favori şehirleri... Türkmenistan’da gördüğüm şeyi burada da gördüm: Aşkabat da akşamları ışıl ışıldı, Bakü de öyle. Elektrik sıkıntısı yok malum... Otele iner inmez esasen Azerbaycanlı olan meslektaşım Sevil Nuriyeva şık bir misafirperverlik gösterip biz gazeteci grubunu çok güzel bir lokantada ağırladı. Adı Mangal’dı lokantanın. Hakikaten Azeri kebabı söylendiği kadar varmış. Güzel bir sofraya canlı yerel müzik de eşlik edince ileride hatırlanacak bir Bakü gecesi yaşadık.
Gece yatmadan Azerbaycan televizyonuna göz gezdirmek istedim. Yalnızca Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Hanım’ın ziyaretinden

Yazının Devamı

Anayasada İslami vurguya gerek yok

28 Nisan 2016

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Anayasada bu ülkedeki tüm dini grupların inançları güvence altına alınıyorsa, devletin tüm inanç gruplarına eşit mesafede olması esas alınıyorsa, özellikle İslam’a vurgu yapmaya ne diye ihtiyaç olsun? Ben bir Müslüman olarak inancımı istediğim gibi yaşayabiliyorsam mesele bitmiştir. Hıristiyan Hıristiyanlığını, Musevi Museviliğini, ateist ateistliğini yaşayabiliyorsa mesele bitmiştir” dedi.
Azerbaycan’ın ardından Hırvatistan’a geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan başkent Zagreb’de beraberindeki gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın açıklamaları üzerinden laiklik ve dindar anayasa tartışması, Kilis’teki gelişmeler, AB ile sürdürülen temaslar ve vize muafiyeti başta olmak üzere gündemdeki konulara ilişkin şu açıklamalarda bulundu:
- AĞZINA KİLİT VURACAK DEĞİL: TBMM Başkanı’nın ağzına herhalde kimse kalkıp kilit vuracak değil. Bu insan, hayatı siyasetin içinde geçmiş biri. Ortada bir anayasa çalışması var, o da görüşünü söylemiş. Beğenirsin beğenmezsin, o ayrı mesele. ‘Peki, bu konuda, Tayyip Erdoğan olarak siz ne düşünüyorsunuz?’ diye soruyorsanız, benim düşüncem Ak Parti’yi kurduğum dönemden itibaren belli.

Yazının Devamı

Bu şarkı sözleri bize yakışıyor mu?

24 Nisan 2016

Çocukluğumun 23 Nisanlarından aklımda melodisi kalan bir şarkıyı geçen cumartesi bizim kızları anaokullarındaki 23 Nisan kutlamalarına götürdüğümde yeniden dinledim. Daha doğrusu ilk kez sözlerini dikkatle dinledim. Hepiniz bilirsiniz aslında bu şarkıyı, şöyle başlar: ‘Sanki her tarafta var bir düğün / Çünkü en şerefli, en mutlu gün / Bu gün 23 Nisan / Hep neşeyle doluyor insan...’ Şarkının devamında ise şunlar var: ‘İşte bu gün bir meclis kuruldu / Sonra hemen padişah kovuldu / Bugün 23 Nisan / Neşe doluyor insan...’
23 Nisan hakikaten güzel bir gün. Bir milletin farklı görüşlerden vekillerle meclis kurması, işgal altındaki vatanına sahip çıkan direnişi taçlandırması, bu günün daha sonra Atatürk tarafından çocuklara armağan edilmesi... Son derece olumlu, mutlu bir gün 23 Nisan. Böyle bir günü anlatırken ‘padişah kovuldu’ ifadesi kullanmak, üstelik bunu minicik çocuklara söyletmek büyük bir yanlış değil mi? Üstelik maddi olarak da hatalı! Padişah Vahdettin hemen yani 1920’de ‘kovulmadı’ ki. (Büyük bir imparatorluğun temsilcilerine yönelik bu yanlış üslubu aynen göstermek için bu kelimeyi kullanıyorum-na) 1922’de bir gemiye bindirilerek Malta’ya gitti. Geri kalan saltanat üyeleri

Yazının Devamı