Galatasaray'da, Jan Olde Riekerink'in emanetçi olduğu dönemde çıkmıştı sarı-kırmızılı tribünlerden bu slogan:
"Riekerink Bey diyeceksiniz!"
Beşiktaş da, aynı yolu izledi; Önder Karaveli ile "şimdilik yola devam" dedi. Tırnaklarıyla kazıya kazıya buralara gelen, birçok Süper Lig hocasında bulunmayan UEFA Prolisans'ı hak edip alan bir teknik adam Karaveli... Yedek kulübesinin önünde heybetli, söylemleri kaliteli, hiç de eğreti durmadı Önder Hoca...
Daniel Farke olmamış! İsabet olmuş. O da kim?
Norwich City'nin başında 49 maça çıkıp, rakamla 6, yazıyla "altı" galibiyet alabilmiş... 35 de yenilgi... Bir de kabul etmemiş arkadaş... Çok şükür!
Bruno Pinheiro da varmış listede? Keşke olmasa... Ne yapmış?
Takımı Estoril, Portekiz Ligi'nde 5. sırada ama liderin 14 puan gerisinde... Beşiktaş da, Trabzonspor'un 15 puan berisinde...
Ne fark eder?
Saha içerisindeki sistem sorgulandığında, "Taktik-maktik yok... Bam bam bam" diyerek, "Türk gazı"nın kerametlerinden söz eden sembol teknik adamlardan da bahsedebilirsiniz; yıllar boyunca, sabır telleriyle örülüp, bilimin ışığında kalan ve kendine göre sistem oluşturanlardan da...
Trabzonspor Teknik Direktörü Abdullah Avcı için, başarılı-başarısız ayırımından çok, "sistem adamı" tanımlaması, daha üzerine oturacak bir kostüm olur. 17 yaş altı milli takımda, Avrupa Şampiyonu olması, yine gençlerle Dünya Kupası'nda üçüncülüğü kıl payı kaybetmesi, Avcı'nın rütbesini yükselten önemli faktörler arasındadır. Başakşehir gibi, büyük takımlara göre futbolcu kalitesi sınırlı olan, seyircisi bulunmayan ve medya desteğini arkasına alamayan bir takıma, kupa değil ama sistem kazandırmıştır Abdullah Avcı...
Beşiktaşlı, böyle bir hocaya dayanamayarak ayrılmış, kısa süren yorumculuk tecrübesinin ardından, huzuru Karadeniz'de bulmuştur Avcı...
Geçen seneki şampiyonluk nasıl tek başına Sergen Yalçın'a yazmadıysa, bugün
Tüm kulüplerin hedefinde olan, TFF tarafından ısrarla savunulan yabancı kuralı bir ay içinde değişecek. Çok iddialı ve hayrete düşürücü değil mi? Ne Türkiye Futbol Federasyonu'ndan bir yetkiliyle konuşmuşluğumuz ne de içeride bir "kuş"umuz var!
Ancak yabancı kuralını düzenleyen statüde, eğer 31 Aralık'a kadar bir değişim olmazsa, birçok kulüp, ara transferde elindeki yabancı oyuncuyu gönderemeden, yeni bir yabancı alamayacak. Sezon başında, statüdeki "tescil" maddesine rağmen, kelime oyunuyla "vizeli" olanları yabancı kontenjanında sayan TFF, bakalım şimdi ne yapacak?
Çünkü birçok kulübün kadrosunda 14 tescilli(!) yabancı var. Vize ettirilmeyenleri saymıyoruz bile... Onları da, işin içine kattığımızda, gel de çık işin içinden!.. Lider Trabzonspor, ara transfer için üç yabancı ile anlaşmış bile... Karadeniz ekibinin bugünkü kadrosunda, 13 yabancısı var. Ancak gelecek diğer yabancılar için, şu an kadrodakilerden ikisinin gitmesi gerekiyor. Buna rağmen, belki de büyükler
Galatasaray demek; asalet, saygı, sevgi ve bir duruş demektir.
Galatasaraylı; sorunlar yumağı içinde bile olsa çözüm üreten, canı yandığında bile kendine yakışan bir üslupla sessizce iş bitirendi.
Hele başkanı demek; bambaşka bir şeydi. Vakur duruşunu kaybetmeden, oturduğu koltuğun ağırlığını her zaman omuzlarında hisseden, bir söylerken, bin düşünen kişilikti.
Genel kurulun teveccühüyle koltuğa oturan Burak Elmas, artık sık sık Galatasaray Başkanı olduğunu hatırlatma gereği duyuyor! Neden acaba?
Hocaların basın toplantısını bile beklemeden, belki de ilk kez kameraların karşısına geçip, ardı ardına saldırıyor Elmas:
"Sezon başından beri, son derece yapıcı bir üslupla, Türk sporunun içinde bulunduğu bataklıktan, Galatasaray'ın önderliğinde çıkması için uğraşıyoruz."
Elmas'ı yalnızca Galatasaray Başkanı olarak biliyorduk ama meğer o, kulübünü şimdiden kurtarıp, bir de Galatasaray önderliğinde Türk sporunun kurtarmak için yola çıkmış!
Soralım bakalım Ali Koç'a, Ahmet Nur Çebi'ye, Ahmet Ağaoğlu'na ve tüm başkanlara... Galatasaray'ın &o
Galatasaray'da ilginç şeyler oluyor! Herkes sahaya odaklandığı için, bazı şeyler görmezden geliniyor ya da fark edilmiyor.
Sarı-kırmızılılar, geçen hafta bir sponsorluk anlaşması imzaladı. Nef ile yapılan anlaşmaya bizzat katılan Başkan Burak Elmas, bu kez yardımcısı Rezan Epözdemir'i imza törenine çıkardı. Elmas, o sırada, yöneticileriyle birlikte Florya'da, teknik direktör Fatih Terim'in "kendi el yazısı" ile kulüp çalışanlarına yaptığı davete icabet etti, "aile fotoğrafı"nda yer aldı. Epözdemir stattaki imza törenine katılırken, diğerleri Florya'da bulunmayı yeğlemişti.
Rezan Epözdemir'i spor camiasında bulunanlar, "Terim'in avukatı" olarak bilirdi. Ne zaman, Burak Elmas'ın listesinde seçime girmeye karar verdi, o zaman Terim'in vekilliğini bıraktı. Bunu da Galatasaray etiği açısından duyurdu. Türkçesi, "Ben göreve Terim'in gölgesi olarak gelmedim" diye herkese ilan etti.
Neyse, yine o sponsorluk ve aile fotoğrafının verildiği güne dönelim. O gün Rezan Epözdemir'e, Terim'in maaşı ile ilgili bir soru geldi. O da, 21 milyon lira olduğunu
Koeman geldi, olmadı; Erol Bulut geldi, rahatı bulmadı. "Bizim çocuk" dedikleri Emre Belözoğlu görev aldı, "çırak" çıktı. Pereira işe başladığında, "En iyisi bu... Ligi bilen, Fenerbahçe'yi bilen biri" diyenler, Portekizli teknik adamın, Çin'de rüştünü ispat ettiğini mi düşünüyorlardı acaba? Ya da Pereira, Türkiye'den ayrıldıktan sonra ne yaptı da, yeniden Fenerbahçe'yi hak etti! Veya Fenerbahçe böyle bir durumu hak etti mi?
10 maçlık Süper Lig macerasında 6 galibiyet, 3 yenilgi gördü Pereira ve Fenerbahçe... Hangi Fenerli bu başarı ortalamasıyla övünüp, Alanya yenilgisinden sonra, "İyi oynadık ama..." diyebilir? Aldığın 6 galibiyetin yüzde 50'si kadarında boyun bükersen, "Rakip yarım puanı bile hak etmedi" diyerek dudak bükersen, sarı-lacivertli yöneticiler bir gün kulağını büküp yollarsa şaşırmaman gerekir.
UEFA Avrupa Ligi'ni kazanacak seviyede olmadığını söylüyor Pereira... Ne kadar "seviyesiz!" bir açıklama... Kimse senden, zaten Avrupa'da kupa beklemiyor. Ama sen buna, ligdeki
Futbol artık sadece futbol değil... Artık oyun da değil... Hobi hiç değil... Dev bir ekonominin yanında; başka bir değer...
2 bin 825 lira alan asgari ücretlilerin yaptığı muhabbete bakın; "Kerem de çok az alıyor kardeşim... Yıllığı 850 bin lira... Galatasaray'ın biraz artırması gerekiyor."
Kendisinin bunu kazanması için 25 sene çalışması gerektiğini hiç hesaplamıyor, kendi hakkı yerine futbolcunun hakkını korumak için çabalıyor.
Falcao’ya güle güle diyebilmenin maliyetinin gururla 3 milyon euro olduğu dile getirildi. Türk lirasıyla, 32.5 milyon...
Beşiktaş'ın, Abdullah Avcı'ya çalışmadan ödediği tazminat; 20 milyon 12 bin 192 lira... Yani... Yanisi, "Bırakmam seni" kampanyasında 20 lira gönderen tam 1 milyon 609 kişinin parası... 1 milyon kişiden topla, bir kişiye yolla! Oh ne alâ... Kimse Avcı'ya kızmasın, durumu bu hale getirenler sorgulansın.
Fenerbahçe farklı mı? Max Kruse'ye 3 milyon 750 bin euro, menajer ve avukatlara da 750 bin euro olmak üzere, ayrılık faturasının toplamı 4.5 milyon euro... Türkçesi, bugünün parasıyla 48 milyon 600 bin lira...
A Milli Takımı'nda yeni bir değişim süreci başladı. Birçok kişinin düşüncesinin aksine, Kuntz, "sistem" için yola çıktığında başarılı olabilecek donanıma sahip bir isim... Sepp Piontek, A Milli Takımı'nda hiç başarılı olamadı, 26 maçtan, sadece 4 galibiyet çıkarabildi. Piontek; San Marino, Bulgaristan, Danimarka ve Lüksemburg'u yenebildi. Faroe Adaları bile Türkiye ile berabere kaldı. Ama onun döneminde Türk futbolu adına öyle bir jenerasyon yakaladı ki! Türkiye'yi 9 bölgeye ayıran, hiç kimsenin adını bile duymadığı futbolcuları ay-yıldızlı takıma kazandıran bir yapıdan söz ediyoruz. Önce, 9 bölgenin en iyileri seçilir, ardından da, onların arasından "en iyiler" milli takımları oluştururdu.
Bugün de belki, buna benzer bir sistem var, ama bugün neden en alttan gelenler yok? O gün Akdeniz Oyunları'nda başarılı olan, Piontek'in yardımcısı, bugün Türkiye'ye tek Avrupa şampiyonluğu getiren Fatih Terim'di. O gün Kilimli'den, Soma Linyit'ten, Balıkesir'den gelen futbolcular ay-yıldızla buluşuyordu, bugün