Kriz kültürünün en fazla yaşandığı kulüplerin başında gelir Galatasaray... İşler iyi de gitse, kötü de olsa, mutlaka bir başrol oyuncusu çıkar, perdeyi açar!
Bu, Belhanda, Fatih Terim ya da Mustafa Cengiz olarak düşünülmemeli... Geçmişte farklı kimlikler de rol buldu, hatta bazıları kovuldu.
Galatasaray Yönetimi ya da Başkan Cengiz tarafından verilen Belhanda'nın gönderilmesi kararı, "Sezon sonuna kadar idare edilseydi" türünde eleştiriliyor. Tam da işte, o kafa! Yönetmek değil, idare etmeyi maharet sayan düşünce yapısı!
Hatırlayın; rahmetli Süleyman Seba'yı; bir çek yüzünden Feyyaz Uçar'ın nasıl kulüpten gönderdiğini... Anımsayın Aziz Yıldırım'ı; Fenerbahçe kurumsal yapısını koruma adına Alex'e yol verişini... Kosecki'nin parayı havaya saçtıktan sonra gönderilmesini, bir de Adnan Polat'tan dinleyin.
Belhanda, üzerine vazife olmayan sözlerin ağzından çıkmasıyla, "gidiş bileti"ni kendi kesmiştir. Özür hikâye... "Galatasaray" markasını korumak, 2.5 aylık parasından daha
Mesut Özil'in, artık, Süper Lig'de yer alması, büyük bir heyecan fırtınasına neden oldu. Ali Koç'un, "elin oğlu-evin oğlu" kıyaslamasıyla başlayan tartışmada, Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz, "Türklüğünü reddedene evin oğlu dememek gerek bence" diyerek topa girdi. Burak Yılmaz'ın, Mesut Özil'in Türkiye A Milli Takımı'nı seçmemesiyle ilgili laf sokması da bunun üzerine tuz-biber oldu.
Özil'e, ay-yıldızı tercih etmesi için bir öneri sunulup sunulmadığı, karşılığında ne pazarlıkların olduğu, yarın, bu işin aktörleri tarafından açıklanacaktır, açıklanmalıdır. Türk pasaportu taşımadığı için, "Mavi kart"la Türk statüsünü kazanan Mesut Özil, Uygur Türklerine işkenceyi dile getirdiğinde özüne sahip çıkan bir "milliyetçi", İngiltere'de evsizlere yardım ettiğinde "insan" oldu. Hatta Alman kafatasçılarının hedefi haline geldi.
Bunlar tabii ki Özil'in saha dışı özelliklerinin dışa vurumu oldu. Henüz yeşil zeminde olmadığı için hep bunlar konuşuldu, konuşulacak.
Ancak Mesut
Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş, hafta içinde, son 6 aylık finansal tablosunu kamuoyuyla paylaştı. Bağımsız denetçilerin raporları da burada yansıtılırken, ilginç tablolar ortaya çıktı.
Ekonomi muhabirlerinin, yazarlarının kulvarına girdiysem affola... Ancak, raporlarda ilginç anekdotlar bulunuyor. En az zarardan, en fazlaya doğru gidelim.
FENERBAHÇE: 1 Haziran-30 Kasım tarihleri arasındaki zararı 48 milyon 822 bin lira... Ancak, Fenerbahçe Spor Kulübü Derneği'nden alacağı; tam tamına 1 milyar 929 bin lira... Bunun karşılığında 6 ayda elde edilen faiz geliri ise 188 milyon 442 bin lira... Kısa hesap; kendi derneğinden faiz geliri olmasa 237 milyon 264 bin lira zarar yazacaktı.
GALATASARAY: 6 aylık zararı 209 milyon 305 bin lira... Onun da Galatasaray Spor Kulübü Derneği'nden alacağı; 1 milyar 152 milyon lira... Ve; onun da bu borçtan 6 aylık faiz geliri, 76 milyon 428 bin lira... Yine kısa yoldan hesap; faiz kazancı olmasa zarar 285 milyon liraydı.
BEŞİKTAŞ: Siyah-beyazlıların belirlenen dönemdeki zararı 227 milyon 764 bin lira... Onun da, Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nden alacağı, 942
Türkiye'ye ne futbolcular geldi-gitti. Kariyer konusunda Mesut Özil ile boy ölçüşebilecek, yarışabilecek bazı isimlerin varlığını kabul etmek gerek. Bir Schumacher'i, Mario Gomez'i, Roberto Carlos'u, Hagi'yi, Ortega'yı, Guti'yi, Quaresma'yı, Jay Jay Okocha'yı, Robin van Persie'yi, Anelka’yı ve diğerlerini yok sayamazsınız.
Lütfen bunu ırkçılık gibi görmeyin, ancak, hiçbiri bizden değildi. Her ne kadar milli (!) ve de yerli (!) olmasa da, Mesut Özil bizimdi. Ona yapılan siyasi infaz, Uygur Türklerine verdiği destek ve Almanya'da büyümesine rağmen özbenliğini kaybetmemesi, Mesut'u Türk insanına daha da yakınlaştırdı.
Onun, Alman Milli Takımı'nda oynaması, hiç mi hiç önemli değildi. Ama ona yapılanlar, çok, ama çok önemliydi. Bir kalemde milli formasını çıkarıp astı. Ay-yıldızlı forma ile olmasa bile, diğer yanlarıyla Türkiye'nin gururu oldu.
Tıpkı, Almanya'da koronavirüs aşısını bulan Uğur Şahin ve Özlem Türeci çifti gibi... Neden? Şahin’in BBC'ye verdiği cevap yüzünden... O da aşıyı bulduktan sonra eşiyle
Nurtopu gibi bir Oğulcan Çağlayan kaosumuz oldu. Başrolde; "Çaykur Rizespor ile Oğulcan var" diyeceğim ama Fenerbahçe Başkanı Ali Koç ile Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz, çoktan rol çaldı bile! Karar ayın 7'sinde açıklandı, 7 günlük Tahkim'e başvuru süreci daha dolmadı bile... Ne var ki, Başkan Koç, "Bakalım ne zaman bu davayı görecekler?" telaşında...
Diğer yandan Mustafa Cengiz, Uyuşmazlık Ceza Kurulu'nun sportif ceza veremeyeceğini anlatmakta... Bunu ona söyleyen, acaba hangi kafa? Bakınız, Profesyonel Futbolcuların Statüsü ve Talimatı'na, 30. maddenin 7. fıkrası, "Sportif cezalar ancak talep üzerine münhasıran Uyuşmazlık Çözüm Kurulu tarafından verilebilir" diyor.
Ama, burada amaç, Türk futbolunda adaletin yerine gelmesi ve en iyi kararın verilmesi değil ki... Koç'un iç sesi, "Şimdiden elimizi sıkı tutalım da, Tahkim'i abluka altına alalım. Karar ne kadar çabuk verilirse, Galatasaray'ın iki ayağı bir pabuca girer. Belli mi olur, ödeyemezse transfer tahtası kapanır. Sonradan açılır belki, ama rakip krizle uğraşır"
Ligde kilometreler ilerledikçe, farklı sonuçlar arka arkaya gelmeye başladı. Sadece bir yenilgisi bulunan Gaziantep, büyük takımlarla boy ölçüşür hale geldi. Tek yenilgisini aldığı Galatasaray ardında kalırken, eleştirilen, "Bu sezonu da gitti" denen Fenerbahçe, ikinci sırada yer edindi. Hele Beşiktaş için liderlik bir mucize gibiydi.
Bunları neden yazdım? Sergen Yalçın ve Sumudica için methiyeler düzülürken, Erol Bulut için birçok kişinin kafasındaki soru işaretleri herhalde hala kalkmadı. Cem Dizdar, TRT'de program yaparken, Celal Umut Eren'in Galatasaray derbisinden sonra yaptığı haberi eleştirmiş, "Hangi teknik adam, futbolcularına, 'topu rakibe verin' der" diyerek haberin güvenilirliğini sorgulamıştı. Ancak Bulut, Aytemiz Alanya karşılaşması sonrasında böyle yaptığını söylemez mi, "Rakibe top verip, pas yollarını kapattık" demesin mi? Haydaa... Demek ki Eren'in haberi doğruymuş.
Neyse; konumuz o değil zaten... Bulut'un yaptığı hareketin doğruluğu, Alanya'nın hocası Çağdaş Atan'ın eleştirisi: "5 büyük lige bakın, topu rakibe vererek şampiyon olan
Protokol mü, yoksa şeref tribünü mü demek gerek, zaman zaman tartışılır. Yurt dışında, bu işlevdeki tribünlerin, "Honour (Onur)" diye isimlendirildiğine göre, "şeref tribünü" demek daha sıcak olsa gerek...
Galatasaray-Antalya maçında, işte bu tribünde, ilginç bir olay yaşandı. Cim-Bom'un bu tribüne layık görülen bir yöneticisi, Türkiye Futbol Federasyonu'nun "hatırını sordu!" Bu kadar sessizlik içinde çın çın çınlayan bu bağırış, Başkan Mustafa Cengiz'in yanında oturan iki TFF yöneticisini rahatsız etti. Bunlardan İsmail Erdem, yapılan hadsizliğe isyan etti, TFF Başkan vekili Ali Düşmez ise, daha aklıselim hareket etti, yılların verdiği tecrübeyle, karşılaşmanın bitimini bekledi. Neden? Belki de yüzleşmek için... Belki de, "Gel de yüzüme söyle" diyebilme adına...
Küfrün sahibi olan Galatasaraylı yönetici Mahmut Recevik, bir gün sonra özür diledi ama... Aması, "Şeref" tribününe girmeye layık bir kişi, nerede olursa olsun, iki düşünüp bir konuşacak, nerede olduğunun bilincinde
Ligin en geniş rotasyon imkânına sahip iki ekibin de eksikleri fazlaydı. Ama bunların hiç biri, iki ekibin de takım kurgusunu bozmazken, aksine yedek kulübelerinde oturanlar da esaslıydı. Böyle olunca da gözler, oynayanlarla birlikte oynamayanların da neden kenarda olduğuna takıldı.
Antrenmanları yaptıran teknik adamlar, elbette en iyi 11’lerini sahaya çıkaracaktı. Üstelik hafta içinde bir tur daha yapacakları için, iki karşılaşmayı birden düşünmeleri zorunluydu.
Son haftalarda eleştiri alan ve elindeki liderliği kaptıran bir takım olarak sahaya çıkan Aytemiz Alanyaspor için o maç, bu maçtı! Futbolun ‘sempatik’ takımının; beğenilen, hoş görülen özelliklerinin yeniden ortaya çıkmasının tam zamanıydı.
Nitekim turunculardan yeşilli olanı; isabetli paslarla, hızıyla, lacivertli olanın savunma zaaflarını çok iyi kullanmayı bildi. Skrtel’in olduğu dönemde de aksayan defans kurgusu, onun yokluğunda daha da kayboldu.
Babacar’ın sakatlığı belli ki Adam Bareiro’nun özgüvenini daha da yükseltmiş. Attığı röveşata