Türkiye'de yöneticilik, genellikle, kulüp başkanının gölgesinde kalan, söz hakkı bulunmayan bir durumda... Bunun en somut gerçeği, son olarak Galatasaray'da yaşanmadı mı? Burak Elmas, "Her şeyin sorumlusu benim. Kararı da ben veririm" demedi mi? Ancak yönetimde bugün bulunanların hiçbiri, "Öyleyse benim burada ne işim var?" diyememişti
Başkanlar için yetkilerini arkadaşlarına dağıtmak; sanki etinden et koparmak! Böyle olunca da; danışmadan-tartışılmadan alınan kararlar karşısında, başarısızlık kaçınılmaz oluyor.
"Terim'i ben gönderdim", "Torrent'i ben getirdim"in sonu, nedense hocayı gönderirken, "Parasını ben cebimden veriyorum"a hiç dönüşmüyor.
Neyse, konu Galatasaray ve Torrent değil zaten... Asıl, en yakın rakibine 12 puan fark atan Trabzonspor'a bakmak gerek...
Başkan Ahmet Ağaoğlu, yıllardır sporun içerisinde olan, artık yöneticilik kariyerinde "profesörlük" düzeyine ulaşan bir isim... O koltuğun verdiği egoyu belli ki çoktan aşmış, üstelik Kulüpler Birliği Vakfı'nın başkanı olarak başkanların başkanı pozisyonuna da ulaşmış bir isim...
Diğer takımlarda olduğu gibi, Trabzonspor'da hiç futbolcuyla yönetim arasında bir ayrışma görebiliyor musunuz? Olmaz, Abdullah Hoca izin vermez. Farklı yapıda olanlar, takımın ortak karakterine uymayanlar, öz karakterleri düzgün de olsa kendini takım dışında buluyor. İşte size Abdulkadir Parmak, işte size Yusuf Sarı...
Avcı'nın bakmayın öyle sessiz sedasız olduğuna; "Sakin atın çiftesi pek olur" derler. Zaten bu ciddiyet, onu hem Başakşehir hem de Trabzonspor'da başarıya taşıdı.
Ancak Başkan Ağaoğlu'nun ardında öyle iki isim var ki; elini çok rahatlatıyor. Biri, İstanbul kanadında, her işin başında bulunan, Ertuğrul Doğan; diğeri ise, Trabzon'daki "gizli başkan" Ömer Sağıroğlu...
Doğan için, Abdullah Avcı'nın gelmesi konusunda ısrar eden, Hamsik, Bakasetas başta olmak üzere, her transferi tereyağından kıl çeker gibi bitiren biri desek, Trabzonspor için ne anlama geldiğini herhalde anlarsınız.
Sağıroğlu ise, Ağaoğlu ve Doğan, İstanbul'dan çalışırken, Trabzon'u derleyip toparlayan bir isim... Gerektiğinde, "online" bağlantılarının nimetlerini kullanıyor, iki başkanla görüntülü konuşup, tartıştığı biliniyor, şipşak sorunları çözüyor. Avcı'nın da, gerektiğinde, dertlerine derman oluyor. Her gün Trabzonspor için fazla mesai yapıyor!
Saat gibi işleyen bir hiyerarşik düzen varken, Trabzonspor'un başarısız olması mümkün mü?
İçimizdeki Overmarslar!
Ajax Futbol Direktörü Mark Overmars, futbolculuğunda hızıyla tanınırdı ama o başka yerlerde de hızlı(!) olduğunu gösterdi. Kadın meslektaşlarına gönderdiği cinsel içerikli mesajlardan dolayı istifa etmek zorunda kaldı. Hem de, Hollanda gibi cinselliğin sınırsız yaşandığı bir ülkede...
Tam da bu sıralarda, Türkiye'de, cinsel istismarla ilgili iddialar ortaya atıldı. Marius Sumudica'nın tercümanı Oğuzhan Erdoğmuş, Radyospor'a yaptığı konuşmada, Rumen teknik adamın, futbolculara cinsel tacizde bulunduğunu ortaya attı.
Bak sen şu işe... Tercüman, daha önce de hocanın basın mensuplarına para verdiğini iddia etmişti. O gün bu konuda sessiz kalan derneğim (Türkiye Spor Yazarları Derneği), "Bunlar kimlerdi?" deme gereğini bile duymamıştı.
Şimdi de, -özellikle Yeni Malatyasporlu futbolculardan- hiç ses yok. Ortalık ayağa kalkmalı ama... Yok.
Aslında, teknik adam ile oyuncular arasındaki bu tür tacizlerin ortaya çıkması da, çok yeni değil... Fatih Terim'in Türkiye Futbol Direktörü olduğu dönemde, somut olaylar ortaya çıkmıştı. Terim, "Genç sporcuların gelecek hedefleri, onları istismar tehlikesine açık hale getiriyor" diyerek, bazı örneklerle, bu olayların varlığını ortaya çıkarmıştı.
Ama her şeyde olduğu gibi, bu olaylar da çok çabuk küllendi. Hele, Allah kimsenin başına vermesin, mağdur durumda olanın utancı, tacize uğrayanın, "Ne derler" kaygısı, olayların unutulması için yetip de artıyor bile...
Yeni moda teknik adamlar
Türkiye'de "teknik adam-futbolcu" örnekleri, daha çok alt liglerde ve özellikle de amatörlerde görülürdü. Gerek parasızlık, gerekse bu futbolcunun "ağabey" gibi takım üzerindeki etkisi, yöneticilere büyük kolaylık sağlardı.
Erkan Zengin ile Karagümrük'te yapılan deneme başarısızlıkla sonuçlandı. Türkiye Futbol Federasyonu'nun (TFF) kuralı açıktı. Başkasının diploması kullanılamazdı. Durduruldu.
Ardından, Emre Belözoğlu olayı ortaya çıktı. O da, "hadi geçiş süreciydi" diyelim. Yoksa, koskoca Fenerbahçe böyle yönetilemezdi(!) ya...
Şimdi de, Antalyaspor'da Nuri Şahin, son olarak da, Yeni Malatyaspor'da Adem Büyük... Bunu Şahin ya da Büyük özelinden çıkarıp, tamamen bağımsız olarak düşünmek gerek... Hele hele, Türkiye Futbol Federasyonu'nun ve Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği'nin (TÜFAD) iki kere düşünmesi gerek...
Kuşbakışı Avrupa!
Fenerbahçe, Giresunspor karşısında, ıkına-sıkına bile olsa, 2-1 kazandı ve Kanarya, Avrupa hedefine uzak kalmayacağını kanıtladı. UEFA ile yapılacak Finansal Fair Play görüşmelerin ardından yeni bir ceza gelir mi-gelmez mi; bunun sonucunda sarı-lacivertliler, Edirne dışına çıkar mı-çıkmaz mı bilmiyoruz.
Ancak Fenerbahçe'nin kazandığı son dört maça özellikle dikkat çekmek gerek... Rakipleri; Giresunspor, Altay, Yeni Malatya ve Çaykur Rize... Dört takımın, düşme hattını oluşturduğunu söylememize gerek var mı?
Üstelik geriye dönük 5. galibiyet mi? O da Galatasaray derbisi!