Lig, artık üç büyükler için zul, sezon ise, Galatasaray için ligde kalabilme adına "Kurtuluş savaşı" gibi...
İlk dört için ümitleri, her maçın ardından biraz daha azalan Fenerbahçe ve Beşiktaş, gözünü "Türkiye Kupası"yla gelecek sezon Avrupa'ya gitmeye dikti. Testinin çeşmeye giderken kırılıp kırılmayacağı da, bu hafta ortaya çıkacak. Kupada 8 takım arasına kimin girip giremeyeceği belli olacak.
Galatasaray, Avrupa için UEFA listesini verirken, yine Türkiye Futbol Federasyonu'nun yardımına ihtiyaç duydu. Alelacele bir talimat değişikliği Pulgar'ın listeye girmesi için yetti. Kısacası, milli takımlarda bulunan futbolcuların tescili için, başvurusu bile yeterli olacak diyelim ve kısa keselim. Ama bu, Türk futbolu açısından önemliydi. Avrupa'da güçlü bir Galatasaray için kimse itiraz edemezdi.
Ancak Fenerbahçe o kadar şanslı değildi. Crespo, UEFA'nın Fenerbahçe'ye biçtiği, "Pozitif transfer dengesi", yani kamuoyunun bildiği şekliyle, "Satmadan alamazsın" raconu yüzünden, listeye giremedi. Hani, "Bonservis bedeli verdiğimiz için yazamadık" diyorlar ya, "Futbolcu satamadık" diyemiyorlar da ondan... Çünkü, geçmiş yıllarda yapıldığı üzere, bazılarının gerçekleştirdiği gibi, 1 eden oyuncuyu 10'a satsalar yine olurdu. Bilmiyorum ama belki, o da kurtarmayacaktı ya da kulübü daha fazla batağa sokacaktı. Eeee, ver ver nereye kadar?
Yine de, Ali Koç'un takdir edilesi yanı, Divan Kurulu'nda mali mevzuları açık açık anlatması... Zaten yapılamayacak transferlerin neden gerçekleşmeyeceğini de ortaya koyması...
UEFA'daki iki takımımızın da durumu bu şekildeyken, rahmetli Mustafa Cengiz'in, Galatasaray'ın Finansal Fair Play için, bu seneki izleme periyodunu iptal ettirdiğini kimse hatırlamıyor. Ya da bilmiyor bile...
Aslında, TFF'nin kontrolündeki harcama limitleri de, tam da böyle bir kontrol ya da otokontrol için getirilmişti. Ne oldu? Arkadan dolanmaya meraklı kulüpler (en basitinden çifte sözleşme yaparak), yine aynı harcamaları yapmış mıydı acaba? Yarın yabancılarla FIFA'lık olduklarında ya da yerli oyuncularla karşı karşıya kaldıklarında ortaya çıkacak sözleşmeler ne olacak? Futbol Federasyonu hesap sorabilecek mi?
Yapma Arda...
Arda Turan, hiçbir Türk futbolcuya nasip olamayacak bir kariyere ulaştı. Camp Nou'nun soyunma odasında, Arda Turan'ın isminin yazılı olduğu kırmızı dolap, nasıl da gurur veriyordu hepimize... Ama Barcelona'nın kıymetini bilmedi, bilemedi Arda...
Aslında, hiç bir şeyin kıymetini bilemedi o... Kendinin bile... Allah vergisi bu yeteneğini nasıl da heba etti. Son döneminde, o mu Galatasaray'ı kullandı, Galatasaray mı ondan faydalandı, belli değil...
Kendisi ve arkadaşları hakkında çıkan dedikodulara içerliyor Arda... Sahada ayaklar tutulunca, çene daha fazla çalışmaya başlıyor. Bayrampaşa'nın delikanlısı, bir anda külhanbeyi edasıyla, "Sizin dilinizle konuşuyorum" diyor. Keşke, kendi lisanıyla derdini anlatabilse... Yani sahada...
Tribün önüne özür dilemek için giden Arda'yı, taraftar aslında gol sevinci yaşamak için yanına bekliyor ama ne fayda... Galatasaray Veteran Takımı'nın yeni yıldızı olmaya aday oysa...
Yapma Arda... "Benim kontratımda Galatasaray kazanmadığı zaman kazanılacak para, maç başı ücreti yok" diyorsun. Ama oynamadan aldığın garanti ücreti söylemiyorsun.
"Siz benim bu oyunu nasıl oynadığımı bilirsiniz" diyor bir de... Tabii ki; herkes biliyor. İşte o yüzden zaten herkes o futbolu bekliyor. Ama ne fayda...
Arda, bugün Galatasaray'a faydalı olmak için ne yapacağını çok, hem de çok iyi biliyor...
Bir garip Gedson meselesi
Beşiktaş ile Galatasaray arasındaki Gedson Fernandes transfer rekabeti, geçen haftanın en önemli konusu oldu.
Bugünü kurtarmak için, ne transfer yapan ne de eldekilerden kurtulmak için para kaptıran Beşiktaş, "çat" diye Gedson'u alıverdi. Hem de gelecek sezondan başlayıp 5 seneye yayılacak bir ödeme programıyla... Üstelik, sattığında % 50'sini Benfica'ya göndereceğine göre, yarısına 6 milyon euro...
Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek gerek... Galatasaray Başkanı Burak Elmas'ın, bu paralara Gedson'u almamasını alkışlamak gerek. Cicaldau'ya, Morutan'a verdikleri için eleştirilen Elmas, bu kez takdir görmeli bence...
Ama akıllara şu soru da gelmiyor değil; Fatih Terim olsaydı, iş buralara gelir miydi? Ya da; Terim olsaydı, Başkan Elmas bu kadar kolay vazgeçer miydi?
Kimse bir şey sormaz mı?
Çaykur Rizespor Başkanı Tahir Kıran, açık açık, isim vererek Cüneyt Çakır'ı hedef aldı ve Çakır'ın kendi maçlarında görevlendirilmesi durumunda, maça çıkmayacaklarını açıkladı. Öyle ağır bir söz ki; yenilir yutulur gibi değil...
Ancak garip olan, ne Türkiye Futbol Federasyonu'nun ne de Merkez Hakem Kurulu'nun bununla ilgili tek bir laf etmemesi... Dünyanın first class hakemlerinden Cüneyt Çakır için, ortaya atılan iddiaların gerçeklik payını ve bu sözlerin neden ortaya çıktığını kimse merak etmez mi?
Kıran'ın, "Artık Cüneyt Çakır'ın şampiyonu, küme düşenleri belirlediği bir lig oynanmayacak Türkiye’de" demesini kimse irdelemeyecek mu?
Yoksa yoksa... Kıran'ın sözlerinin ne anlama geldiği biliniyor mu?
Muhammed Demirci'yi hatırladınız mı?
Beşiktaş'ın yetenek abidesi, Barcelona'nın, "Peşine düştü" denilen harika çocuğu, bir şey olamadan bugünlere geldi. Ne siyah-beyazlılara yar oldu ne de kendine Süper Lig'de yer buldu. Bugün mü? 2. Lig Beyaz Grup'ta 24 Erzincanspor'un formasını giyiyor.
En son Kerem Aktürkoğlu'nu Türk futboluna kazandıran Erzincanspor, şimdi Muhammed Demirci'yi yeniden parlatıyor. Henüz 27 yaşındaki 10 numara, bu sezon çıktığı 21 resmi maçta 13 gole ulaştı. Seyredenler, "Bu adamın 2. Lig'de işi ne?" diyor. Muhammed de, belli ki hatalarından ders alıp, sahaya çıkmış. Oynadığı diğer 5 kulüpte böyle bir istikrarı, böyle bir başarısı hiç yok.
Çıktığı son 9 maçın 8'inde gol atmış, 9 sayısına ulaşmış. Daha ne olsun?
Orası 2. Lig demeyin, Muhammed'i gerçekten izleyin.