Merkez Hakem Kurulu tarafından klasman dışı bırakılan 12 hakem, kararın iptali için Tahkim Kurulu'na başvurmuştu.
Aradan geçen süre içerisinde Tahkim'den, "İnceliyoruz" açıklaması bile gelmedi. Ancak süreç işledi.
Kurul, hakemlerin itirazını görüşebilmek için, Merkez Hakem Kurulu'na, "Neden bu kararları aldın?" sorusunu yöneltip, cevabını bekliyor. Diğer taraftan da hakemler, online değil, yüz yüze duruşma talebinde bulundu. Belli ki, "görev dışı" bırakılanlar, gözlerinin içine baka baka, Tahkim Kurulu üyelerine açıklamada bulunacak, kendilerini savunacak. Aslında Tahkim, MHK Başkanı Ferhat Gündoğdu'yu da, oraya çağırmalı! Herkes yüz yüze, eteğindeki taşları dökmek için çalışmalı...
Klasmana geri dönmek için, Tahkim'e başvuran hakemlerin itiraz dosyasında, elle tutulur doneler mevcut... Hepsi soruyor, "Performansım mı düşük? Öyleyse neden görev verdiniz? Başka bir suçum mu var? 6222 sayılı Sporda Şiddeti Önleme Yasası'na göre ceza mı almışım? Yüz kızartıcı bir suç mu işlemişim? Yoksa, herhangi bir nedenle Disiplin Kurulları tarafından bir defada 45 gün ve toplamda 90 günden fazla süreyle cezalandırılmış mıyım?"
Bunların hiçbiri yoksa, neden?
Talimat dışı hareketler ise, ayrı bir garabet görüntüsü içinde...
Zaten Tahkim Kurulu da; Merkez Hakem Kurulu'ndan bunların cevabını bekleyecek.
Ya Tahkim'den, hakemlerin dönüşüne hükmeden bir karar çıkmazsa?.. O zaman, ver elini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi... Anayasamıza göre, Tahkim Kurulu'nun kararları kesin olduğu ve itiraz bile edilemeyeceğine göre, o zaman çare AIHM olacak. Keşke o duruma gelmese... Keşke FIFA ve UEFA o günlerimizi görmese...
Altyapıdan kaç yabancı çıktı?
Galatasaray'dan Pape Youssou Niang'ı tanır mısınız?
Ya Fenerbahçe'den Jin Ho Jo'yu...
Beşiktaş'tan Badra Cisse veya Avtandil Duishoev'i hiç izlediniz mi?
Bunlar sadece, üç büyüklerden verilen örnekler... Süper Lig'de, daha birçok takımın içerisinde var bu tür yabancılar... Amatör oldukları için, yabancı kontenjanına girmeyen, ancak U19 takımlarında denenenler, oynayanlar...
Fenerbahçe, takıma yeni katılan İsveçli İsak Vural dışında, Ferdi Kadıoğlu, Arda Güler, Muhammed Gümüşkaya, Melih Bostan ve Osman Ertuğrul Çetin ile sözleşme yeniledi. Gelecek yıllarda kademeli olarak düşecek yabancı sayısına, bir anlamda hazırlık yaptı. Merih Demiral ve Ömer Faruk Beyaz'dan ağzı yanan sarı-lacivertliler, ellerini çabuk tuttu. Onları kaptırmanın acısını tekrar yaşamamak için, gelecek gördükleri oyuncularına yeni sözleşmeler yaptı.
16-17 yaşlarındaki Fenerbahçeli Arda Güler'in, Beşiktaşlı Emirhan İlkhan'ın, Trabzonsporlu Ahmetcan Kaplan'ın sahada yaptıklarını görünce, diğer takımlar da, "Neden olmasın?" moduna geçti.
Galatasaray, Bartuğ Elmaz'a bel bağlamıştı ama "Hadi eyvallah" diyeceği, yeni sözleşme imzalamadığı için, kadro dışı bıraktı. Fenerbahçe'nin daha önce geçtiği yoldan, şimdi onlar ilerliyor!
Tekrar yazının başına gelelim. Bizden hiç futbolcu çıkmıyor da, o nedenle mi genç yabancılar takıma kazandırılıyor? Cim-Bom, 19 yaşındaki Senegalli Niang'dan, aynı yaştaki Tunuslu Ahmet Jafeli'den, 17 yaşındaki Kırgız Beknaz Almazbekov'dan medet umarken, takımda, alttan gelen en genç isim Işık Kaan Aslan, 21 yaşında... Kaan bugüne kadar çoktan formayı kapmalıydı oysa...
Başka ülkenin dışında, Türk vatandaşlığı bulunanları bir kenara bırakalım ve soralım; bu şekilde alt yapılardan yükselen kaç yabancı var piyasada? Hadi bunun cevabı da bizden olsun, sıfır...
Edep ya Hu
Zaman zaman kullandığımız bir sözdür; "Edep ya Hu..." "Allahım sen hepimize ahlak ver" anlamına gelen bir sözdür.
Yeni Malatyasporlu Sadık Çiftpınar'ın, Kasımpaşa maçında taraftarına cinsel organını göstermesi ve ardından yaşananlar, "Edep ya Hu" sözünün tam da karşılığı oldu. Galatasaray alt yapısından çıkan, Fenerbahçe'ye giderken Malatyaspor'a para kazandıran, dönüşünde de kaptanlık pazubandını takan bir futbolcunun, taraftarına yaptığı böylesi bir hareket affedilemez.
Ancak onun bu "çirkinliği", diğer çirkinlikleri de kamufle edemez, örtemez. Tribünlere gelen ve kendini bir şey zanneden, taraftar görünümlü "şey"ler... Size kim, ailelere küfretme hakkı verebilir? Ülkemizde, "anasına sövülenlerin" cinayet bile işlediği bir durumda, sözüm ona taraftar psikolojisiyle hareket eden kendini bilmezler, maçın ardından kafasını iki elinin arasına alıp, hiç düşündü mü, "Benim karıma küfredilse, ne olur?"
Ya Yeni Malatya Yönetimi? Daha önce taraftarıyla yaşadığı polemikten dolayı "hakaret"ten PFDK'den 3 maç ceza alan Sadık Çiftpınar, yönetiminden nasıl bir uyarı almıştır? Bu cezanın hemen sonrasında, onu sahaya kaptan olarak çıkarmak, yaptığını onaylamak değil midir? Sadık'ın, 7 aydır maaş almadan oynadıklarını ifade eden sosyal medya mesajında, "FIFA’ya başvurup, tek taraflı fesih hakkı olan özellikle yabancı uyruklu takım arkadaşlarına şifahen verilen sözlere kefil olup, kendilerini ikna edip, takıma dönmesini sağlayan ve bu sözlerini defalarca tutamayıp yalancı durumuna düşürüldüğü" sözleri de, direkt yönetimin oturup, düşünmesi gerekenlerdir. Sadık, yaptığının hata olduğunu kabul etmiş ve özrünü dilemiştir. Onun dışında, özür dilemesi gereken "küfürbazlar" ve gereğini yapmayan "yönetim" nerededir?
Başkan Elmas ne yapar?
Galatasaray genel kurul üyeleri, oldukça bilinçli isimlerden oluşur. Hesap-kitap da bilirler, hesap sormayı da... Sarı-kırmızılılardaki eleştiri ve görüşler, genelde hep nokta atışıdır. Görev verir ama bunun layığıyla yapılmasını ister.
İşte Burak Elmas, bu gerçekle karşı karşıya... Mali açıdan kötü, idari açıdan daha da kötü... Böylesi bir pozisyon içerisinde genel kurulun karşısına çıkacak Elmas...
Ligde yoksun, Avrupa'da yoksun, kupada hiç yoksun. Fatih Terim'i gönderip, Torrent'i getirmişsin. Katalan teknik adam, 1.1 puan ortalamasıyla yerlerde sürünüyor. Aldığın transferler para etmiyor. Son getirdiğin Pulgar, ayakta bile duramıyor.
Tüm bunları alt alta koyduğunda, Galatasaraylı, Galatasaray kongre üyesi, bu yönetime nasıl bir oy verecek?
Aslında, Burak Elmas, 2019'da kendi sözleriyle bir ibranın ya da ibrasızlığın gerekçelerini o kadar iyi bir şekilde özetlemiş ki;
"Dursun Özbek dönemini idari olarak ibra etmedim. Mustafa Cengiz’in ilk dönemini mali ve idari ibra ettim. Son dönemini mali ibra ettim ve idari olarak ibra etmedim. İdari ibra kararımı seçime gitsin diye değil, başkanlığını beğenmediğim için etmedim. Benimle yaşadığı olaylarda yalan söylediği için, şampiyon takımı forvetsiz bıraktığı için, Fatih Terim düşmanlarına gerekli tavrı koymadığı için, devre arası transferi son ana bıraktığı için, camia içine sert, Galatasaray düşmanlarına yumuşak davrandığı için ve sürekli gereksiz şekilde iletişim hataları yaptığı için ibra etmedim. Benim şahsi sebeplerim net. Beğenen beğenir beğenmeyen beğenmez."
Galatasaray genel kurulunda oy kullanacaklar, 26 Mart Cumartesi günkü kongrede rövanşist bir yaklaşımla değil, uyarmak gerektiği için ibra etmeyecektir. Yani, "Git" demezler ama oylarıyla “Kendine gel” derler.
Ancak Başkan Burak Elmas'ın, "Geçmişte olan bazı başkanlar gibi yapmam. İbra gibi bir tehlike görmüyorum, ibra edilmezsem giderim" sözü, kendini ne kadar bağlar onu bilemem.