Daha uzun yaşamak istiyorum

3 Nisan 2010

Geçen gece ünlü Polonyalı film yönetmeni Krzysztof Kieslowski (1941-1996) hakkında bir dokümanter film seyrettim.
Filmin bir yerinde Kieslowski, 1980’de gösterime soktuğu Konuşan Kafalar isimli dokümanter bir filmi anlattı.
Film 1980’lerde, Sovyetler Birliği’nin Doğu Avrupa’ya hâkim olduğu, Polonya’nın komünist bir dikta rejimi altında, Rus kontrolünde yaşadığı yıllarda çekilmişti.
Kieslowski yüz kişi bulmuş, hepsine aynı üç soruyu sormuştu: Ne zaman doğdunuz? Kimsiniz? En önemli saydığınız, en çok istediğiniz şey nedir?
Konuşan Kafalar’ın çoğu ne istediğini bilmiyor, bilenler de isteklerinin gerçekleşeceğine inanmıyordu. Sıra yaşlı bir kadına geldi. Kadına kaç yaşında olduğu soruldu.
“Yüz yaşındayım.”
“Ne istiyorsun?”

Yazının Devamı

Tilkinin tavuklara komutan olduğu ülke

2 Nisan 2010

30 Ağustos 2007’de Başbakan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı bulunan
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün Çevre ve Orman Bakanlığı’na bağlanmasına
dair bir kararnameyi Cumhurbaşkanı’na yolladı.
Aynı gün Cumhurbaşkanı kararnameyi “Uygun görülmüştür” diye imzaladı. Değişiklik ertesi gün resmi gazetede yayımlanarak
yürürlüğe girdi.
AKP ikinci defa seçimlerden galip çıkmıştı. Metin Münir’den başka kimsenin bu gibi ufak işlerle meşgul olmaya vakti yoktu.
Oysa ortada temel bir

Yazının Devamı

Suyla oynadığınız zaman neyle oynuyorsunuz?

1 Nisan 2010

İşin doğrusunu Enerji Bakanı Taner Yıldız geçen hafta Kayseri’de söyledi. “Suyla oynadığınız zaman doğayla oynuyorsunuz” dedi. “Bu kaçınılmaz. Tercihimizi koymalıyız.”
Taner’in esas teması yatırımcıları enerji sektörüne çekmekti. Türkiye akarsularının üçte birinden yararlanıyordu. Bunların tümünün enerjisini 2023 yılına kadar almak için planlar yapılmıştı. Ama akarsu santrallarınının planlandıkları veya inşa edildikleri bölgelerde yaşayan halk arasında infial yaratıyordu. Danıştay sık sık durdurucu bir unsur olarak devreye giriyordu.
“Santral yapacağımız yerlerde karşımıza çevreyle ilgili sorunlar çıkıyor” dedi. “Şu anda 46 santral yapımı söz konusu ama 46’sına da itiraz var.”
Hükümetin bulunduğu yer neresi, üreteceği elektrik ne olursa olsun akarsu santralı lisansı vermesi doğru, rasyonel ve ekonomik değildir. Bu konuda farkındalık artmakta. Akarsu sadece üzerinde santral olursa ekonomik değer yaratır düşüncesi yanlıştır. Bunun ne kadar yanlış olduğunun kanıtını, belki de farkında olmayarak, Taner’in kendisi verdi.
Yakında özelleştirilmeye çıkarılacak 52 santralın altısı hariç tümünün kurulu gücü 5 MW’nin altındadır. 30’dan fazlası bir MW’nin altındadır. Türkiye’nin toplam

Yazının Devamı

Gül çevreye duyarlıyım diyor

31 Mart 2010

Geçen hafta yayımladığım “Gül’e Doğaya Arka Çık Çağrısı” başlıklı yazımda Yuvarlakçay’ı Koruma Platformu sözcüsü Seba Çobanoğlu’nun Cumhurbaşkanı’ndan cevap alması için altı defa mektup yollaması gerektiğini yazmıştım.
Cumhurbaşkanlığı Basın Başdanışmanlığı tarafından arandım. Konu Cumhurbaşkanı tarafından incelettirilmişti. İddia edildiği gibi gönderilmiş altı mektup yoktu.
Cumhurbaşkanı çevreye duyarlı idi ve çevre konusunda aldığı bütün mektupları incelettiriyordu. Nitekim o gün kendisini ziyarete gelen kaymakamlardan çevre konusuna özellikle titizlik göstermelerini istemişti.
Ardından Başdanışmanlık’tan bir mektup aldım. *
Özetle, Cumhurbaşkanlığı’na haftada ortalama 800 başvuru ulaşmaktaydı. Bunlar bir birim tarafından incelenerek tasnif edilmekte ve gerekli işlemler yapılmaktaydı.

‘Kayıp’ mektupları

Yazının Devamı

Hazen arısı

27 Mart 2010

Ozanköy

Avuçlarımı birleştirip bir su kabı yapıyorum ve deponun çeşmesinin altındaki taş yalağa sokup su alıyorum. Ağaç kütüğünün içindeki siklamene veriyorum.
Yaprakların altında gizlenen tombul bir hazen arısı kütüğün üstüne zıplıyor. Şaşkınlığını hissediyorum. Başından aşağı beklemediği bir anda bir kova su boşaltılmış bir insandan farksız. Kanatlarını ıslattığım için uçup kaçamıyor.
Üzerindeki saksıyı kaldırınca sütunun yuvarlak deliğinde uyuyan iki kertenkele görüyorum. O dar yere sığışmak için birkaç defa dolanıp birbirlerine geçmişler. Kıpırdar gibi olduklarında saksıyı geri koyuyorum.
Taşı kaldırınca bir solucan hızla deliğine dalıp kayboluyor. Kırmızı, daha önce hiç rastlamadığım, küçük bir böcek görüyorum. Bir kırkayak kaçıyor.
Kiralık yok. Doğada her yer sahipli. Işığın nüfuz etmediği deniz diplerinde, el yakan sıcak sülfürlü sularda, buzulların altında, uçakların uçtuğu yüksekliklerde bile dökümü yapılmamış, özellikleri bilinmeyen sayısız organizma var.
Bir avuç toprakta on binlerce yeryüzünde hayat başlatacak tohum ve canlı varlık barınıyor.

Yazının Devamı

Elektrik için Hiroşima

26 Mart 2010

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün politikası şudur: Nerede su akıyorsa üzerine baraj kur, santral yap.
Bu politikanın babası Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’dur. Eroğlu bu göreve gelmeden önce DSİ genel müdürüydü. Çevre Bakanlığı’na geçerken 2007’de DSİ’yi de bavul gibi yanında götürdü. Eroğlu’nun politikasının ekonomik bir mantığı yoktur.
Elektrik üretimi amacıyla üzerinde baraj yapılmasına izin verilen akarsuların büyük çoğunluğunun kapasitesi anlamlı bir elektrik üretimine müsait değildir. Buna karşılık, akarsuların geçtiği alanlar Türkiye’de doğanın en zengin ve güzel olduğu yerlerdir. Özensiz ve ilkel yöntemlerle yürütülen inşaatlar doğaya muazzam zarar vermektedir.
Bir örnek: İkizdere Dernek Başkanı Kadem Ekşi’den aldığım bilgiye göre, DSİ, Doğu Karadeniz vadilerinde yaklaşık 450 hidroelektrik santralı planladı.
Bu vadilerden sadece biri olan İkizdere 2460 bitki türüyle Türkiye florasının yüzde 28’ini barındırıyor. Vadi kuşlar açısından da dünyada koruma öncelikli 217 alandan biridir.
“Türkiye Elektrik Üretim A.Ş. verilerine göre, 2008 yılı sonu itibarıyla Türkiye elektrik üretimi toplam 198222.0 GWh’dir” diyor Ekşi. “İkizdere Vadisi üzerinde planlanan

Yazının Devamı

Gül’e ‘Doğaya arka çık’ çağrısı

25 Mart 2010

Seba Çobanoğlu’nun Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den cevap alması için altı defa mektup yollaması gerekti.
Çobanoğlu, Yuvarlakçay’ı Koruma Platformu’nun sözcülerinden biridir. Yuvarlakçay Türkiye’nin tabiat harikalarından biri olan Muğla’daki Köyceğiz Gölü’ne akan bir sudur.
Orada havaalanlarından tanıdığınız Akfen Holding, elektrik elde etmek için bir hidroelektrik santral yapma süreci içinde. Çevrede birçok insan doğayı tahrip edecek bu girişime karşı.
Konuyu çerçevesine oturtmak için hemen belirteyim: Türkiye’de üzerine santral kurulmaya hazırlanılmayan akarsuyu yok gibidir. Çevre Bakanlığı’na bağlı Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü baraja uygun bütün akarsularını özel sektöre sattı veya satışa çıkardı.
Baraj yapmak için çevre etki değerlendirme raporu almak gerekir. Bunun amacı baraj inşaatının çevreye vereceği zararı tespit etmek ve iş sahibini bu zararı asgariye indirecek önlemleri almaya zorlamaktır.
Ama, bu iş Türkiye’de bir formaliteden ibarettir. Atmasyon rapor vermek için takla atan birçok dandik şirket var. Zaten bürokrasiyi ilgilendiren çevreyi korumak değil dosyaya atılacak bir rapor olması, bir formalitenin yerine getirilmesidir. ÇED raporlarının

Yazının Devamı

Ne mutsuz Türküm diyene

24 Mart 2010

Duydunuz değil mi? Birkaç gün önce kabul edilen bir yasaya göre artık Hint parlamentosundaki sandalyelerin üçte biri kadınlara ayrılacak.
Yasanın kabul edilmesi kolay olmadı. Oylamadan önceki görüşmelerde yedi milletvekili meclis başkanına saldırdı. Masasının üzerindeki evrakları yırtıp yerlere attılar.
Görüşmelerin devam edebilmesi için, asayişle görevli yüzden fazla mavi üniformalı memurun gelip onları zorla dışarı atması gerekti.
Sükûnet sağlandıktan sonra teklif 186 lehte, bir aleyhte oyla kabul edildi.
Tasarının yasalaşması için daha birkaç engelin aşılması gerek. Ama aşılacağı kesin. Ezilen ve aşağılanan bir sınıf olan Hintli kadınların siyasi süreçte seslerini daha güçlü bir biçimde duyurmaları konusunda hükümet partisi ile ana muhalefet partisi arasında uzlaşma var.
Bizde herhangi bir konuda böyle bir şeyin olmasının imkânsız olduğunu herhalde benden duymanıza gerek yok.

Yazının Devamı