Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Melih AŞIK

Siyasetin "en dürüst" tanınmış üç ismi kim?..
Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Hüsamettin Cindoruk...
Ve onlar iktidarda... Üstelik destekçileri de tertemiz bir isim: Deniz Baykal... "Temiz yönetim - temiz siyaset" için bundan iyi kadro kurulabilir mi?.. Hayır... O yüzden Bekir Coşkun sütununda biraz da hayretle soruyor:
- Ama devletin kilerindeki tıkırtılara karşın bunlarda en ufak bir tık yok. Üstelik aralarında arpalık kavgasına başladılar. Geçmiş dönemin hırsızlıklarını soygunlarını ortaya döküp yakalarına yapışacaklarına arpalıklar için birbirlerine girdiler... Bu aşamada "temiz siyaset - temiz toplum" için adım atılmazsa kim, ne zaman, bu kiri pası temizleyebilir?..
Gerçekten de merak etmemek elde değil... Eğer temiz siyasete yönelik adımlar atamayacaklarsa neden bu liderlerin her biri muhalefette yolsuzlukların üzerine gitmekten söz ediyor?
Neden iktidara geldiklerini elleri kolları tutuluyor.
Ne mi yapabilirler? Mesela...
Hesap Uzmanları Kurulu Başkanı Abdullah Aslan, Yeni Türkiye adlı hacimli derginin geçen sayısında yolsuzlukların sürmesinin nedenini ve çözümü şöyle ortaya koyuyordu:
- Esas problem Mal Bildirimi Kanunu'nun işletilmemesidir. Mal bildirimleri niçin dosyada muhafaza ediliyor?.. Niçin incelenmiyor? Niçin kimseye nereden buldun diye sorulmuyor?
Sade ama kritik bir soru... Devlet görevi yapanlardan sürekli mal bildirimi alıyorsunuz... Ancak bunları dolaba kilitliyor, ne beyanların doğruluğunu, ne bildirimdeki mal artışını inceliyorsunuz... Ve lafa gelince yolsuzluklara karşı olmaktan, hesap sormaktan söz ediyorsunuz... Semiz değil, temiz toplumdan yana olduğunuza kim inanır? Siz üç dürüst lider... Soru sizlere...

Genç Kalemler Gazetesi'nden bir gazeteci anısı... Azerbaycan'da Sovyet yönetiminin son günleri... Halk, Parlamento binasını kuşatmış, içeride mahsur kalan devlet başkanının istifasını istiyor. Türkiye'den olayları izlemeye gelen meslektaşımız diğer gazetecileri atlatma heyecanıyla Ankara'ya haberini geçiyor:
"Muttalibov nihayet istifa etti!"
Ne var ki, saatler geçtiği halde istifa bir türlü kesinlik kazanmıyor. Meslektaşımız giderek telaşlanmaya başlıyor. Eğer istifa o gün gerçekleşmezse gazeteciliğe veda etmek zorunda kalacak. Sonunda dayanamıyor, "Muttalibov istifa! Muttalibov istifa!.." diye bağıran binlerce insanı gören oteldeki odasının penceresini açıyor, avazı çıktığı kadar o da bağırıyor:
"Muttalibov istifa! Muttalibov istifa!.."

Büyük Zafer'in 75'inci yıldönümünü kutladık dün.
Cumhuriyet'in onuncu yılında ne demiştik:
"Çıktık açık alınla 10 yılda her savaştan...
10 yılda 15 milyon genç yarattık her yaştan..."
Bugün ne diyoruz?. Emekli olan Orgeneral Teoman Koman'ın ağzından:
"İrtica iş savaş çığlığı atıyor. Chantal kadar cesur olamıyoruz..."
Abartma mı?.. Keşke olsa... Cuma gösterilerini izliyor musunuz?..
Çıkan mesaj şu: Polis bu kitlenin önünde duramaz. Kimse polise güvenmesin...
Bir dinci kanalda şu söz çalınıyor kulağımıza:
- Polis bin kişilik bir kalabalığı dahi zaptedemedi...
Amaç da zaten bu görüntüyü zihinlerde pekiştirmek...
Büyük Zafer'in yıldönümünde... Toplumun bir kesimi Cumhuriyet'e karşı zafer kazanmanın provalarını yapıyor. Manzara üzüyor...

Aşkale'de alkollü araç kullanan iki sürücü gözaltına alındı. Olay yurtta büyük bir şaşkınlık ve tepki ile karşılanırken alkollü sürücüler Ulrike Möller ve Brigitte Andersonn karakolda verdikleri ifadede, davranışlarının neden suç sayıldığını anlamakta güçlük çektiklerini belirterek şöyle dediler:
- Tam beş yıldır göçmen işçi olarak çalıştığımız Türkiye'de alkollü araç kullanmanın ne denli büyük bir suç olduğunu biliyorduk. Daha doğrusu bildiğimizi zannediyorduk. Meğer fuardaki çarpışan otoları alkollü olarak kullanmak da suçmuş. Maalesef ana vatanımız olan Almanya'da yetkililer trafik konusunda bu kadar hassas değiller. Lunaparklarda alkollü olarak çarpışan araç kullanılabiliyor. Türkiye'nin ise bu konuda çok hassas olduğunu şimdi öğreniyoruz. Bir daha alkollü olarak çarpışan otomobil kullanmak mı, tövbe!.."
***
Time dergisinin "20'inci yüzyılın en önemli 100 kişisi" anketinin sona ermesine bir hafta kala Mustafa Kemal Atatürk birinciliği garantiledi. Time dergisi Genel Yayın Yönetmeni Suud bin Üçbuud, konuyla ilgili düzenlediği basın toplantısında, 5 dakika öncesine kadar gelen 634 milyon 456 bin 38 oydan 602 milyon 119 bin 253'ünün Atatürk için verildiğini belirterek şöyle dedi:
"Bu olayda ilginç olan, Türklerin ankete ilgisizliğidir. Adamlar kendilerini bilimsel, kültürel ve sportif faaliyetlere o denli vermişler ki, böyle bir anketten haberleri yok herhalde. Atatürk'ün arayı bu kadar açmasındaki en büyük neden, başta Suudi Arabistan ve İran olmak üzere eskiden şeriatla yönetilen müslüman ülke halklarından yağmur gibi yağan oylardır..."
***
RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan, parti MKYK üyelerine yemek verdi. Önceki akşam Çiçek Pasajı'nı tümüyle kapatan Erbakan, içkinin su gibi aktığı gecede yaptığı açış konuşmasında yemeğin gerekçesini şöyle açıkladı:
"Bilindiği gibi 18 yıllık zorunlu temel eğitimin en büyük finans kaynağını Tekel ürünlerine yapılan son zamlar oluşturacak. Bu nedenle parti olarak çorbada bizim de tuzumuz bulunsun, dedik ve bu geceyi düzenledik. Kadehimi 18 yıllık zorunlu temel eğitimin şerefine kaldırıyorum..."
4 MKYK üyesinin alkol komasına girerek hastaneye kaldırıldığı gece sabaha karşı sona erdi...

Gazetelerde "Tüketici" köşeleri var da, neden hiç "Üretici Köşesi" yok...
Üretici olmayı pek sevmememizden mi acaba?..


Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr