Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Melih AŞIK

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, geçen yıl 2 bin 500 öğrenciye burs veriyordu. Bu yıl sayıyı 6 bine yükseltmiş. Ve Türkiye'de en çok burs veren kuruluş haline gelmiş bulunuyor. Derneğin yöneticilerinden Sayın Türkan Saylan ve Abdullah Kehale bu konuda duygulandırıcı bilgiler verdiler. Dediler ki:
- Kimi zaman ilkokul çocukları aralarında para toplayarak üniversiteli ağabeylerine burs veriyor. Kimi zaman anneler gününde armağan için ayrılan para ÇYD'ye gönderiliyor. Kimi genç evliler nikah şekeri masrafını bursa dönüştürüyor... Ve daha neler...
Bu arada bizi en çok etkileyen Ünilever işçileri oldu. Şu hayat pahalılığında... Ve işçi ücretlerinin şu sefil halinde...
Ünilever yağ fabrikası işçileri her ay aralarında para toplayarak 35 üniversite öğrencisine burs sağlıyorlarmış.
En küçük yardımın derhal reklama dönüştürüldüğü bir zamanda ne sessiz bir asalet...
ÇYD'nin "Bir Işık da Siz Yakın" kampanyası çerçevesinde dileyen yurttaşlar bir öğrenciye ayda en az 4,5 milyon lira burs verebiliyor. Burs veren kişi dilerse burs verdiği öğrenciyle tanışıyor. Dilerse bu rakamı arttırabiliyor.
Bir ışık da siz yakmak istiyor musunuz? Koşullarını (0212) 293 97 73 veya 252 03 53 no:lu telefonlardan öğrenebilirsiniz...

Bir deve ile bir diplomat arasında ne fark vardır?
Yanıt:
Bir deve içmeden günlerce çalışabilir...
Bir diplomat çalışmadan günlerce içebilir...
(Financial Times gazetesinden)

Eğer konserve ton veya sardalya balığı alacaksanız...
Dardanel'i tercih edin...
Bu bedava reklamın sebebi mi?
Dardanel firmasının tüketiciye gösterdiği saygı... Batı dünyasında her gıda maddesinin kompozisyonu ve içinde kaç kalori bulunduğu ambalajında yazılıdır. Tüketici ne yediğini bilir. Türkiye'de ise ürünün içeriği, Gümrük Birliği'ne de girdiğimiz halde, hala "sır"dır.
En komiği... Üzerinde "diyet" yazılı yiyeceklerin bile kaç kalori olduğu belli değil... Migros'un raflarında dün balık konservelerini gözden geçirirken sadece Dardanel'in bu saygıyı gösterdiğini ve içindeki kalori miktarını ambalaja yazdığını saptayınca, firmaya teşekkür edip durumu okura duyuralım dedik... Diğerlerinin örnek alması dileğiyle.

Kentucky Fried Chicken'in (Hani şu kızarmış piliç satan firma) Genel Müdürü Michael Richardson geçenlerde Papa ile çok önemli bir telefon görüşmesi yapmış:
- Muhterem Papa Hazretleri Vatikan'a bir miktar bağışta bulunmak istiyorduk...
- Banka hesap numaralarımızı derhal bildirelim...
- Fakat önemli bir miktar bu...
- Ne kadar acaba?..
- 10 milyon dolar...
- Ooo, gerçekten çok önemli bir miktar bizim için... Bu durumda size bir temsilcimi yollayacağım aziz kardeşim...
- Bu arada sizden küçük bir ricamız olacak efendim...
- Söyleyiniz nedir?
- Acaba duanızda küçük bir değişiklik yapabilir misiniz?
- Ne gibi?
- Acaba dualarınızı "Bize bugün de ekmeğimizi ver Tanrım" yerine "Bize bugün de pilicimizi ver Tanrım" şeklinde bitirmeniz mümkün müdür?..
Papa telefonda bir an sessiz kalmış. Sonra yanındaki Kardinal'e dönmüş:
- Sözleşme dosyasına bir bakar mısın, demiş, şu ekmek firmasıyla reklam anlaşmamız ne zaman bitiyor?..

Vay kerata vay...
Vatandaş zamma alışkın... Sarsılır... Ama yıkılmaz... Lakin kartvizitinde bakan yazan birisinin halktan alacaklıymış gibi kasıla kasıla atıp tutması yok mu? İşte vatandaşı o öldürecek. Öldürmese de çılgına çevirecek. Purolu Ekonomi Sihirbazı Güneş Bey, dün Yavuz Donat'la yaptığı konuşmada devletin "tasarruf fonu" ndan doğan borcuyla ilgili diyor ki:
- Altı ayda altı eşit taksitte öderim...
- Faizi?
- Hayır faiz vermem...
Üsluba bakılırsa Devlet hazinesi adeta Güneş Bey'in özel banka hesabı... Oradan istediğine istediği kadar veriyor. İstemediğine vermiyor.
Devlet, Tasarruf Fonu adı altında "çalışan"dan para kesmiş. Bu parayı değerlendirip kendisine geri ödeyeceğine söz vermiş. O arada kesilen fonları kullanmış. Aynı süreçte iç borçlanma adı altında iş dünyasına da borçlanmış. Bu borçlanma karşılığı para babalarına yüzde 140'a varan faiz ödemiş. Ancak sıra vatandaştan alıp kullandığı paraya gelince:
- Faiz ödemem, diyor...
Özür dileyecek yerde sanki kapısındaki dilenciyi kovuyor. Üslup o üslup.
Vatandaş her ödemesindeki gecikme karşılığı devlete faiz ve ceza ödüyor.
Devlet vatandaşa faiz ödemiyor. Bunu da hava atarak söylüyor.
Purolu Ekonomi Sihirbazı hava atmaya devam ediyor:
"...Geçen defa bakan olduğumda, "Enflasyon benim şahsi meselem" demiştim. Şimdi daha ileri gidiyorum. Enflasyon benim hayati meselem. Bu canavar yabancım değil. Keratayı iyi tanıyorum. Ya o beni yiyecek ya ben onu yiyeceğim.
Vatandaş enayiydi bu lafları yedi...
Geçen defa "Enflasyon benim şahsi meselemdir, şu tarihe kadar şu seviyeye düşürmezsem istifa ederim" demiş, kıvıramayınca şikeden istifa etmiş, Özal'ın, "Otur oturduğun yerde...Numaranı yaptın, bu kadarı yeter" demesiyle tekrar koltuğuna oturmuştu. Bunlar unutuldu sanıyor. Tekrar sallıyor. Ama halk tabii ki yemiyor... Halk biliyor ki ne Güneş Taner enflasyonu yiyecek, ne enflasyon Güneş Taner'i yiyecek... İkisi bir olup halkı yiyecekler. Bundan önce olduğu gibi... Ve halkı çileden çıkarıp tekrar Refah'ı başımıza musallat edecekler. Gidiş o gidiş...

Sürücüler için yollara "Trafik canavarı olmayın" tabelası koyduğumuz gibi hükümet binasının önüne de "Enflasyon Canavarı olmayın" tabelası diksek ya!..
Bergama'nın inançlı köylüleri sonunda Boğaz Köprüsü korkuluklarına da dayandı..
Yerinde bir eylem, Boğaz köprüsü de SİYANÜR de birer "İntihar aracı" değil mi?..
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr