Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Melih AŞIK

Okurumuz Semra Cora, son Trabzon seyahatinde gördüğü dershane afişini "Aynen Karadeniz fıkrası gibi" diye niteliyor ve nedenini de şöyle anlatıyor:
"Bilirsiniz, üniversiteye hazırlama dershaneleri, sınavlar bittikten sonra sınavı kazanan öğrencilerinin listesini kocaman bez afişlere yazarak bulundukları binanın cephesine asarlar. Asarlar ve böylece, bakın, ben ne kadar başarılı bir dershaneyim, mesajını vermek isterler. Benim, Trabzon'da gördüğüm dershanenin astığı bez afişte de sınavı kazanan öğrencilerin adları tek tek belirtilmişti. Ama bu afişte, Anadolu'nun öteki kentlerinden farklı bir liste daha vardı. Listede, sınavı kazanan öğrencilerin yanında, kazanamayan öğrencilerinin de isimleri vardı."

Ankara Keçiören Belediyesi düzenlediği 30 Ağustos törenlerini basına aşağıdaki metinle duyurdu... Dil ve imla kurallarını gereksiz bulan biri tarafından kaleme alındığı anlaşılan bu Türkçe şaheserini birlikte okuyalım:
"Keçiören Belediyesi Tarafından düzenlenen 30 Ağustos kutlamalarına halkın ilgisi büyüktü kutlamada Havai fişeklerle gükyüzü renk cümbüşüne büründü ardından mehteranların doyumsuz müzükleriyle halk coştu ve o coşkuyu sahneye çıkan sanatçıların şarkılarıyla pekiştirdiler ve bir konuşma yapan Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok karşısında kalabalık bir halk kitlesi görünce coştukça coştu ve kendini gazeteci diye adlandıran kişilerin öldüğünde büyük bir tepki gösterildiği ni fakat vatan haini teröristlerle çarpışan Askerlerimiz şehit olduğunda hiç kimsenin tepkisinin olmadığını söyledi ve keçiörene yapılan şellali için Ankaranın her semtinden vatandaşların geldiklerini söyledi Keçiörenin Ankaranın en güzel semtlerinden biridir dedi..."

Son yıllarda "İslamcı" hareketlenme artarken İslam kültürüne olan ilginin de büyük ölçüde yükseldiği... İslamcı kesimin kendi kültürünü derinleştirmek için yoğun çaba içinde olduğu söyleniyor...
Böyle olunca... Sultanahmet'teki Türk - İslam Eserleri Müzesi gibi mekanların dolup taşıyor olması beklenmez mi?.. Ne var ki böyle değilmiş...
Müze Müdürü Nazan Ölçer'in hazırladığı ziyaretçi profilini inceleyince durumun sanılandan farklı olduğunu görüyoruz. 1996 yılı boyunca müzeye biletli giriş yapan yerli ziyaretçi sayısı neymiş, biliyor musunuz?.. Sadece 12 bin 180 kişi... Aynı dönemde müzeye biletli giriş yapan yabancı turist sayısı ise 73 bin 772...
Nazan Hanım diyor ki:
- Bu durum yalnızca bizim müzemize mahsus da değil. Daha yaygın bir şöhrete sahip olmasına rağmen Topkapı Sarayı'nda da durum aynı. Orayı gezenlerin de yüzde 99'u yabancıdır. Müzelerimizde Türk ziyaretçi sayısı, okullarca düzenlenen öğrenci ziyaretleriyle birazcık kıpırdar. Bir de Topkapı Sarayı'na Ramazan ayında "Mukaddes Emanetleri" görmek için küçük bir kesim gelir. Onlar da sergilenen eşyayı "sanat eseri" gözüyle değil, dua etmek için bir vesile olarak değerlendirir.
- Yerli ziyaretçi girişini teşvik için bilet fiyatlarını düşük tutmanızın bir faydası olmuyor mu?..
- Olduğunu söyleyemem. Sadece o değil; sergilediğimiz eserleri kendi yurttaşlarımız için daha cazip ve anlaşılır kılmak amacıyla hazırladığımız bilgi panoları ve grafik tasarımlar da sonucu pek değiştirmiyor...

"Bu bacınıza iftira attılar, dosya düzdüler. Şimdi devlet elinizde, güç odakları arkanızda. Çıkarın şu belgeleri, çıkarın şu dosyaları..."
Tansu Çiller,
önceki gün Eskişehir'de çıktığı kürsüde, cümle aleme meydan okurken acaba geçen yıl Bacı'nın dokunulmazlığının görüşüldüğü Meclis Anayasa Komisyonu'nda görev yapanlar ne diyor?.. Örneğin CHP milletvekili Atilla Sav...
- Bacı'
nın bu meydan okumasını ilk duyduğunuzda ne düşündünüz?..
-İşin içyüzünü bilen herkes gibi ben de acı acı güldüm. Çünkü onun bu yaptığına ucuz kahramanlık derler.
- Niye ucuz kahramanlık?
- Tansu
Hanım bu kadar kahramandı da, TOFAŞ, TEDAŞ ve malvarlığı gibi konularda hakkındaki dokunulmazlığın kaldırılmasına niçin karşı çıktı? Niçin sırf bunun için ANAP'la koalisyonu bozdu da, o çok karşı olduğunu söylediği Refah Partisi'yle hükümet kurdu?..
- Sizce niçin ?
- Hakkında hesap sorulmasından korktuğu için. Eğer kendisine bu kadar güveniyorduysa, birkaç ay önce niye bu kadar kahraman değildi?
- Peki, bu kabadayılık hep böyle gider mi?..
- Yeni yasama yılının açılmasıyla birlikte Meclis'in ilk ele alacağı konulardan biri milletvekili dokunulmazlığının yeniden düzenlenmesini ve sınırlandırılmasını öngören anayasa değişikliği olacaktır. Bakalım o günler geldiğinde de böyle ucuz kahramanlık yapabilecek mi?
- Yani, şu anda bu kahraman hakkında birşey yapılamıyor?..
- Maalesef. Zaten O da bunu bildiği için kahramanlığı bugünlerde yapıyor.

Yukardaki fotomontajı, Emekli Orgeneral Doğan Güreş'in evine astığı; "yarısı Çiller - yarısı Atatürk" portresi, ucube resimden esinlenerek arkadaşımız Ergün Akel yapmıştı. İyi de yapmıştı. Refah Partisi'nin peşine takılan Tansu Çiller'i "Atatürk" ile yan yana koymak Ata'ya hakaret olacağı gibi... Doğan Güreş ve Tansu Hanım'ın daha uyumlu bir kompozisyon oluşturacakları kesindi. Biz bu kompozisyondan memnun olacağını düşünürken Doğan Güreş aleyhimize beş milyar liralık tazminat davası açtı. Yaklaşık bir yıl süren dava geçenlerde sonuçlandı. Beraat ettik. Yukarıdaki kompozisyonun uygunluğunu mahkeme de tescil etti. Kararı veren sayın yargıçlara teşekkür ediyoruz...

"Ön koltukta imam bulundurma zorunluluğu" ne zaman konacak bakalım!..




Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr