Melih AŞIK
Sekiz yıl kesintisiz eğitime karşı gösteriler cuma günleri yoğunlaşarak devam ederken Hamburg Alevi Derneği'nden gelen uzun faks mesajının bir bölümü dikkatimizi çekiyor. Okuyoruz:
...
Erbakan ve şeriatçılar
"8 yıllık temel eğitimle din elden gidecek" diye Türkiye'nin ilerlemesini istemediklerini açıkça ortaya koymuşlardır. Dinin sadece imam - hatip okullarında öğretilmediğini onlar da bilmektedirler. Ama, amaçları, kendi istedikleri yönde bir şeriat merkezli din eğitimidir. Örneğin; aile içi din eğitimine dahi tahammülleri yoktur. Çünkü; çoğu aile çocuğuna, şeriat bağnazlığından bağımsız liberal bir din eğitimi vermektedir. "Din elden gidiyor," çığırtkanlığı ile farkına varmadan, imam hatip dışında kalan öğrencileri ve diğer insanları dinsizlikle suçladıklarını açığa vurmuşlardır. Aynı mantık geçerli olsaydı, alevilerin yıllardan beri her gün "Alevilik elden gidiyor" diye bağırmaları gerekmez miydi?
Ne Hakkari'den, ne Adıyaman'dan geliyor Kültür Bakanı
İstemihan Talay'ı lgilendiren bu not... İstanbul'un göbeğinden, Erenköy'den gönderiliyor. Notu kaleme alan
Mustafa Yıldırım diyor ki:
"Uzun zamandır ihmal edilen kütüphaneler acınacak bir durumdadır. Tahsisat yokluğu nedeniyle ödenemeyen elektrik borçları dolayısıyle Aziz Berker Kütüphünesi'ne bağlı Muhtar Özkaya ve Ömer Faruk kütüphanelerinin elektrikleri kesilmiştir. Okuyucular çakmak veya kibritle kitap aramaktadır. Ayrıca yeni gelen kitaplar raf yokluğu nedeniyle koliler içinde beklemekte, kışın da yakıtsızlık ayrı bir problem olmaktadır. Yeni Kültür Bakanımızın bu kültür yuvalarını karanlık ve yokluktan kurturacağı günleri ümitle bekliyoruz."
Durumu Sayın Kültür Bakanı
İstemihan Talay 'a iletiyoruz...
"Tam demokrasi nedir? Tam demokrasilerde neler olmaz?.."
DYP Genel Başkan Yardımcısı
Rıza Akçalı, dün düzenlediği basın toplantısında yukarıdaki girizgahtan sonra; "Tam demokrasilerde neler olmaz"ları sıralamaya başladı:
"Tam demokrasilerde milletle kurumlar arasında sen-ben kavgası olmaz.
.Tam demokrasilerde durumdan vazife çıkarılmaz.
.Tam demokrasilerde toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkı ortadan kaldırılmaz.
.Tam demokrasilerde milleti yakan zamlar olmaz.
.Tam demokrasilerde milletin devlete borç olarak verdiği paranın üstüne yatılmaz.
.Tam demokrasilerde işler talimatla yürütülmez.
Basın toplantısı sona erdiğinde arkadaşımız Fahrettin Fidan, Rıza Akçalı' ya yanaşarak sordu:
-Sayın Akçalı,
demin tam demokrasilerde nelerin olmayacağını madde madde sıraladınız. Bu konuda benim çok merak ettiğim birşey var. Acaba sizce tam demokrasilerde "Susurluk"
gibi bir skandalın üstü örtülebilir mi?..
.Tam demokrasilerde böyle bir skandalın baş kahramanları milletvekili olarak kalabilir mi?
Tam demokrasilerde yalan üstüne yalan söyleyen bir parti genel başkanı siyasette barınabilir mi?
Arkadaşımız
"tam"lı sorularını sürdürecekti ki,
Rıza Akçalı "tam" bu sırada acı acı tebessüm ederek araya girdi:
- Tamamen haklısınız arkadaşım, dedi,
bu konularda ben de tam sizin gibi düşünüyorum...
Partiler muhalefete düştüklerinde "tam demokrat" oluveriyorlar...
Sekiz yıllık kesintisiz eğitim Cumhuriyet tarihinin en büyük eğitim reformu olarak tanımlanıyor. Aslında herhalde bir büyük reformun sadece ilk adımı... Köhnemiş bir sistem, demode olmuş programlar, çağdışı bir müfredat, gerici merkez kadrolar... Çocuklarda okuma ve öğrenme zevki bırakmayan ders kitapları... Elden geçip düzeltilmesi gereken o kadar çok şey var ki...
Bu arada eğitim uzmanlarının yıllardır ihmal ettiği çok yararlı bir çalışmayı
Gülsün Özakın ve
Muammer Karadaş adlarında iki yurttaş (biri öğrenci velisi, diğeri öğretmen) yapmış;
"T/Zalim Terbiye Onaylı Türkçe Kıyımı" başlıklı bir kitapçık oluşturmuşlar. İki araştırmacı, ilk ve orta öğretimde okutulan kitaplar arasından rastlantısal olarak seçtikleri 11 tanesini mercek altına yatırmışlar. Ve yüzlerce bilim ve mantık dışı cümle bulmuşlar... İşte onlardan birkaçı... Kitaplardan birkaç inci...
* "Evlilik, imam ve iki tanık önünde evlendiklerini bildirmeleriyle başlardı. Erkek dört kadınla evlenebilirdi. İslamiyet, aileye çok önem vermiştir. Eşlerin birbirlerine karşı saygı ve sadakatı İslamiyetin en önemli şartlarından birisidir. Bu aile tipi Medeni Kanun'un yürürlüğe girmesiyle, 1926 yılında son buldu. (Medeni Kanun'un zararları!)
* "Okumak sadece kitapların içinde yazılanları okumakla da olmaz..."
* "Anneannemin namaz kıldığını gördüm. Merak ettim, dayıma anneannemin ne yaptığını sordum.. "
* "Kırık, kemiklerin zora gelerek kırılmasına denir.."
* "İftira bilerek mi, bilmeden mi yapılır? İftiracılar toplum içinde nasıl karşılanır? İftira, insanın kendi yüzüne tükürmesi anlamına gelir mi?.."
* "Bütün Türk devletlerinde hakanın kanı kutsal kabul edilir, akıtılmazdı. (Ya ne yapılırdı? Boğulurdu!..)"
* "Ceylan'dan deveye kadar çeşitli, hayvanlar, geyikler, avdan kaçan dağ keçileri, sırtlanlar inanılmaz derecede canlıdır. (Ne anlamlı!)"
* "Büyük komutan her yerde güven ve sevgi yaratmış olduğu için insanları aldatma yoluna gitmemiştir... (Büyük fedakarlık!..)"
* "Kadınlarımız tek başlarına sinemaya, tiyatroya gidebilmektedirler. Bu durum toplum tarafından da hiç yadırganmıyor. (Kumkapı'ya da gidebilirler mi?..)"
Hükümet şimdi de zorunlu tasarruf kesintilerine el koyuyor...
E hani bunlar kesintisizden yanaydı!..
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr