Melih AŞIK
Dışişleri Bakanlığı'ndan söz eden meslektaşlar sık sık Bakanlık yerine
"Çukurambar" deyimini kullanıyor. Çünkü Bakanlık bir süre önce Bakanlıklar semtindeki binasından Balgat'ta
"Çukurambar" adı verilen semte taşındı.
Rahmetli Büyükelçi
Mahmut Dikerdem anlatırdı: Dışişleri Bakanlığı Cumhuriyetin ilk yıllarında Ankara'nın Hergele Meydanı'ndaymış. Fransa Dışişleri Bakanlığı da Paris'te
Quai D'Orsay adı verilen semtte.. Fransızlar, Dışişleri Bakanlığı'ndan söz ederken kısaca
"Quai D'Orsay" diyorlar:
..Quaie D'Orsay bu konuda ne diyor?
..Quai Dorsay dün atamaları görüştü,
gibi... Bizim muzip diplomatlar bundan esinlenerek Ankara'da paralel bir söylem geliştirmiş o sıralar. Türk Dışişleri Bakanlığı'ndan söz edilirken;
..Hergele Meydanı bu işe ne diyor?
..Hergele Meydanı dün atamaları görüştü,
gibi... Dışişleri Bakanlığı Bakanlıklar semtine taşınınca eski deyim terkedilmiş. Bu defa taşınılan yerin adı Çukurambar olunca espri hortladı.
En iyisi ve kolayı... Çukurambar'ın adını değiştirmek... Bizim Dışişleri, eleştirilen yanlarına rağmen Cumhuriyet ilkelerini yaşatan bir - iki bakanlıktan biri olarak böyle bir adı haketmiyor...
Sağanak yağışlar kenti teslim alıp, sokak aralarında şişme botlar dolaşmaya başladığında suçlu arayışı da başlıyor. Ve akla derhal Meteoroloji yetkililerinin bu felaketteki muhtemel ihmali geliyor... Bundan önce olan oldu... Bundan sonrası için Meteoroloji Mühendisleri Odası Başkanı
İsmail Küçük kamuoyuna uyarıda bulunuyor:
- Ülkemizde bundan sonra meteoroji ihmali sonucu oluşacak maddi kayıplardan DMİ (Devlet Meteoroloji İşleri) Genel Müdürlüğü ve siyasi kadrolar sorumlu olacaktır!
Başkan
Küçük'ün derdi mi?..
Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nde 250 mühendise ihtiyaç varken, bu sayı şimdi 100 civarında bulunuyor. Yeni meteoroloji mühendisi almak dururken, yeni genel müdür, ilk iş olarak iki daire başkanını ve iki şube müdürünü görevden alıyor. Hepsi meteoroloji mühendisi olan bu deneyimli elemanların hangi kıstasla görevden alındığı bilinmiyor. Sırada da yeni operasyonlar var...
İlerdeki felaketlerde
"Meteoroloji neden boşa bastı?" diye sormak yerine bugünden
İsmail Küçük'ün sesine kulak verelim!..
Arkadaşımız
Aydın Arıcıoğlu, dünkü gazetelerde iri puntolarla verilen ve birbirinden hayli farklı konuları işleyen haber başlıklarından bir derleme yapmış. Okuyalım:
..Dodi El Fayed'i bir Türk mezarcı gömdü.
..Peru'nun kitabını bir Türk yazacak.
..Diyarbakırlı Sait, Avrupa'yı giydiriyor.
..Dünyaya Türk damgası: Teknik ve bilgi yardımıyla Türk Cumhuriyetlerini ayağa kaldıran Büyükelçi'ye şimdi de Bangladeş'ten Balkanlara kadar yardım talebi yağıyor.
..Dünya Türklerin birliğinden korkuyor.
..Prenses Diana, Türk devlet adamlarının Londra'daki davetlerine katılmaya özen gösterirdi.
..Bochum'lu golcü Peschel'in kaderi Trabzon'un elinde. Eğer Trabzon'u eleyemezlerse antrenörü, Peschel'in evlenmesine izin vermeyecek.
Görüyorsunuz... Dünya
"Türkiye'nin çevresinde" dönüyor!..
Ne mutlu bize...
Un aynı un, maya aynı maya, su aynı su... Dolayısıyla ekmek de aynı ekmek..
İki ekmek arasındaki fark, sadece gramajda ve fiyatta.. Ama ne fark!.. Ankara'da özel sektörün ürettiği ekmek 210 gram, fiyatı 30 bin lira.. Belediyenin ürettiği ekmek 250 gram, fiyatı 17 bin 500 lira...
Neresinden bakarsanız bakın yüzde 100'lük bir fark. Peki neden?.. Ankara Belediyesi Halk Ekmek Fabrikası Genel Müdür Yardımcısı
Sadettin Ayaz'a soruyoruz; yanıtlıyor:
- Aradaki bu büyük farkın nedenini bence aynı ekmeği 30 bin liradan satan fırıncılar açıklamalıdır. Ben izah edemiyorum.
- Özel sektör fırıncılarının ikide bir yaptıkları zamlara gerekçe gösterdikleri maliyet artışları sizin için sözkonusu değil mi?
- Tabii ki sözkonusu. Biz de maliyetler arttıkça bunu fiyatlara yansıtıyoruz. Bu nedenle de bugün fiyatımız 17 bin 500 lira.
- Fırıncıların bir iddiası; belediyenin Halk Ekmek'i sübvanse ettiği, ürettiği ekmeğin fiyatının bu nedenle düşük olduğu...
- Böyle birşey kesinlikle sözkonusu değil. Hesaplarımız ortada, isteyen gelir kontrol eder.
- O zaman zararına çalışıyorsunuz?..
- 1997 başından Temmuz sonuna toplam karımız 220 milyar lira.
- Peki, 17 bin 500 liralık bu fiyat daha ne kadar gider?
- 15 Ekim'e kadar hiçbir şekilde zam yapmayacağımızı garanti edebilirim. Yıl sonuna kadar zam yapmama ihtimalimiz de oldukça yüksektir.
- Peki, bu fiyatla da kar edebiliyorsanız, üretiminizi niye daha artırıp bütün Ankaralılara ucuz ekmeğinizden yedirmiyorsunuz?
- Ankara'nın günlük ekmek tüketimi 3 milyon adet civarında. Biz bunun 700 binini üretiyoruz. Aslında istesek, yeni fırınlar satın alıp üretimimizi çok daha artırabiliriz. Ama o zaman fırıncılar aç kalır.
Bu arada ekmek Ankara'da Gima mağazalarında 28 liradan satılıyor. Yani.. istenirse ekmeği 1 - 2 lira ucuzlatmak mümkün... "8 Yıl Yasası"nı çıkarıp zamları yaptıktan sonra zınk diye duran hükümete çağrı... Ne olur yahu hiç olmazsa şu ekmeği 1 - 2 lira ucuzlatın... Kimseyi zengin edeceğinden değil... Hiç değilse yarın "Bu iktidarın fakir fukaraya 1 liralık faydası olmadı" demesinler...
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr