CHP yeterli mi?

27 Aralık 1997

Melih AŞIK

Koalisyonlar seçimden söz eder... Belli bir zamanda seçime de giderler. Ama inandırıcı bir gerekçe ve mazeretlerinin olması şartıyla... Seçimden söz etmeye başlayan Anasol'un mazereti ve gerekçesi nedir?
Koalisyonların klasik "Ortağımla anlaşamıyorum" mazereti ortada yok. Çünkü Bülent Ecevit maşallah Mesut Yılmaz'la ANAP'lılardan daha uyumlu çalışıyor. DTP ufak tefek sızlanmalara rağmen desteğini esirgemiyor. CHP ara sıra kendi tabanına ayıp olmasın diye çıkışlar yapmakla birlikte desteği sürdürüyor.
MGK bu hükümetin arkasında... RP kendi derdine düşmüş... DYP'nin kolu kanadı kırık. Mesut Bey'in bir seçim sonrasında bugünkünden daha müsait bir yönetim iklimi yakalaması olası mı? O zaman... Bu koşullarda seçime gitmenin "Biz ülkeyi idare etme becerisin gösteremiyoruz" dan başka hangi mazereti olabilir...
Konu iki.. CHP'nin durumu...
Son birbuçuk yılda Türkiye RP - DYP - ANAP ve DSP'yi denedi... Sonuç yüzde 95 enflasyon... Umutlar ister istemez denenmemiş bir lidere, Deniz Baykal'a doğru kayıyor. Acaba Baykal ve partisi Türkiye'yi yönetmeye hazır mı?
Ne yazık ki böyle bir umut da görünmüyor.
İngiltere'de Tony Blair'in iktidara tırmanma sürecini gözledik. İşçi Partisi son

Yazının Devamı

Kaçak Çankaya...

26 Aralık 1997

Melih AŞIK

Cumhurbaşkanı Demirel, yaz dönemi çalışmaları için koskoca Huber Köşkü'nü yeterli bulmamış... Huber'in sırtlarında, dün birinci sayfamızda resmini gördüğünüz, neredeyse Çankaya büyüklüğünde bir köşk daha yaptırıyor. Arkadaşlarımız 3 No'lu Koruma Kurulu eski Başkanı Profesör Hakkı Önel'e bu konudaki görüşünü soruyor:
- Böyle bir yapı için mutlaka bizim iznimizin olması gerekirdi, diyor Prof. Önel, ama bizden izin istemediler. İzinsiz yapıldığına göre kaçak bir durum var demektir...Boğaziçi İmar Müdürü Mevlut Karataş'ın aynı soruya cevabı ise Köşklere şenlik... Diyor ki İmar Müdürü:
- Muhatabımız Cumhurbaşkanlığı olduğu için projeyi inceleyemeden ruhsatı verdik. Cumhurbaşkanına gidip de ruhsat soramayız...Aynı konuyu Nurettin Sözen döneminin Belediye Genel Sekreteri Tuğrul Erkin ile konuştuk. Bir kalp ameliyatının nekahat dönemini geçirmekte olan Tuğrul Bey bu gelişmeyi çok ilginç bulmuştu. Dedi ki:
- Cumhurbaşkanlığı bizim dönemimizde bu köşk için imar izni istemişti. Biz imar yasasına aykırı olduğu için izin vermedik. Onlar da inşaata başlamadılar. Mevcut belediyenin de bu izni vermemesi gerekirdi. Ama vermişler. ***Bir ülkede yasalara

Yazının Devamı

Bunlar Amerikalı mı?

25 Aralık 1997

Melih AŞIK

Mesut Yılmaz hükümetinin "rüsum" oyunu, yabancı kültür emperyalizmine hizmet dışında bir amaç taşıyor mu?.. Doğrusu biz göremiyoruz...
Anasol - D hükümeti, biliyorsunuz, Türk film biletlerine yüzde 10 vergi koydu. Amerikan ve diğer yabancı film biletlerinden alınan belediye rüsumunu ise yüzde 25'den yüzde 10'a indirdi.
- Bu kararın sonuçları nedir?..Film Yapımcıları Derneği (FİYAP) Başkanı Sebahattin Çetin diyor ki:
- Bu kararla sinemalardan bir yılda alınan belediye rüsumu 8 milyon dolardan 3 milyon dolara düşürülüyor. Böylece belediyelerin geliri azaltılıp Amerikan şirketlerinin kazancı arttırılırken, zaten yüzde 10 gibi karlarla çalışan Türk sinemasına büyük darbe vuruluyor.
- Böyle bir kararın amacı nedir?..- Amerikan kültür emperyalizmi, Türk sinemasının üç beş filmle olsun karşısına dikilmesinden hoşlanmıyor. Ayrıca daha çok para götürmek istiyor. Amerikan film ve dağıtım şirketleri Türkiye'de zaten vergiden muaftırlar. Kendilerine yeni bir kıyakçılık yapılıyor. Onlara birkaç milyon dolarlık ek gelir sağlanırken, Türk sinemasının yılda üç - beş film üretme gücü de köreltiliyor.
- Mesut Yılmaz ve Ecevit sömürge valisi olmadıklarına göre Türk kültürünü katleden

Yazının Devamı

Karanlık fotoğraf

23 Aralık 1997

Melih AŞIK

Derin devletin uyguladığı şeytani bir senaryo mu? Tesadüf mü? Doğrusu çözümlemek zor. Ama tıkır tıkır işliyor. Geleceği bir kat daha karartıyor.
İÜ'de görevli bir öğretim üyesi dostumuz "senaryo" yu şöyle anlatıyor:
- Devlet üniversiteli gençleri ezmek ve vicdanlarını kanatmak için her türlü tahammül sınırını aşan özel bir sertlik uyguluyor, diyor, sokakta olsun mahkemelerde olsun... Üniversite öğrencileri her görüldüğü yerde eziliyor... Bence bu bilinçli olarak yapılıyor. Ve ne oluyor biliyor musunuz?
- Ne oluyor?- Gencecik insanlar bu şekilde devlete düşman ediliyor. Genç insan, "polisiyle, askeriyle, bürokratıyla" devleti her türlü kötülüğün en büyük kaynağı olarak görmeye başlıyor...
- Sonra?- Sonra devreye fraksiyonlar ve kimi küçük sol partiler giriyor. Bunlar "Devlete Kemalist ideolojinin hakim olduğu" düşüncesini aşılayarak genç insanı Atatürk'e de düşman ediyorlar. Bu genç insan kendisini devlet ve ordu karşısında, İslamcılar ve Kürtçülerle kader birliği içinde hissediyor. Laikliği ordu dayatması olarak görüyor. RP'yi kendisiyle birlikte devlete karşı demokrasi mücadelesi veren bir parti olarak değerlendiriyor.
- Bu gençlerin sayısı ne kadar?- Binlerce... 10

Yazının Devamı

Rüyamda çaycıyım...

21 Aralık 1997

Melih AŞIK

Elbistan'dan Bekir:...Rüyamda ABD Dışişleri Bakanlığı'nda çaycıyım. Türkiye Başbakanı Mesut Yılmaz, Bill Clinton'la görüşürken çayları ben getiriyorum. Ve istemeden konuşmalara kulak misafiri oluyorum. Clinton, Mesut Yılmaz'ı AB konusunda teselli ediyor. AB'nin Türkiye'yi kapıdan çevirmesine çok üzülmüş görünüyor. Halbuki bizimki, görüşme başlamadan önce yardımcılarıyla konuşurken "İyice kucağımıza oturdular!" diye göbek atıyordu. Hatta bir yardımcısı; - Harikasınız Mister Clinton!.. demişti, AB'nin Türkiye'yi reddedeceğini bile bile Türkleri destekler gibi yaparak büyük bir iş çevirdiniz. Hiçbir şey vermeden Türkiye'nin kalbini kazandık. Artık Türkiye'yi ve İncirlik'i Ortadoğu'daki çıkarlarımız için tepe tepe kullanabiliriz...Mesut Yılmaz'ın tekrar çay istemesi üzerine görüşmenin yapıldığı odaya ikinci kez giriyorum. Clint, ikili oynadığı zamanlar yüzünden eksik etmediği yarım tebessümle Mesut'a taktikler veriyor:
- AB'ye karşı çok sert olma... Ülkendeki insan hakları uygulamalarında dikkatli ol...Bu basit şeyleri akıl edemeyip bizim Bill'den öğrenmeye gelen bir liderin ülkesini düşünüyorum. "Tanrı onları korusun!" diyorum içimden. Bizim Bill konuşmasında bol bol

Yazının Devamı

Güner'in sorusu...

20 Aralık 1997

Melih AŞIK

ANAP Genel Başkan Yardımcısı Agah Oktay Güner, Meclis'teki basın toplantısını tamamlamış, salonu terketmeye hazırlanıyordu ki, arkadaşımız Fahrettin Fidan yanına yaklaşarak Ankara'da güvenlik güçlerinin öğrencilere uyguladığı muamele hakkındaki görüşünü sordu. Güner'le Fidan arasında konuşma ilerlerken bir ara Güner şöyle dedi:
- Siz, bizim polislerimizin giydiği kıyafeti biliyor musunuz?
- Anlamadım efendim, bunun sorumla ilgisi nedir?- Bakın beyefendi, bizim polisler naylondan, her tarafı kapalı elbiseler giyiyorlar. Tıpkı, terleyip kilo kaybetmek isteyen insanların giydiği giysiler bu... Bunları giyince ne oluyorlar? Elbiseleri hiç hava almadığı için bir süre sonra kan - ter içinde kalıyorlar. Çıldıracak gibi oluyorlar. Ondan sonra da bazen kontrollerini kaybediyorlar. Ama ben yine de polisimizin bu tür olaylarda tecrübe eksikliği olduğunu kabul ediyorum. Bu bir eğitim meselesi... Polisi, bu tür olaylarda nasıl davranacağı konusunda eğitmek lazım.
- Güvenlik güçleri yasalara aykırı davranınca eğitmek lazım diyorsunuz. Ama sıra işçiye, memura, öğrenciye gelince eğitimi - meğitimi kimse düşünmüyor, basıyor copu, basıyor tekmeyi, basıyor hapis cezasını...Arkadaşımızın bu

Yazının Devamı

Bayındır haksızlık

19 Aralık 1997

Melih AŞIK

Çağlar Özcan 22 yaşında başarılı bir genç. Gazi Üniversitesi Mimarlık - Mühendislik Fakültesi'ni bu yıl birincilikle bitirdi. Ve devlet hizmetini özel sektördeki çekici işlere tercih ederek Karayolları Genel Müdürlüğü Müfettiş Yardımcılığı sınavına başvurdu.
Geçen ay sonlarında yapılan yazılı sınava 75 kişi başvurdu. Yabancı dil sınavı... Matematik ve meslekle ilgili sınav... Derken 70 kişi elendi. Sözlü sınava girmeye 5 kişi hak kazandı. Mesleğe 6 kişi alınacaktı. Yazılı sınavları geçen elemanların mesleğe girişi garanti gibiydi...
Sözlü sınavda adaylara askerlikle ilişkisi, ikamet adresi, yaşı, özgeçmişi, seyahate mani bir durumunun olup olmadığı gibi klasik sorular soruldu.
Sonuçlar gecikerek açıklandı.
Mesleğe iki kişi alınmış, geri kalanlar elenmişti.
Çağlar Özcan elenenler arasındaydı.
Gerekçesi yetkililere soruldu. Şu yanıt alındı:

Yazının Devamı

Hava uğruna...

18 Aralık 1997

Melih AŞIK

Başbakan Mesut Yılmaz'ın iki buçuk ay önceki Almanya gezisine katılan gazetecilerden Fatih Çekirge, 1 Ekim 1997 günü Sabah'ta şunları yazıyordu:
... Yılmaz, "Kohl ile yaptığımız görüşme Avrupa Birliği ile ilişkilerimizde dönüm noktası oldu" dedi. Yılmaz dün öngörülen süreden de uzun 2.5 saat görüştüğü Kohl'den Avrupa Birliği'ne tam üyelik için destek sözü aldı. Ortak açıklamada da Helmut Kohl, "Türkiye'nin müstakbel tam üyeliğini destekleyeceğiz" dedi. Böylece Almanya, Türkiye için "Tam üyelik" kavramını ilk kez kullanmış oldu. Almanya Başbakanı Kohl ile bir saati baş başa yapılan görüşmenin "çok iyi geçtiğini" belirten, "Buraya gelirken ne düşündüysem, ne planladıysam hepsi oldu" diyen Başbakan Mesut Yılmaz şöyle konuştu: "Bu görüşmeden sonra artık Türkiye'nin 11 aday ülkenin dışında olması söz konusu değildir..." ***Bir gün sonra Hürriyet'te Sedat Ergin'in yazısı hemen hemen aynıydı. Belli ki yukardaki satırlar Mesut Yılmaz'ın verdiği bilgiler çerçevesinde kaleme alınmıştı. Açık Pencere'de o günlerde Almanya'da böyle bir havanın esmedğini Bonn muhabirimiz Mehmet Aktan'a dayanarak yazdık. Almanların iyimser havayı tekzip eden

Yazının Devamı