Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Melih AŞIK

ANAP Genel Başkan Yardımcısı Agah Oktay Güner, Meclis'teki basın toplantısını tamamlamış, salonu terketmeye hazırlanıyordu ki, arkadaşımız Fahrettin Fidan yanına yaklaşarak Ankara'da güvenlik güçlerinin öğrencilere uyguladığı muamele hakkındaki görüşünü sordu. Güner'le Fidan arasında konuşma ilerlerken bir ara Güner şöyle dedi:
- Siz, bizim polislerimizin giydiği kıyafeti biliyor musunuz?
- Anlamadım efendim, bunun sorumla ilgisi nedir?
- Bakın beyefendi, bizim polisler naylondan, her tarafı kapalı elbiseler giyiyorlar. Tıpkı, terleyip kilo kaybetmek isteyen insanların giydiği giysiler bu... Bunları giyince ne oluyorlar? Elbiseleri hiç hava almadığı için bir süre sonra kan - ter içinde kalıyorlar. Çıldıracak gibi oluyorlar. Ondan sonra da bazen kontrollerini kaybediyorlar. Ama ben yine de polisimizin bu tür olaylarda tecrübe eksikliği olduğunu kabul ediyorum. Bu bir eğitim meselesi... Polisi, bu tür olaylarda nasıl davranacağı konusunda eğitmek lazım.
- Güvenlik güçleri yasalara aykırı davranınca eğitmek lazım diyorsunuz. Ama sıra işçiye, memura, öğrenciye gelince eğitimi - meğitimi kimse düşünmüyor, basıyor copu, basıyor tekmeyi, basıyor hapis cezasını...
Arkadaşımızın bu sözlerine Agah Oktay Güner'in yanıtı mı?..
- Siz hangi gazetede çalışıyorsunuz beyefendi?..

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Cumhurbaşkanı Demirel'e gönderdiği mesajda şöyle diyor:
"Başkanlığını Fethullah Gülen'in yaptığı Türkiye Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı tarafından 25 Aralık 1997'de Cumhurbaşkanlığınıza ödül verileceğini basından öğrendik. Amaçları ve çalışma koşulları açısından büyük sorunlar içeren bir cemaatin ödülünü almakla bu cemaati meşrulaştırmış olacaksınız. Atatürk ilke ve devrimlerine inanan bir lider olarak bu ödülü almayacağınıza inanıyoruz."
***
İstanbul Valisi ve diğer yöneticilerin maaşına vergisiyle katkıda bulunan bir vatandaş olarak dün sabah Vali ve yardımcılarını aradım. Ulaşmak mümkün değil. Soracağım şu: "Yöneticilik iki santim kar yağınca okulları tatil etmek midir, yoksa açık tutmak mı?.."
K. Turgut

Başbakan Mesut Yılmaz ve ANAP'ın diğer yetkili ağızları AB'nin Türkiye'yi dışlayan son kararını sürekli olarak din farklılığına ve Atina'nın baskısına bağlıyorlar. Başbakan RP'li olsa "Bir içe kapanmanın ve dinsel değerlere sarılmanın" zeminini hazırlıyor diyeceğiz. Başbakan RP'li değil oysa. Neden RP'nin değirmenine su taşıyor? Din bir faktör olsa dahi... Aşırı nüfus artışından düşük milli gelire, insan haklarından işkenceye, enflasyondan işsizliğe kadar pek çok alanda Avrupa ölçülerini yakalamış durumda mıyız?..
Başbakan objektif bir değerlendirme yapmak yerine... Avrupa'ya atıp tutuyor. Karşı tarafta bir etki uyandırmasa da... İç kamuoyunu böylece avuttuğunu sanıyor. Başbakan sorunu "Müslümansın dediler, kız vermediler" sığlığına oturturken, Türk - İş gibi kuruluşlar da "Mesut Yılmaz'ı destekliyoruz" gibi hamasi nutuklarla sözde milli meseleye destek olma ödevini yerine getiriyorlar. İşçilerin yıllardır yaptıkları uyarıları anımsatmanın tam vaktiyken, Türk - İş bu fırsatı kullanmıyor.
Oysa.. Her musibette bir isabet olduğu gibi... AB'nin son kararı da geleceğe dönük bir toplumsal seferberliğin ilk noktası olabilir. Cesur bir özeleştiri yaparak... Şapkamızı önümüze koyarak... Artılarımızı eksilerimizi gözden geçirerek... Son büyük hayal kırıklığının içimizde biriktirdiği enerjiyi bir toplumsal atılıma dönüştürmek pekala mümkündür. Ama bizimkiler hiç o havada görünmüyor. Nerede hata yaptık diye sormak işlerine gelmiyor.
Almanya'daki Türk lobisinin önderlerinden... Dr. Yaşar Bilgin dostumuz telefonda diyor ki:
- Duygusal çıkışların Avrupa'da hiçbir etkisi olmaz. Akıllı insanlar haklı oldukları konularda hissi değil, akılcı davranır. Avrupalı buna inanır. Nitekim bu konuyu Kohl'ün sağ kolu Frederick Bohl ile konuştuk. Bize söylediği "Hissi davranmak yerine Avrupa'nın kurallarına uymaya çalışın" oldu. Avrupa'nın bize karşı tavrında eleştirilecek çok şey olabilir. Ama biz önce kendi açıklarımızı kapatmak durumunda değil miyiz?..
AB'nin son kararını eksiklerimizi gözden geçirmek ve çağdaşlığa doğru kendi yolumuzu çizmek için bir fırsat olarak kullanırsak kazanırız. Yoksa olduğumuz yerde sayar, hatta daha da geriye kayarız. Durumdan vazife çıkarmanın tam sırası...



Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr