Karaman'dan Haşmet:
      ...Rüyamda yarı başkanlık sistemine geçiyoruz.. Seçimler yapılıyor ve Süleyman Demirel Başkan seçiliyor...
      Ülkede büyük bir coşku var... Sistemdeki tıkanıklığın açılması herkesi rahatlatmış, insanlarımız geleceğe umutla bakıyor..
     ÂÄ°lk gün... Atatürk Havalimanı.. Savcılar Amerika'dan gelecek tarifeli uçağı bekliyorlar. Uçak iniyor, yolcular arasında bulunan Engin, Selim, Halil üçlüsü derhal tutuklanıp cezaevine götürülüyor...
     ÂÄ°kinci gün... YeÅŸil yakalanıyor... Yapılan ilk sorguda devlet içindeki çete mensuplarını tek tek açıklayan YeÅŸil, Susurluk olayını da bir çırpıda aydınlığa kavuÅŸturuyor...
     ÂÜçüncü gün... Yeni BaÅŸkanımız halktan aldığı yetkiye dayanarak hapishanelerdeki tüm düşünce suçlularını affediyor ve bir kısmını kendisine danışman yapıyor...
     ÂDördüncü gün... Acı haberler yansıyor televizyon ekranlarına... Vergi dairelerinde kuyruk oluÅŸturan kimi iÅŸadamları ve sanatçılar kuyruÄŸun önünde yer kapmak için birbirlerine giriyorlar. Polisin nazik müdahalesiyle olaylar büyümeden önleniyor...
     ÂBeÅŸinci gün... Daha önceki sistemde yolsuzluÄŸa adı karışmış politikacılar elde ettikleri haksız kazançları kuruÅŸuna kadar devlete iade edip siyaset meydanını terkediyorlar...
     ÂAltıncı gün... Devlet, din eÄŸitimini internet aracılığı ile halkın hizmetine sunmaya karar veriyor. Dinini öğrenmek isteyen vatandaÅŸlar internetten yararlanmaya baÅŸlıyor...
     ÂYedinci gün... Halk toplulukları bütün illerde "Ä°yi ki oldun BaÅŸkan!" diye Demirel lehinde gösteriler yapıyor. Memlekette herÅŸey sihirli deÄŸnek deÄŸmiÅŸcesine deÄŸiÅŸiyor. Uykudan kıkır kıkır gülürek uyanıyorum. Yorumunuz?..
     ÂYORUMU: Gördüğün rüyayı ciddiye almadığın anlaşılıyor HaÅŸmet... Senin ciddiye almadığın rüyayı biz niye ciddiye alıp yorumlayalım ki...
      Sarışın fıkraları özellikle ABD'de ünlüdür. Bu fıkralardan birkaçını birlikte okuyalım...
      - Sarışının akşam yemeği için yapabileceği en iyi şey?..
     ÂRezervasyon...
      - Sarışın sevişme sonrasında lambayı nasıl yakar?..
     ÂArabanın kapısını açarak...
      - Londra uçağındasınız. Pencere tarafında sarışın bir afet oturuyor. Halbuki o tarafa siz oturmak istiyorsunuz. Ne yaparsınız?
     ÂOna Londra yolcularının koridor tarafına oturduÄŸunu söyleyin.
      - Büroya yeni bilgisayar alınmış. Sarışın ne yapar?
     ÂÇok bozulur. Saatlerce uÄŸraşır, CNN'i bulamaz çünkü...
      - Sarışınla Titanic arasındaki fark?..
     ÂTitanic'in kaç erkeÄŸi batırdığı bellidir.
      - Birden fazla beyin hücresi olan sarışına ne denir?..
     ÂHamile...
      - Tanrı sarışınları neden yarattı?..
     ÂKoyunlar buzdolabından bira getiremez de ondan...
      - "Elim sende" oyunu için kaç tane sarışın gerekir?..
     ÂBir tek sarışın yeter.
      - Sarışının sabah ilk işi ne olur?
     ÂEve gitmek...
      - Sarışın sekreter "faksı alıp almadığını" sorduğunuzda ne der?..
     Â"Ãœzerine pul yapıştırmış mıydınız?.."
      - Sarışın sevişirken neden hiç konuşmaz?
     ÂAnnesi "Yabancılarla konuÅŸma!" demiÅŸtir de ondan...
      Başımıza geldiği için biliriz... Günün acelesi içinde kimi zaman insanın basireti bağlanır... Mantık süzgeci işlemez olur... Yazdığınız bir fıkra gider ummadığınız hedefi bulur... Bir keresinde Alevi yurttaşlar, bir başka defasında Arnavut okurlar ayaklanmıştı yazdığımız fıkralar yüzünden. Oysa biz ne Alevileri kırmak, ne Arnavutları incitmek istemiştik. Eminiz Selahattin Duman da o Trabzonluları ayağa kaldıran fıkrayı yazarken en ufak şekilde hakaret amacı gütmemişti. Son yıllarda çok başarılı mizah örnekleri veren bu arkadaşımız o eski fıkrayı, sanırız Karadeniz fıkraları daha çok ilgi çektiği için Trabzon'da geçmiş gibi yazmıştı. Basiret bağlanması işte... Neyse olan oldu. Karadenizliler haklı bir tepki gösterdiler. Selahattin üzüldü. Hem o, hem Sabah gazetesi özür diledi. Sanırız Karadenizliler de tepkilerin amacına ulaştığını görüp konuya noktayı koyacak, mesele tatlıya bağlanacaktır. Affetmek büyüklüktür.
      Ve söz buraya gelmişken bir Çin öyküsü...
     ÂKia O Çe, adaletiyle tarihe geçmiÅŸ bir Çin hükümdarıydı. Sarayının duvarlarında şöyle levhalar okunurdu:
     Â"Bir tek adaletsizlik bir memleketi batırmaya kafidir..."
      "Haksız yere bir karıncanın incindiğini görmek, onyedi oğlumun ateşte yakıldığını görmekten daha acı gelir bana..."
     ÂHükümdar Kia, günün birinde oÄŸlunu evlendirmeye karar verdi. Sarayındaki incilerin en deÄŸerlisini ülkesindeki kuyumcuların en ünlüsüne verip ondan oÄŸluna bir nikah yüzüğü yapmasını istedi. Kuyumcu yüzüğü iÅŸledi. Ä°nciyi üstüne oturttu. Saraya getirdi. Lakin bir tesadüf anlaşıldı ki... Kuyumcu deÄŸerli inciyi kendine almış, yüzüğe sahtesini koymuÅŸtur.
     ÂKia O Çe, ceza olarak kuyumcuyu bir kaplana parçalatmayı kararlaÅŸtırdı.
      Ne var ki vezirleri bu cezaya isyan etti. Bir sahtecilik yüzünden bir adam ölüm cezasına çarptırılamazdı. Kia O Çe hiç birini dinlemedi.
      Ceza günü kuyumcu Sarayın önündeki meydanda bir kazığa bağlandı.
      Kaplanın kafesi getirilip karşısına kondu.
      Kuyumcunun dizleri titriyor, yüzünden boncuk boncuk ter çıkıyordu.
      Kafesin kapağı açıldı. İçinden çıka çıka... Bir masum kuzu çıktı.
      Hükümdar Kia, kuyumcunun iplerini çözdürüp karşısına aldıktan sonra dedi ki:
     Â- Sen bizi aldatmıştın. Bizde seni aldatarak adalet hükmünü yerine getirdik. Haydi ÅŸimdi dükkanına...
      Kıssa'dan Hisse: Ceza öldürücü değil, terbiye edici olmalıdır...
Yazara E-Posta: masik@milliyet.com.tr