Cumhurbaşkanı Demirel, önceki gün Ankara Genç İşadamları Derneği'nde yaptığı konuşmada "Başkanlık Paketi"ni açtı... Ve ileriye dönük değişikliklerden söz ederken dedi ki:
     Â- Daha 1900 yıllarının başında bazı partilerin seçim beyannamelerinde "Daha nasıl ilerleyebiliriz" diye düşünceler yer alır. Ahrar Partisi'nin seçim beyannamesine bakarsanız, Avrupa ile farkın nasıl kapatılabileceÄŸi konusunda üç fikir görürsünüz. Birincisi liberalizm, ikincisi adem - i merkeziyetçilik, üçüncüsü de ordunun siyaset dışı kalmasıdır..."
      Demirel'in tarihin tavanarasından çıkarıp ilericiliğe örnek gösterdiği Ahrar Partisi, liberal açılımlardan söz etmekle birlikte Derviş Vahdeti'yi ve 31 Mart gerici ayaklanmasını desteklemiş ve bu sebepten kapanmış bir parti olarak bilinir... Meydan Larus'un "Ahrar Fırkası" bölümünü birlikte okuyalım:
      "... Ahrarcılar, (İttihatçılar tarafından) Ermeni komitacılarıyla işbirliği yapmakla ve bölücülükle suçlandılar. 1908 seçimlerinde İttihat ve Terakki karşısında yenilgiye uğrayan partiye, seçimlerden sonra İsmail Kemal, Dr. Rıza Nur, Kirkor Zöhrap gibi mebuslar katıldı. Muhalif basın, partiyi destekledi. Osmanlı gazetesi de partinin yarı - resmi yayın organı niteliğindeydi. 31 Mart vakasını desteklediği ileri sürülen parti, olayların gelişmesi karşısında hesap vermek durumunda kaldı. Prens Sabahattin ve Ahmet Fazlı Bey bir süre tutuklandılar. Divan - ı Harp, Mevlanzade Rıfat Bey'i on yıl sürgün cezasına çarptırdı. Parti büyük bir sarsıntı geçirdi, dağıldı. Genel sekreter Nurettin Ferruh, fırkanın kapandığını bir bildiriyle duyurdu. Fiilen altı ay yaşayabilen Ahrar, ilk muhalif ve liberal parti olarak siyasal yaşamda iz bıraktı.
      ***
     Â"Ahrar" iÅŸte böyle bir partiydi... İşçi Partisi Genel BaÅŸkanı DoÄŸu Perinçek dün bu yüzden Demirel'i "Ä°rticanın arkasında duran bir cumhurbaÅŸkanı" diye suçladı ve istifaya davet etti.
      Babalar Günü dolayısıyla Cumhurbaşkanı Demirel'i ziyaret eden minikler heyetinde yer alan 10 - 11 yaşlarında bir kız çocuğu soruyu can alıcı noktaya yöneltti:
     Â- Efendim, dedi, babamın çocukluÄŸunda siz BaÅŸbakandınız. Benim çocukluÄŸumda CumhurbaÅŸkanısınız. Benim çocuÄŸumun zamanında da sizi BaÅŸkan olarak mı göreceÄŸiz?
     ÂDemirel bu soruya:
     Â- Yok canım, sizin çocuÄŸunuzun yaÅŸayacağı 15 - 20 yıl sonrasında Türkiye'yi artık gençler yönetecek. Ben yaÅŸarsam o zaman çoktaan köşeme çekilmiÅŸ olurum, gibi bir yanıt verebilirdi. Vermedi. Ne mi dedi?
     Â- Ben onu bilemem... Åžartlar neyi gösterir o zaman görürüz, gibi cümlelerle 15 - 20 yıl sonrasında da koltuÄŸa aday olduÄŸunu ihsas etti.
      Ne hırs!
      Anımsanacaktır... Bundan iki ay kadar önce, TBMM İnsan Hakları Komisyonu'ndan bir grup üye karakolları denetlerken, Marmaris Armutalan Karakolu'na da uğramışlar ve burada çeşitli işkence aletleri ele geçirmişlerdi.
      Aradan iki aydan fazla bir zaman geçti... Peki, geçti de ne oldu? Bu olayla ilgili bir işlem yapıldı mı, yapılmadı mı? Yapıldıysa ne gibi sonuç alındı? Söz konusu denetime katılanlardan, Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı DSP Aydın milletvekili Sema Pişkinsüt'e dün bu soruyu sorduk.
      - Öncelikle şunu belirteyim ki, biz komisyon olarak o tarihlerde 10 karakolu denetlediysek, istisnasız 10'unda da çeşitli işkence aletleri ve özel işkence odaları bulduk. Şimdi bu denetimle ilgili raporumuzu hazırlıyoruz. Yazım işlemi bitince gereğini yapmaları için raporu bütün ilgili kişi ve kurumlara dağıtacağız.
      - Olay, o günlerde basına yansımış, dolayısıyla kamuoyuna malolmuştu. İçişleri Bakanı ya da Emniyet Genel Müdürü sizi arayıp bu konuda bilgi istediler, gerekli soruşturmayı derhal başlatacaklarını söylediler mi? Yoksa hiçbir şey olmamış gibi mi davrandılar?
      - Hayır, ne İçişleri Bakanı, ne Emniyet Genel Müdürü bu olayla hiçbir şekilde ilgilenmediler ve bizi aramadılar. Sanıyorum onlar da raporumuzu bekliyor.
      - Armutalan karakolundaki polis şefi, sizin vücuda elektrik vermek için kullanılan manyeto olarak nitelendirdiğiniz aletin, yüksek teknoloji ürünü dinleme cihazı! olduğunu söylemişti. Siz yanılıyor olmayasınız?
      - (Gülerek) Yaptığımız araştırma sonucu, o cihazın 80 volta kadar elektrik verebildiğini öğrendik. 60 volt ise insanı çıldırtmaya yetiyor.
      ***
      Türkiye'nin adı Batı'da "İşkenceci ülke"ye çıkmış. Bu yüzden eleştiriliyor, Avrupa Birliği dahil demokratik oluşum ve kurumlardan dışlanıyoruz. Gerçi buna üzülüyor, böyle bir imaja sahip ülkenin çocukları olmak istemiyoruz. Ama maşallah kendimizi düzeltmek için de hiçbir çaba göstermiyoruz. Gerçekten uygar dünyaya katılmak istiyor muyuz? İstemiyor muyuz? Onu kendimiz de bilmiyoruz. Bilsek hiç değilse işkence ve benzer konularda ne yapacağımıza bir karar vermez miydik?..
Yazara E-Posta: masik@milliyet.com.tr