Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Gurbet ülkelerindeki Türklerin gündemi Türkiye'den farklıdır. Ama ülkeden ülkeye farklı değildir. Belçika'da yaşayan Erdinç Utku, "Akıntıya Yürek Çekmek" adlı kitabında "Avrupalı Türk Geyikleri" başlığı altında gurbetçilerin dilinden düşmeyen cümleleri aktarıyor bizlere:
     Â- Yok bu sene Türkiye'ye kesin dönüş yapıyoruz. Lamı cimi yok. Bu sene kesin!
       - Buranın doktorlarında iş yok. Türkiye'dekiler uzman canım. Adamlar aletsiz edevatsız bi ellemeyle her bişeyi anlıyorlar.
     Â- Bunların karılarının hepsi orospu. Hepsi de kocalarını aldatıyo.. Kocaları da karılarını tabi.. Bunlarda namus kavramı falan yok abi. Kimin ÅŸeyi kimin ÅŸeyinde belli deÄŸil.
       - Yok abi bunların okullarda bişey öğrettiği yok. Bizim ortaokul mezunu bunların lise mezunundan daha çok şey biliyo..
     Â- Türkler olmasa aha bu Almanya batar. Almanya'yı biz ayakta tutuyoruz.
       - Doğru abi biz olmasak ortalığı bok götürür.
     Â- Türkiye'de bu kadar çok çalışsak bundan daha çok para kazanırız.
       - Dernek mernek işi boş.. Türklerle birlikte hiçbirşey yapılmaz.
     Â- Almanlar Trabzonlu Abdullah'ı almak için ne istiyorsan verelim demiÅŸler. Abdullah da ben Türkiye'yi terk edemem demiÅŸ. Helal olsun çocuÄŸa.. Herkes onun gibi tutkun olsa..
       - Bu ikinci kuşak zibidilerde iş yok abi. Ben bizim oğlan gibi Almanca konuşabilseydim. Almanya'nın altını üstüne getirirdim.
     Â- Bunların hepsi ırkçı...
       - Yok abi bunların hiç biri ırkçı değil. Valla adamlar bize yine iyi davranıyo. Onlara yaptığımızı Türkiye'deki yabancılar bize yapsalar hepsini diridiri gömeriz... Avrupalılar yine insaflı valla..
     Â- Çok deÄŸil, her vatandaşımız Alman bankalarındaki hesabından 1000 DM çekse Alman ekonomisi batar.
       - Bunlarda insan sevgisi yok abi. İşleri güçleri köpek beslemek.
       Gibi...

       Gaziantep'de iki tepsi baklava çaldıkları için 6'şar yıl hapis cezasına çarptırılan 4 genç hakkında Fikret Bila arkadaşımız dünkü yazısında soruyordu:
     Â- Ä°ki tepsi baklavanın parasını ödesek... Türk adaleti bu dört genci serbest bırakır mı?
       Genç Radyo dün bu soruyu kampanyaya dönüştürdü:
     Â- Ä°ki tepsi baklavanın parasını ödeyelim, gençleri kurtaralım.
       Gençler iki tepsi baklava parasına kurturulur mu? Sanmayız... Çünkü asıl suçları baklava çalmak değil... Gerekli ikramları yapmamış olmak.
       Eğer gereken ikramları yapmış olsalar bayramlarda Başbakan'la birlikte yat gezisi yapmaları bile olasıydı. Tövbe tövbe...

       Birinci Dünya Savaşı sonrasında Arabistan'lı Lawrance (Lawrence of Arabia) diye ün yapan ve Türkiye'de daha çok Arap Casusu Lawrence diye anılan T. E. Lawrence: "Arap lakabı hayatımı mahvetti" demiş arkadaşı Knowles'e yazdığı mektuplarda. İngiliz basını 1923'te yazılan bu mektupların önümüzdeki ay açık arttırma ile satışa çıkartılacığını bildirirken, Lawrence'in Türklere karşı Araplar adına değil İngiltere adına çalıştığını kaydediyor. Esas amacı Arapları bölmek ve İngiliz kontrolu altında tutmakmış. Lawrence in oyunu kendini de mutsuz etmiş sonuçta.

       Türkiye'nin bugün en önemli sorunu nedir? Siyasetin 5 partiye kilitlenmesi... Bu 5 partinin "Seçmen nasıl olsa beşimizden birine oy vermeye mecbur" güveniyle tembelleşmesi... Halktan kopması...
       Partiler baraj sayesinde yeni rakiplerden kurtuldukları için kendilerini yeni çözümler üretmek gibi zahmetlere de sokmuyor, yan gelip yatıyorlar.
       Siyasi yelpazenin genişlemesi için atılacak adımların başında seçim barajını yüzde 10'un altına indirmek geliyor. Milas Belediye Başkanı Ali Doğan Serçek'in gönderdiği mektup da işte bu kritik soruna değiniyor. Sayın Başkan bu konuyu irdelerken bakınız ne diyor:
       "...Parlamentonun temsil niteliğinin daha da arttırılabilmesi için ülke seçim barajı yüzde 5'e düşürülmelidir.
       Yüzde 10'luk seçim barajından beklenilen siyasi ve toplumsal yarar sağlanamamış, siyasi istikrar için düşünülen yüzde 10'luk seçim barajı; bugün için ülkemizde siyasi ve toplumsal istikrarsızlığın başlıca nedenlerinden birisi haline gelmiştir.
       Genel seçimlerde kullanılan oyların birçoğu, ülke geneli için öngörülen seçim barajının yüksekliği nedeniyle parlamentoda temsil edilmemektedir...
       1987 genel seçimlerinde kullanılan oyların yüzde 19.8'i, 1995 genel seçimlerinde kullanılan oyların yüzde 14.6'sı; salt ülke barajının yüksekliği nedeniyle çöpe gitmiş, bu oyların sahipleri parlamentoda temsil edilme olanağından yoksun kalmışlardır. 1995 genel seçimlerinde kullanılan geçerli oylardan yaklaşık 4 milyonu parlamentoya yansıyamamıştır.
       Ayrıca bir partinin tek başına ya da iki partinin koalisyonunu amaçlayan bu seçim sisteminin işlemediği 1991 ve 1995 seçimlerinde açıkca görülmüştür. Şu parlamento aritmetiğinde bırakın iki partiyi, üç partinin toplam milletvekili sayısı bile bir hükümet kurmaya yetmemektedir.
       Farklı siyasi tercihlerin parlamentoya yansıyabilemsi için, ülke seçim barajı yüzde 10'dan yüzde 5'e düşürülmelidir. Ayrıca bugün için gayrı yasal olarak gerçekleştirilen seçim işbirlikleri, yasal hale getirilmelidir."
       Aslında liderler arasındaki görüşmelerde ya da siyasi platformlarda tartışılması gereken konuların başında seçim barajı ve siyaseti tıkayan benzer sorunlar geliyor. Ne var ki liderler bu tıkanmadan memnun. Kendileri bu tıkanma sayesinde ayakta duruyor. Konuyu o yüzden es geçiyorlar. Ama seçmen es geçmemeli. Konu her fırsatta ısıtılmalı, gündemde tutulmalı.




Yazara E-Posta: masik@milliyet.com.tr