Belçika, Polonya ve İrlanda... Avrupa'nın fıkra kaynağı üç ülke... Bizim laz fıkrası diye ağızdan ağıza aktardığımız fıkraların onda dokuzu aslında bu üç ülkenin fıkralarından uyarlamadır. İşte son duyduğumuz Belçika fıkrası...
      Belçika yetkilileri trafiği İngiltere'deki gibi sol şeritten akıtmaya karar vermiş. Ve ilk açıklamayı yapmışlar:
      - Otomobiller 1 Temmuz'dan itibaren sol şeridi takip edeceklerdir...
      İkinci açıklama şöyleymiş:
     Â- EÄŸer uygulama baÅŸarılı olursa 14 temmuzdan itibaren kamyonlar da sol ÅŸeridi izleyecektir...
      ***
      İki Polonya takımı 40 dakika basket oynamış, ikisi de tek sayı kaydedememiş. Neden?
     ÂÇünkü basket potalarındaki çemberler toptan daha küçükmüş.
      ***
      İki mahalle arkadaşı konuşuyor:
      - Ben karımla evlenmeden önce hiç yatmadım. Ya sen?..
     Â- Bilmem... Karının adı neydi?..
      ***
      Ama şarkıcı Ray Charles neden hep gülüyor?
     Â- Zenci olduÄŸunu bilmiyor da ondan.
      ***
      Yüzleri buruş buruş olmuş iki ihtiyar konuşuyor:
      - Gençliğimizde hep Brigitte Bardot'ya benzemek isterdik...
     Â- Ancak ÅŸimdi benzeyebildik kardeÅŸ...
      ***
      Delikanlı düşünmüş taşınmış, sonunda bütün cesaretini toplayıp aklından geçeni patronuna söylemiş;
      - Efendim maaşım yeteneklerime uygun değil düşüncesindeyim..
     Â- Ben de öyle düşünüyorum yavrum, demiÅŸ patron, ama seni burada bedava çalıştırıp açlıktan öldüremeyiz ki...
      ***
     ÂMuhtelif ülkelerde yolcu otobüslerinde ÅŸoför mahalline "Åžoförle konuÅŸmayınız" yollu farklı tabelalar konuluyor. Marsilya'daki uyarı şöyleymiÅŸ:
     Â"Åžoföre cevap vermeyiniz"
      Gazetecilere kötü davranan ülkeler sıralamasında Nijerya ile birinciliği paylaşıyoruz.
      Enflasyonda Dünya şampiyonuyuz...
      Gelir dağılımı bozukluğunda Brezilya'dan sonra ikinci,
      Uyuşturucu kaçakçılığında Avrupa birincisi...
      Demokrasi liginde Avrupa sonuncusu...
      Ve sık sık sormaktayız:
      Avrupa Birliği bizi neden üyeliğe almıyor?
      Herkes neden üzerimize geliyor?
      Ülkenin itibarı neden yerle bir?
      Soruyor ama birşey yapmıyoruz...
      Çünkü istiyoruz ki hem yağma düzeni sürsün...
      Hem çetelerimiz olsun...
      Hem eroin kaçakçılığından para kazanalım...
      Hem bu defolar dışardan görünmesin...
      İtibarlı ülkeler arasında yerimiz olsun...
      Çok bekleriz bu kafayla...
      Bugün tam 604 bin 33 aday Üniversite Yerleştirme Sınavı'na (ÖYS) giriyor. Böylesi önemli sınavlar öncesinde, uzmanların, sınava girecek adaylara bazı tavsiyelerde bulunması adettendir. Son gün çalışmayı bırakın, kırlara - mırlara çıkın, sabah iyi bir kahvaltı yapın vs...
      "Hizmette sınır yoktur, sinir hiç yoktur!" şiarını düstur edinen Açık Pencere ÖYS (Ölürüm Yerleştirmezsem Sınavı) uzmanı Fahrettin Fidan, haddi olaraktan bu konuya da el atıyor, adaylara tavsiyelerini şöyle zırvalıyor, pardon sıralıyor:
      * Sınav saatini dikkate alarak, her zamankinden biraz daha erken kalkın, dışarıya çıkın, şöyle bir dolaşın. O saatlerde sokakları süpürmekte olan çöpçülerle biraz sohbet edin. Çalışma koşullarını, aldıkları ücreti, diğer sosyal hakları filan sorun. (Kimbilir, bu bilgiler belki ilerde, hatta belki de o an işinize yarayabilir, aklınızı çelebilir!)
      * Sınav öncesi sıkı bir kahvaltı yapın. Hatta kahvaltı değil, brunch yapın. (Çırağan Oteli'ndeki brunçlar bir harika!)
      * Sınava yeşil takım, yeşil gömlek, yeşil kravat, yeşil ayakkabılarınızı giyerek gidiniz. Böylece Yeşil'in siz olduğu izlenimini veriniz. Kapıda polislerin size gösterdiği saygı ve hoşgörü, salon içindeki gözlemcilerin davranışlarına da yansıyacaktır mutlaka.
      * Yeşil elbiseniz yoksa, siyah takımlarınız, gözlüğünüz de mi yok? İşte oldunuz tam bir Baba! Yanınıza, koruma numarası yapan iki de arkadaş buldunuz mu, bundan alası Şam'da kayısı... Artık isterseniz sınav kağıdınızı gözlemcilerden birine bile doldurtabilirsiniz.
      * Soruları yanıtlamaya, önce yanınızdaki arkadaşınızın en iyi yanıtladığı bölümden başlayın. Ne o?.. Kağıdını mı gizliyor kıl herif? O zaman siz gizlemeyin, yanınızda getirdiğiniz bıçağın ucunu şöyle bir gösterin. (Gördünüz mü, kağıdını nasıl göstermeye başladı lale.)
      * Soruları yanıtlarken, takıldığınız bir yer olursa, hiç çekinmeyin, yanınızdaki adayla konuşun. Salon gözlemcisi, "N'oluyor bilader, ne konuşuyorsun?" diye müdahale ederse, "Ne o? Yoksa sen konuşan Türkiye'ye karşı mısın?" diyerek çamura yatınız. İnsanımızın yüzde 60'ı aptalsa, yüzde 90'ı korkaktır, unutmayınız.
      * Diyelim ki, sınav başladı ve süre dolmak üzere. Siz ise yukarıdaki bütün bu tavsiyelerin hiçbirini uygulayamadınız, hala kağıda bön bön bakmaktasınız. Eh, artık yapacak tek şey kaldı. Birden ayağa fırlayınız, "Bomba! Bomba!" hırlayınız! Çıkan panikte, en çok soruyu yanıtlayanlardan birinin kağıdını kapınız, üzerine adınızı yazınız, gözlemciye veriniz, oradan vınlayınız!
Yazara E-Posta: masik@milliyet.com.tr