Finlandiya’nın zor yıllarını anlatan “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” adlı kitap Grigory Petrov tarafından yazıldı. Atatürk kitabı okuduğunda bu destansı başarıya hayran olmuş. Kitabın derhal ülkedeki askeri ve sivil tüm okulların müfredatına dahil edilmesini istemişti.
Bu kitap tüm yoksulluğa, imkânsızlıklara ve elverişsiz doğa koşullarına rağmen, bir avuç aydının önderliğinde, askerlerden din adamlarına, profesörlerden öğretmenlere, doktorlardan iş adamlarına kadar, her meslekten insanın omuz omuza Finlandiya’yı geri kalmışlıktan kurtarmak için verdikleri mücadeleyi anlatır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki kalkınma hamlesinin esin kaynaklarından biri bu kitaptır.
Orta Anadolu bozkırında bir vaha yaratma azmi, ülkenin demir ağlarla örülmesi, eğitim hamlesi, Köy Enstitüleri böyle bir azimle yaratılmıştı. Ne var ki o azim sürdürülemedi. Bugün 80. kuruluş yıl dönümünü kutladığımız Köy Enstitüleri ülkenin aydınlanmasından hoşlanmayan toprak ağalarıyla iç ve dış sermaye tarafından önce yozlaştırıldı,
"Bu proje Salda Gölü’nü bitirir, oraya iş makinesi sokulmaz" diye binlerce kez uyarı yapıldı. Eleştirilere karşı “İş makinesi girmeyecek, doğa korunacak” diye söz üstüne söz verildi. 12 Nisan’da koronavirüs bahanesiyle göl çevresine giriş yasaklandı. İki gün sonra gölün çevresinde çalışan iş makineleri ve kum kamyonlarının resimleri internete düştü. Ayak basmanın bile sakıncalı olduğu kumsal iş makinasıyla taranmış, kumlar kamyona yükleniyordu. TOKİ açıklama yaptı:
“Müşavir firma ve sorumlu personel ile ilgili soruşturma başlatılmış olup, sorumlu olan personeller görevlerinden uzaklaştırılmıştır.”
Bu talanın baş sorumlusu müteahhittir. Onunla ilgili açıklama var mı? Hayır.
En büyük merakımız... Göl kenarında bir başka yere nakledildiği söylenen kumlar aslında nereye gitti? Gölün
bir başka kıyısına taşındığı yolundaki ifadeler bize hiç inandırıcı gelmedi.
Bu kumlar kimi lüks villaların havuz başlarına taşınıyor olmasın?
***
İyi kum değerli bir şeydir. İtalya’nın Sardunya Ada
1890 yılında Japonya açıklarında batan Ertuğrul fırkateyninin kaptanlarından Ali Bey, eski Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in dedesidir. Yücel, Ertuğrul faciasını annesinden dinlediği şekliyle anlatır.
Padişah Abdülhamit, Japon İmparatoru’nun kendisine bir prensini göndermesi üzerine Japonya’ya bir teşekkür ziyareti düşünmüş, Ertuğrul gemisine hazır ol talimatı vermiştir.
Gemi hareket etmeden önce usta denizciler uyarılarda bulunmuştur.
Çarkçıbaşı Salih Bey, “Kazanlar iki defa yamanmıştır açık denize çıkamaz” diye rapor vermiş.
Yelkencibaşı İsmail Bey “Yelkenlerin yamalı olduğunu, şiddetli rüzgâra tahammül edemeyeceğini” söylemiş
İngiliz makinisti Harti, “Bu gemiyle Caponya’ya gitmek delilik” diye konuşmuş... Ancak sözleri duyulmazdan gelmiş.
Bu arada yukarıya şirin görünmek isteyenler de olmuş.
Direkçibaşı Hasan Bey o ara “Direkler sağlamdır” dediği için ödüllendirilmiş.
İngilizler koronayla savaşta ağır kalmıştı ama aniden hızlandılar ve Londra’da dünyanın en büyük sahra hastanesini inşa ettiler.
ExCel adı verilen Kongre ve Sergi Salonu sadece 9 günlük çabayla 4 bin kişilik korona hastanesine dönüştürüldü. Yoğun bakım yatağı ve solunum cihazı yönünden başkentteki en donanımlı hastane oldu. Askeri birliklerden yaklaşık bin asker de hastane inşasında görev aldı. Hastanede 16 bin sağlık personeli çalışacak. Kısa süre önce emekli olmuş sağlık personeli göreve çağırıldı. Hastane çevresinde sağlık personelinin kalacağı mekânlar da ayarlandı.
Sahra hastaneleri malum büyük depo, sergi salonu, hangar gibi yatay ve geniş binaların dönüştürülmesiyle kuruluyor. Altyapının hazır olması önemli. Aksi takdirde maliyet büyüyor, inşaat süresi uzuyor.
İstanbul’da tasarlanan iki sahra hastanesi boş arazilere kuruluyor ve 45 gün süreceği hesaplanıyor.
Yeşilköy’deki Dünya Ticaret Merkezi veya CNR Fuar Merkezi gibi altyapısı hazır sergi salonlarının bu işe daha uygun olduğu
Kırklareli’ne bağlı Asilbeyli köyünün pazarcı esnafı koca bir kamyon sebzeyi yükleyip Kırklareli Belediyesi’ne bağış olarak göndermiş. Muhtar İsmet Develi 400 kg sakız kabak, 500 kg havuç, 250 kg patlıcan, 275 kg bakla, 350 kg ıspanak, 400 kg pırasa, 200 adet kıvırcık marul, 400 kg domates, 200 kg salatalık ve 250 adet lahanayı Belediye Başkanı Siyami Kesimoğlu’na teslim etmiş. Başkan Kesimoğlu:
- Yapılan bağışları teşekkür ederek teslim aldık, şimdi bunlar Sosyal Vefa Destek Grubu ile Sayın Valimizin koordinasyonunda ihtiyaç sahiplerine iletilecek, diyor...
Asilbeyli köyüne buradan alkışlar...
Bu arada özellikle Trakya ve Ege’de çok sayıda sebze üreticisi ürünü şehirlere gönderemiyor. Bir sebep lokantaların kapalı, sebzeye talebin azalmış olması. İkinci sebep ulaşım zorluğu.
Belediyeler işte bu noktada devreye girmeli. İstanbul ve Ege’deki büyükşehir belediyeleri konuyla ciddi şekilde ilgilenmeli. Tarımın zor durumuyla ilgili her türlü bilgi, Ali Ekber Yıldırım’ın “Tarım Günlüğü” sitesinde mevcut.
Maskeli
İnsanlık Kovid-19 salgınının azalacağı, hayatın normale döneceği günü merak ve özlemle beklerken... Başta turizm olmak üzere birçok meslek gurubu da salgının uzun dönemli etkilerini irdeliyor. Tur operatörü Cem Polatoğlu turizmde yaşanacakları tahmine çalışıyor.
UÇAKLAR: Artık istif usulü yolcu alamayacaklar. Yüzde 50 yolcu kapasitesiyle uçacaklar, yolcular arası 1 koltuk mesafesi korunacak. Uçak sanayi krize girecek. Havayolu şirketleri ayakta durmakta zorlanacak.
OTELLER: 500, 1000 odalı otel projeleri rafa kalkacak. Her şey dahil sistemi önemini kaybedecek, Hijyen her şeyin önüne geçecek. Belki de “açık büfe” artık son bulacak. Özel hizmet veren butik, küçük, villa tipi oteller öne çıkacak.
RESTORAN, KAFE: 10-12 kişilik arkadaş yemeklerini unutalım. Arada 1 sandalye mesafeli oturma düzenine geçilecek.
DİSKO BAR: Sahnede, barda iç içe oturmak, dans etmek mümkün olmayacak. Sadece kendi masanın önünde dans edebilir, oynayabilirsin.
TRANSFER: Ailelere uygun Mini VAN ve 4 kapılı
Sosyal medyaya fotoğraflar düşüyor. Meslek lisesi öğrencileri okullarında doktorlar için maske, gözlük, tek kullanımlık önlük, tulum, maske, dezenfektan üretiyorlar. Okullar uzaktan eğitime başladı ancak meslek liseleri bu kararın dışında bırakıldı. Çok dar imkânlar ve sağlıksız koşullarda harıl harıl sağlık malzemesi üretmeye çalışıyorlar.
Halen ülkemizde çok kaliteli gözlük çerçevesi yapan imalathaneler var. Bu çerçeveleri yapan fabrikalar neden kovid ile uğraşan hekim ve sağlık personeli için siperlik ve gözlük yapmasın? Ayrıca bu üretimi yapabilecek onca plastik fabrikası, oyuncak atölyesi vs var. Öğrencilerin masa başında yapabildiği üretimi bu atölye ve fabrikalar haydi haydi yapar, hem de daha kaliteli ve seri şekilde.
Bu ülke lafa gelince “Tekstilde lider ülke” diye övünürken, neden maske, önlük, tulum üretimini tekstil fabrika ve atölyeleri değil de meslek okulları yapıyor? Aile hekimlerinin hâlâ maske sıkıntısından söz etmeleri kimseyi
Eski bir denizci dostumuz korona hastalarına sahra hastaneleri kurulması için hazırlık yapıldığı haberlerini okumuş, telefonda dedi ki:
- Bizim halen işler vaziyette olan üç feribotumuz var. Her biri 400 yataklı. Bu feribotlar pekâlâ hastane-otel olarak kullanılabilir. Halen Ankara feribotu Piri Reis Üniversitesi tarafından okul gemisi olarak kullanılıyor. Samsun feribotu TÜDEV adlı vakfa kiralanmış. İskenderun feribotu ise bildiğim kadarıyla ordunun emrinde bulunuyor. Bu feribotlardan bir veya ikisi halen kullanımda olmayan Haydarpaşa Limanı’na çekilebilir. İçlerinde bir otelde bulunması gereken tüm malzeme hatta su arıtma cihazı bile vardır. Giriş katı vasıtalara ayrıldığı için giriş çıkış kolay olur. Kullanıma sahra hastanelerinden daha uygundur.
Virüs dolu gemi
Elefterios Venizelos feribotu Pire Limanı’na yanaşmış bekliyor.