Kırklareli’ne bağlı Asilbeyli köyünün pazarcı esnafı koca bir kamyon sebzeyi yükleyip Kırklareli Belediyesi’ne bağış olarak göndermiş. Muhtar İsmet Develi 400 kg sakız kabak, 500 kg havuç, 250 kg patlıcan, 275 kg bakla, 350 kg ıspanak, 400 kg pırasa, 200 adet kıvırcık marul, 400 kg domates, 200 kg salatalık ve 250 adet lahanayı Belediye Başkanı Siyami Kesimoğlu’na teslim etmiş. Başkan Kesimoğlu:
- Yapılan bağışları teşekkür ederek teslim aldık, şimdi bunlar Sosyal Vefa Destek Grubu ile Sayın Valimizin koordinasyonunda ihtiyaç sahiplerine iletilecek, diyor...
Asilbeyli köyüne buradan alkışlar...
Bu arada özellikle Trakya ve Ege’de çok sayıda sebze üreticisi ürünü şehirlere gönderemiyor. Bir sebep lokantaların kapalı, sebzeye talebin azalmış olması. İkinci sebep ulaşım zorluğu.
Belediyeler işte bu noktada devreye girmeli. İstanbul ve Ege’deki büyükşehir belediyeleri konuyla ciddi şekilde ilgilenmeli. Tarımın zor durumuyla ilgili her türlü bilgi, Ali Ekber Yıldırım’ın “Tarım Günlüğü” sitesinde mevcut.
Maskeli günler
Maske önce paralı olacak dendi. Sonradan ücretsiz yapıldı.
Eczanelerin parayla maske satması yasaklandı.
Cerrahi maskeler eczanelerde 5 TL ye satılıyordu. Her birinin 4 lira alınışı vardı. Ürün ellerinde kaldı. Bir eczacı dostumuza ne yapacaklarını sorduk. Dedi ki:
- Depo geri alırsa alacak. Eğer almazsa parayı cebimizden ödemiş olacağız.
Peki, vatandaş ücretsiz maskeye nasıl ulaşacak?
İnternette verilen bilgide deniyor ki:
“Turkiye.gov.tr adresindeki formu doldurmanız yeterlidir. Vatandaşlarımızın her hafta ‘1’ paket maske (5 adet) alma hakkı bulunmaktadır. Maskeleriniz PTT Kargo ile ücretsiz olarak adresinize getirilecektir.”
Hizmet güzel, ancak 15 bin PTT kuryesi 23 milyon haneye maske paketlerini (üstelik her hafta) nasıl ulaştırabilir? Kaldı ki vatandaşların önemli bir kısmı da internet kullanmıyor.
Maskelerin belediyeler, muhtarlıklar ve eczaneler tarafından dağıtılması öneriliyor. Ki makulü de budur.
KURYE
Kargo elemanı olarak çalışan delikanlı anlatıyor...
“Her gün 150’den fazla adrese kargo taşıyorum.
Mümkün olduğu kadar temiz çalışıyorum.
Akşam eve gidince yıkanıyorum.
Ancak evimiz kalabalık.
Yine de evdekilere virüs taşımaktan korkuyorum.
Bu bir yana... Akşama kadar koşuşturmaktan canımız çıkıyor.
Çoğu insan evde otururken bizim oturma lüksümüz yok.
Normal zamanın iki katı koşturuyoruz.
Ancak ne yazık ki bu yorgunluğa rağmen aylığımızda hiçbir artış yok.
Yine asgari ücrete talim ediyoruz.”
Delikanlı yakınmakta haklı.
Korona günlerinde dışarıda çalışanların ücretleri mutlaka artırılmalı.
Vatandaşlar da kapıya gelen kuryelere küçük bir katkı yapmalı.
KOCA
Bir anket elemanı soruyor:
- Size göre Sağlık Bakanı Fahrettin Koca başarılı mı?
- Başarılı olup olmadığı veya ne kadar başarılı olduğu daha sonra anlaşılır. Ancak kamuoyuyla iletişimi ve gazetecilerle diyaloğu çok başarılı... Çok net ve açık konuşuyor. Her türlü soruyu aynı nezaketle karşılıyor. Samimiyeti, nezaketi, ilişki biçimi çok ölçülü. Bu dönemde bakanlıkta böyle bir ismin bulunması bizim için şans oldu.
BALE
Rusya’nın Perm şehrinin opera ve bale tiyatrosu oyunlarını internetten canlı yayınlayacak. Gösteri sırasında salona bir tek seyirci alınacakmış.
O kişi de kurayla saptanacak, testten geçmiş ve sağlıklı olduğu kanıtlanmış bir kişi olacakmış.
Sanat tarihine de yeni sayfalar ekleniyor görüldüğü gibi.
HİMMET DEDE!..
“Kendisi muhtac-ı himmet bir dede,
nerde kaldı gayrıya himmet ede”
Böyle bir söz vardır lügatimizde. Herkes her şeyi söyleyebilir ama Türkiye’ye kimse buna benzer bir yakıştırmada bulunamaz.
Nereden mi kanaat getirdik buna?
Dünkü açıklamalarda Sırbistan, Karadağ, Kosova, Bosna Hersek ve Sırbistan’a sağlık malzemesi gönderdiğimizi duyunca. Fotoğraflarda Kovid’le mücadele için gerekli malzemeler askeri uçağa yüklenirken görülüyordu.
Bu ülkelerin Kovid karnesi bizim kadar kritik değil. Bunlar az hasarlı ülkeler. Ancak Ankara onların “Osmanlı bakiyesi” olduğunu düşünerek himmet ve himaye kararı almış olmalı.
BANKACILAR
Bankada çalışan hanım okurumuz yazıyor:
“Şubelerimiz bildiğiniz gibi yüzde 50 personelle çalışıyor. Haftanın yarısında çalışıp, yarısında evde oturuyoruz. Çalışmadığımız günler yıllık iznimize sayılıyor. Çalıştığımız günlerde ise iki kişilik iş yapıyoruz. Yükümüz çok artıyor...”
Burada da bir haksızlık göze çarpıyor. Personelin ücretli izni hiç ediliyor. Üstelik hastalık kapma tehlikesini içeren bir iş yapıyor banka çalışanları.