<#comment>#comment>Bir vatandaş, annelerin uyarılarının da öğretici olduğuna ilişkin örnekleri "Annelerimizden ne öğrendik" başlıklı mizahi bir metinde toplamış. Okuyalım:
Annelerimizden neler mi öğrendik?
1) Sabırlı olmayı
"Baban eve gelsin, sen görürsün"
2)Hakkımızı alacağımızı
"Eve bir gidelim ben bilirim sana yapacağımı"
<#comment>#comment>*Belki, Tanrı yanlış insanlarla tanışmamızı istedi doğru insanı tanımadan önce; böylece en sonunda doğru insanla tanıştığımızda, bu hediyenin ne yüce olduğunu anlamamız için.
*Belki, mutluluk kapısı kapandığında, başkası açılıyordur, fakat böyle zamanlarda kapanan kapıya öyle uzun bakarız ki, bizim için açılan diğer kapıyı görmeyiz bile.
*Belki, en iyi arkadaşlık, sallanan bir koltukta beraber sallandığınız, tek bir kelime etmediğiniz ve giderken bunun hayatınızdaki en iyi sohbet olduğunu düşündüğünüz kişilerde saklıdır.
*Belki, elimizde olanın kıymetini kaybettiğimizde anladığımız doğru olabilir, fakat elimize gelene kadar neler kaçırdığımızın farkına varamadığımız da doğrudur.
*Birine sevginizin tümünü sunmak, asla sizi de ayni şekilde seveceğinin garantisi değildir. Sevgiye karşılık beklemeyin; Sadece sevginin karsıdakinin kalbinde büyümesini bekleyin; fakat olmazsa da, sizin kalbinizde büyüdüğüne emin olun.
*Görünüşe aldanmayın; kandırıcı olabilir. Zenginliğe aldanmayın; yok olur gidebilir.
<#comment>#comment>Aşağıdaki bilgiler Amerika'da ders kitabı olarak okutulan, Modern World History isimli kitabın 343, 344, 345 inci sayfalarından alındı... Yazarı; Prof. Jackson J. Spielvogel... ABD'nin gelecekteki yöneticileri olan bugünkü gençleri, Ermeni sorununu bu kitaptan öğreniyorlar. Orada görevli diplomatlarımız ve diğer yurttaşlarımızın çocukları da bu kitabı okuyor. Bakalım kitap ne diyor:
"7 ay çinde 600,000 ermeni öldürülmüştü. 500 bini göçe zorlandı. Daha sonra 400 bini Suriye ve Mezopotamya çöllerinde kırılarak öldüler. 1915 Eylülünde 1 milyon ermeni ölmüştü. Onlar bir gurup halkın kitle katliamına hedef olarak soykırım kurbanı oldular (Bu uygulama 1993 - 96 Bosna savaşında etnik temizlik olarak adlandırıldı).
1918'de 400,000 ermeni daha katledildi...
***
Bu desteksiz atışlara karşı Türk diplomatları ve duyarlı yurttaşlarımızın bir tepkisinin olacağını sanıyoruz... Yukardaki bilgiyi bize ileten Sayın M.Kemal Öztürk'e teşekkürlerimizi sunuyoruz.
<#comment>#comment>Telekom'un satışa çıkarılması Türkiye'ye neler kaybettirecek, neler kazandıracak? Kamuoyu bilmiyor. Çünkü mevzu kamuoyunda tartışılmıyor. Tartışılmasının yararı da yok.
Türkiye "ya bu yasayı çıkaracaksınız ya da çıkracaksınız", çıkmazına sıkıştırıldı.
Yasa çıkmazsa para yok, kriz var.
Bu bağlamda Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün direnişi de safsata...
Kamu ve özel bankaların soyulmasına seyirci daha doğrusu yardımcı olan Üçlü Koalisyon, Telekom, THY, Tekel gibi kuruluşları satılmaya mahkum etti.
Üstelik de satışların daha başındayız. Dışardan yönetilmeye başlayan Türkiye daha neler satacak. Bilmiyoruz. Bush'lar biliyor...
<#comment>#comment>Galatasaray maçında Fenerbahçe tribünlerine Namdar Rahmi Karatay'ın ünlü şiirinden esinlenen dizeler asılmış... Günlerdir lacivert gömlek ve sarı kravatla dolaşan ve pek mutlu görünen Sevgili Hasan Pulur'un dün sütununa aldığı dizeler şöyle bitiyordu:
"Üstüne çul vursanız it onu kanat sanırEşeğe gem vurmayın kendini at sanır..."Galatasaraylılar da bu dizeleri kendilerine göre değiştirmiş:
"Üstüne tüy dikseniz kuş onu kanat sanır,Bir defa yem vermeyin, kendini şampiyon sanır..."***Fener - G.Saray maçıyla ilgili şikayetler bitecek gibi değil. Stada gelen G.Saray'lı taraftarlar iki saat kapıda bekletilmiş. Stad içinde tuvaletleri kilitli bulmuşlar. Su bile satılmıyormuş. Bu arada tribünlerden "Öleceksiniz..." yollu anonslar yapılıyor seyirci "a..a..göreceksiniz" diye tempo tutuyormuş. Gözlemciler ne bunları ne tribünlerden yağan maddeleri görmemiş..
Sadece onlar olsa iyi.. TRT'deki spor programında anlı şanlı spor yazarları da üç maymunları oynuyordu geçen akşam. Bırakın çakmakları sahaya atılan koca koca su şişelerini bile görmemişlerdi. Artık neyi gördülerse...
Eyyamcı Federasyon 500
<#comment>#comment>Satrançtan tasarruf olur mu? Eğer sözkonusu ülke Türkiye ise olur, nitekim oldu ve bu yıl yapılması planlanan Üniversitelerarası Satranç Şampiyonası iptal edildi. Peki, sebep?
Üniversiteler Federasyonu Genel Sekteri Nihat Doker sebebi şöyle açıklıyor:
"Başbakanlık'tan gelen 'Tasarruf Genelgesi' nedeniyle pekçok federasyon gibi bizim federasyonumuz da bazı yarışmaları, şampiyonaları iptal etmek zorunda kaldı. Geçmiş yıllarda hentbol, satranç, okçuluk, boks, kürek, kayak, dağcılık vs. gibi branşlarda şampiyonalar düzenlerdik. Bu yıl "Tasarruf Genelgesi" gelince yukarıda saydığım branşlardan hentbol hariç diğer bütün müsabakaları iptal ettik. "
Üniversite oyunlarına 2500 genç katılacakmış... Toplam masrafı 64 milyar lira imiş... Bu paradan tasarruf edilmiş.
Bu kadarcık para için üniversite gençlerinin yılda bir kez biraraya gelip spor etkinliklerinde kaynaşması önleniyor.
Devlet, bu kadarcık parayı tasarruf edeceğim diye, ders yılı başında gençlere verdiği sözü tutmuyor.
<#comment>#comment>Geçen pazar günü yayınladığımız bilmecenin doğru yanıtları şöyle:
1)Yarışı Andersson kazanır... 2) X ve Y yapışık ikizlerdir...3) Ortaya yakın bir yerde, boru kibrit vb. ile ısıtılır. Isınan suyun aktığı yönde boru da ısınacağı için boruya dokunularak yön bulunur... 4) A yalancı, B doğrucu, C ise yalancıdır.5) Kız siyah saçlı, erkek ise sarı saçlıdır. (ikisi birden yalan söylüyor).6) 90 dakika. (12:15'ten 1:45'e kadar geçen süre. Eğer arka arkaya 7 defa bir kez çalan gong sesi duyarsanız saati anlamanız için yeni bir gong beklemenize gerek yok, çünkü ilk çalacak olan gong, saat 2'nin ilk gongu olacaktır.)
Doğru yanıtları dolaysıyla Volkan Doda, Aydın Göçer, İsmail Bilgin, Sinan Özdil, Orhan Buluç, Gülşah Kotil, Engin Oruç, Sezgin Sucu, Hasan Otu ve Cengiz Eremektar'a teşekkürle...
Haber gazetelerde "Yozgat'ın Boğazlıyan ilçesinde çocukları yağmur duasına götüren minibüs devrildi, 2 çocuk öldü" başlığıyla yayınlanmıştı. Yozgat Valisi Hüseyin Önal , bir açıklama göndererek Boğazlıyan İlçesi Gazipaşa İlkokulundaki öğrencilerin yağmur duasına değil ağaç dikme törenine gitmekte olduklarını bildirdi. Sayın Vali, kazanın oluştuğu mekanda köylülerin
<#comment>#comment>OECD'deki dostumuz Mehmet Öğütçü dün Paris'ten şu notu göndermiş:
"Fransız dostlarım bizi geçen akşam Seine Nehri üzerinde büyük bir gemide tango dans partisine davet ettiler. Son derece nezih bir gruptu. Arjantin, İtalyan, Fransız, İngiliz ve Amerikalı konukların çoğu tango meraklısı idiler.
Gecenin beni hem çok şaşırtan hem de sevindiren yönü hepsinin "guru"su olan tango hocasının bir Türk çıkması oldu: Metin Yazır.Yozgat'ın bir köyünde çobanken yedi yaşında Almanya'ya gitmiş. Araba hırsızlığından sokak serseriliğine kadar her şeyi denemiş. Taa ki "Paris'te Son Tango" filmini seyredene kadar. Ve tangocu olmaya karar vermiş. Çok çalışmış. Şimdi "Tangonun anavatanı Arjantin, yavruvatanı Türkiye" dedirtecek bir şöhrete sahip. Dört günden fazla bir ülkede kalamıyor. ABD'de, Almanya, İtalya ve Fransa'da dans okullarında ders veriyor. Kadınların gösterdiği ilgiye ve tango performansına tanık oldum. Çok etkileyici idi.
Hele hele Onur Mete'nin "Günlerden Yaz" parçası eşliğinde üç kadın danscı ile aynı anda figürlerini sergilemeye başladığında koltuklarımız kabardı. Gözlerim daldı. Galiba tanıtım için yüzmilyonlarca dolar döküp sicilimizi temiz