OECD'deki dostumuz Mehmet Öğütçü dün Paris'ten şu notu göndermiş:
"Fransız dostlarım bizi geçen akşam Seine Nehri üzerinde büyük bir gemide tango dans partisine davet ettiler. Son derece nezih bir gruptu. Arjantin, İtalyan, Fransız, İngiliz ve Amerikalı konukların çoğu tango meraklısı idiler.
Gecenin beni hem çok şaşırtan hem de sevindiren yönü hepsinin "guru"su olan tango hocasının bir Türk çıkması oldu: Metin Yazır.
Yozgat'ın bir köyünde çobanken yedi yaşında Almanya'ya gitmiş. Araba hırsızlığından sokak serseriliğine kadar her şeyi denemiş. Taa ki "Paris'te Son Tango" filmini seyredene kadar. Ve tangocu olmaya karar vermiş. Çok çalışmış. Şimdi "Tangonun anavatanı Arjantin, yavruvatanı Türkiye" dedirtecek bir şöhrete sahip. Dört günden fazla bir ülkede kalamıyor. ABD'de, Almanya, İtalya ve Fransa'da dans okullarında ders veriyor. Kadınların gösterdiği ilgiye ve tango performansına tanık oldum. Çok etkileyici idi.
Hele hele Onur Mete'nin "Günlerden Yaz" parçası eşliğinde üç kadın danscı ile aynı anda figürlerini sergilemeye başladığında koltuklarımız kabardı. Gözlerim daldı. Galiba tanıtım için yüzmilyonlarca dolar döküp sicilimizi temiz göstermeye çalışmak yerine böylesi değerlerimizi öne çıkarıp kendimizi onların aracılığı ile tanıtmak çok daha akıllıca olacak...
"Suçluların telaşı" içinde sürekli konuşan Mesut Yılmaz'a vatandaş önerisi:
"Sus. Susmadıkça sıra sana gelecek."
Bir vatandaş
Araştırmacı Kudret Emiroğlu'nun "Gündelik Hayatımızın Tarihi" adlı kitabından bir küçükbölüm:
(...)Rüşvet: Osmanlı tarihçisi Peçevi'nin (1574-1649) bildirdiğine göre, halk arasında Şemsi Paşa'nın "Padişaha rüşvet aldırdım ve bununla bu devletten Kızıl Ahmet Paşa'nın öcünü aldım!" deyişi çok yaygın bir sözdür... Osmanlıların 1461'de sona erdirdiği Candaroğlu Beyliği'nden gelen Şemsi Paşa, "Onlar bizim ocağımıza su döktükleri gibi ben de onların ocağını söndürecek bir başlangıç düzenledim" diyerek Padişah 3. Murad'a 40 bin altın rüşvet verdiği için sevinmekte, "Artık rüşvet almaktan geri duramazlar ve rüşvet ile devletleri tutunamaz" demektedir...
Okurlarımızın bilmecelere gösterdikleri ilgi üzerine Türkiye Zeka Vakfı tarafından hazırlanmış birkaç zeka oyununu dikkatlere sunuyoruz. Yanıtlarını salı günü vereceğiz. Şimdi iş başına...
1)ANDERSSON, HAGi
Fenerbahçe'nin ve Galatasaray'ın iki yıldız futbolcusu 100 m.lik bir yarış yaparlar. Andersson yarışı bitirdiğinde Hagi 97 m. koşabilmiştir. Bunun üzerine ikinci yarışa Andersson 3m.geriden başlar. İkinci yarışın sonucu ne olur?
2)HUKUK PROFESÖRÜ
Bir hukuk profesörü yakından tanıdığı X ve Y ile ilgili şunları yazmıştır:
1.Ne X, ne de Y birbirlerini öldürmeyi düşünmezler ve göze alamazlar.
2.Eğer biri diğerini ağır yaralayacak olsa, hiç bir mahkeme ona hapis cezası veremeyecektir.
Büyük ilgi uyandıran ve tamamen doğru olan bu durumu açıklayınız.
3)SUYUN YÖNÜ
Geniş ve karanlık bir odada duvardan duvara uzanan madeni bir boru bulunmaktadır. içinden su akan bu boruyu delmeden ve açmadan suyun hangi yönde aktığını nasıl anlarsınız?
4)DOğRUCU - YALANCI
A,B ve C, ya devamlı doğru ya da devamlı yalan söylemektedir.
A:"üçümüz de yalancıyız"
B:"Yalnızca birimiz doğrucudur"
dediğine göre her birinin hangi gruba (doğrucu / yalancı) ait olduğunu bulunuz.
5)HANGi ÇOCUK
Bir kız ve erkek çocuk konuşmaktadırlar:
Siyah saçlı olan: "Ben erkeğim"
Sarı saçlı olan:"Ben kızım"
demektedir.
En az biri yalan söylediğine göre, her iki çocuğun da saç rengini bulunuz.
6)DUVAR SAATi
Komşunuzun duvar saati saat başlarında saat sayısı kadar, çeyrek saatlerde (15, 30 ve 45. dakikalar) ise bir kez gong vurmaktadır. Komşunuzun evinden bir gong sesi duyduğunuzda saatin kaç olduğunu kesin olarak bilebilmeniz için en fazla ne kadar süre beklemeniz gerekir?