Bir vatandaş, annelerin uyarılarının da öğretici olduğuna ilişkin örnekleri "Annelerimizden ne öğrendik" başlıklı mizahi bir metinde toplamış. Okuyalım:
Annelerimizden neler mi öğrendik?
1) Sabırlı olmayı
"Baban eve gelsin, sen görürsün"
2)Hakkımızı alacağımızı
"Eve bir gidelim ben bilirim sana yapacağımı"
3)Diyalog kurmayı
"Sana bir şey sorduğumda cevap ver!"
Ne söyliyeyim anne?
Sus! Bana cevap verme!
4)Tıp bilgilerini
"Gözlerini şaşı yaparken bir gün öyle kalıvereceksin, göreceksin gününü."
5) Olgun olmayı
"Bu tabağın hepsini bitirmezsen asla büyüyemezsin".
6)Genetik bilgileri
"Sen de o lanet olası babana çektin."
7)Bilgeliği
"Benim yaşıma gel de anlarsın o zaman..."
8)Adaleti
"Bir gün senin de çocukların olucak.. İnşallah onlar da sana senin şimdi bana yaptıklarını yaparlar..."
ANAP’lı Taşar: "Vekil kalabilmek için yaş sınırı olsun" demiş.Sen bırak yaş sınırını, ayakta durabilme sınırı getir önce arkadaş!..Cihan Demirci
Yiğidi öldürelim ama hakkını da verelim... CHP İl Kongrelerinde Baykal'a karşı adayların birbiri peşinden seçim kazanıp il başkanı olmalarını Baykal'ın umulmayan yenilgisi olarak sütunlara geçiyoruz. Ama bu olayın demokratik yönü üzerinde yeterince durmuyoruz.
Acaba DSP'de böyle bir gelişme yaşanabilir mi?
Ecevit'e karşı bir il başkanı ortaya çıkıp seçim kazanabilir mi? FP'de Erbakan'a karşı bir ismin Ankara İl Başkanı olması üzerine çıkan olaylar hatırda değil mi? Parti içi demokrasi en iyi CHP'de işliyor. Bunu da görelim.
Milliyetçi, mukaddesatçı, muhafazakar, liberaldiler... Yıllarca solun her türlüsüne karşı savaştılar. Bayrak, ezan, vatan tehlikedeydi. Onlar sahip çıktılar.
Ülkeyi vatan hainlerinden (soldan) temizlediler...
Şimdi rahat rahat ülkenin para eden nesi varsa satıyorlar
İnsan ister istemez merak ediyor...
Yoksa bunların derdi ülkeyi kapitalistlere satamamak mıydı?
Solculara satışa engel oluyorlar diye mi kazıyorlardı?
Ne dersin yurdum insanı?
Fransız Meclisinde soykırım yasa tasarısı kabul edilince geri çektiğimiz ancak şimdi tekrar gönderdiğimiz Büyükelçi Sönmez Köksal'la ilgili olarak Fransa'da yaşayan bir okurumuzdan mektup aldık... Bakınız ne diyor:
"Acaba Büyükelçi Sönmez'in Paris'e geri dönüşü Başkent'te bizim haberdar olmadığımız ve yeni unsurlar içeren ciddi bir değerlendirmeden sonra mı kararlaştırıldı?
Zira, Fransa Ulusal Meclisi soykırım yasa tasarısını kabul edince "ciddi bir değerlendirme" yaparak ve incinen ulusal onurumuzu gerekçe göstererek Büyükelçi'yi geri çekmiştik. Aradan geçen sürede Fransa, Türkiye ile ilişkilerin kritik önemi çerçevesinde "pişman" olup özür mü diledi, yoksa bu tavrını telafi edecek adımlar mı attı? Yoksa, (affedersiniz) tükürdüğümüzü yaladık.
Kamuoyu sokaklara döküldü. Tehditler savruldu. Sonra kuzu kuzu başladığımız noktaya mı dönüyoruz. O zaman ya başlangıçtaki hesapsız tutum hataydı ya da şimdi ki... İki tutumun mimarları da hala işbaşında olduğuna göre birisi bize aradan geçen sürede neyin değiştiğini ve bu iki tutumun sağlam gerekçelerini izah etmeli.. Bu konuda meraktayız...
Pazar günkü bilmecenin doğru yanıtı "Yüzde 5" idi.
Doğruyu bulan okurlarımız:
"Deniz Turgay Altılar, Sezgin Sucu, Murat Ertuğ, Volkan Doda, Yeşim Esemen Orhan Cingöz, Mithat Yılmaz, Yusuf Mutaf, Abdülkadir Uyanık, Kürşat Çelik, Şeniz Akça, Ali Çakaroğlu, Feyzan Tuzkaya, Aydın Göçer, Nevin Donat ve Mustafa Çakır"a tebrik ve teşekkürlerimizi yolluyoruz.