<#comment>#comment>"Genel Merkez'e gitmek istiyoruz, hayır olmaz, diyorlar. Peki neden diye soruyoruz, Genel Merkez binası çok küçük, sizi almaz, yanıtını veriyorlar. Böyle birşey olur mu arkadaşlar?"
DSP İzmir milletvekili Kemal Vatan, geçtiğimiz hafta partisinin grup toplantısında bu şikayeti dile getirmiş, arkadaşlarından da alkış almıştı.
Aradan bir hafta geçti, DSP'yle ilgili bir başka haber dünkü Hürriyet'te şu şekilde yer aldı:
"Başbakan Bülent Ecevit'in eşi DSP Genel Başkan Yardımcısı Rahşan Ecevit, son siyasi gelişmeleri görüşmek üzere partisinin Başkanlık Divanı'nı Oran'daki evinde olağanüstü toplantıya çağırdı. "
Bir parti ki... Genel Merkezi milletvekillerini alamayacak kadar küçük...Ama Genel Başkan'ın evi parti toplantısı yapacak kadar büyük!
Parti küçük ama komedi büyük...
Nasıl olur da b"ylesine büyük gürültüyle g"zaltına alınan "çete mensupları" daha ilk duruşmada toptan tahliye edilir. Sanıkların avukatı Ceyhan Mumcu çok ilginç bir iddiada bulunuyor bu soruyu yanıtlarken:- Çünkü müvekkillerim hakkında ileri sürülen iddialar ve delil diye ortaya konulan şeyler ipe sapa gelmez şeylerdi. Ortada çok açık ve çarpıcı bir komplo vardı...- Neydi bu komplo?- Bir büyük ve ünlü holding, Devlet Tiyatroları'nın kent merkezlerindeki kimi tiyatro binalarına g"z koymuştu. Rahmi Dilligil' den, bu yerleri kendisine devretmesini istiyordu. Amacı bu dev binaları ticari işyerine d"nüştürmekti... Müvekkilim bunu kabul etmediği için kendisine bu komplo kuruldu.İnsanın b"yle bir iddiaya inanası gelmiyor.. Gelmiyor ama sanık avukatı Ceyhan Mumcu iddiasında ısrarlı... Ve duruşma sırasında eğer sıkışırsa bu çok ünlü holdingin adını verecek gibi g"rünüyor... Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Rahmi Dilligil ile 9 tiyatrocu arkadaşı "çete kurmak", "zimmete para geçirmek" "g"revi k"tüye kullanmak" gibi ağır suçlamalarla g"zaltına alınmışlardı. Haber gazetelerde "Birinci Perde Operasyonu" diye takdim edildi. Sanıklar yaklaşık 4 ay süren cezaevi hayatından sonra
<#comment>#comment>Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Rahmi Dilligil ile 9 tiyatrocu arkadaşı "çete kurmak", "zimmete para geçirmek" "görevi kötüye kullanmak" gibi ağır suçlamalarla gözaltına alınmışlardı. Haber gazetelerde "Birinci Perde Operasyonu" diye takdim edildi. Sanıklar yaklaşık 4 ay süren cezaevi hayatından sonra geçenlerde ilk duruşmaya çıkarıldılar... Ve tümü serbest bırakıldılar.
Nasıl olur da böylesine büyük gürültüyle gözaltına alınan "çete mensupları" daha ilk duruşmada toptan tahliye edilir. Sanıkların avukatı Ceyhan Mumcu çok ilginç bir iddiada bulunuyor bu soruyu yanıtlarken:
- Çünkü müvekkillerim hakkında ileri sürülen iddialar ve delil diye ortaya konulan şeyler ipe sapa gelmez şeylerdi. Ortada çok açık ve çarpıcı bir komplo vardı...
- Neydi bu komplo?
- Bir büyük ve ünlü holding, Devlet Tiyatroları'nın kent merkezlerindeki kimi tiyatro binalarına göz koymuştu. Rahmi Dilligil' den, bu yerleri kendisine devretmesini istiyordu. Amacı bu dev binaları ticari işyerine dönüştürmekti... Müvekkilim bunu kabul etmediği için kendisine bu komplo kuruldu.
İnsanın böyle bir iddiaya inanası gelmiyor.. Gelmiyor ama sanık avukatı Ceyhan Mumcu iddiasında
Saadet mi olsun, Mürüvvet mi? Bize kalırsa yeni partinin adı "Basiret" olsun...Çünkü partileri ikide bir basiretsizlikten kapatılıyor.Sen kalk fakirin fukaranın insan gibi yaşaması için sefaletten çıkış programları hazırlayacağına, ulusal kaynaklara dayalı milli kalkınma politikaları üzerinde çalışacağına.. Türbana takıl... Kah "šniversite rekt"rleri türbanlı kızlarımızı kapıda karşılayacak" diye zırvala... Kah "Türban yakında milli kıyafet olacak" diye demeçler patlat...Yetmedi... Mİllet Meclisi'ne türbanlı milletvekili sokmaya kalkış...Parti üstüne parti kapattır.Yenilikçi yiğit de Gelenekçi yiğitten fazla basiretli değil.O da "Minareler süngümüz" diye Ordu'ya şiirle meydan okuyayım derken gitti gümbürtüye...Ara sıra düşünmüyor değiliz.. Acaba Necmettin Erbakan ve şurekası dindar kesime mi çalışıyor... Yoksa parababalarına mı?Dindar kesime çalışsalar ciddi politikalar izleyerek bu kesimi iktidara taşımaya çalışmazlar mıydı? Bunlar ne yapıyor? İkide bir zırvalayıp üsüste parti kapattırıyor. Dine sığınmış fakir fukaraya iktidar yolunu tıkıyor.O arada kendileri dünya nimetleri içinde yüzüyor. Keyif sürüyor. Sıra geldi yeni partiye isim aramaya... Deneyim fırsatı... -
"Ararat" ın çekimleri 22 Mayıs'ta Toronto'da başlamış. Ermeni soykırımını konu edinen filmde Charles Aznavour, Eric Bogasian ve Christopher Plummer gibi ünlüler oynayacakmış. Cinsellik, kültür ve kişisel kimlik kavramlarını ele alan filmi Egoyan, en kişisel ve "nemli çalışması olarak g"rüyormuş. Egoyan'ın "Exotica" ve "The Sweet Hereafter" filmleri Türkiye'de g"sterilmiş, "zellikle ikincisi eleştirmenlerimizden "vgüler almıştı. Olayı bize duyuran Sayın Ersin Pertan diyor ki:- Ararat, ikinci bir "Geceyarısı Ekspresi" olacağa benzer. Türkiye'nin yetkili organları ve sivil kuruluşlar bu konuda harekete geçmeli, film bittikten sonra ortaya koyacakları tepkileri baştan koymalıdır. Yapılacak işlerden biri Ararat'ın yapımcıları olan Alliance Atlantis ve Serendipity Point firmalarına başvurmak; Türkiye'nin Amerikan filmlerinin iyi bir pazarı olduğunu hatırlatmak ve filme Türkiye'yi incitecek unsurların konulmamasını "nermektir.Evet... Bir kez da "Atı alan šsküdar'ı geçmeden" harekete geçelim... Dünyaca ünlü sinema dergisi Variety' nin verdiği habere g"re... ABD'nin büyük dağıtımcı stüdyosu Miramax, Ermeni k"kenli Kanadalı y"netmen Atom Egoyan' ın çekeceği "Ararat"
<#comment>#comment>Dünyaca ünlü sinema dergisi Variety'nin verdiği habere göre... ABD'nin büyük dağıtımcı stüdyosu Miramax, Ermeni kökenli Kanadalı yönetmen Atom Egoyan'ın çekeceği "Ararat" adlı filmin dağıtımını üstlenmiş.
"Ararat" ın çekimleri 22 Mayıs'ta Toronto'da başlamış. Ermeni soykırımını konu edinen filmde Charles Aznavour, Eric Bogasian ve Christopher Plummer gibi ünlüler oynayacakmış. Cinsellik, kültür ve kişisel kimlik kavramlarını ele alan filmi Egoyan, en kişisel ve önemli çalışması olarak görüyormuş. Egoyan'ın "Exotica" ve "The Sweet Hereafter" filmleri Türkiye'de gösterilmiş, özellikle ikincisi eleştirmenlerimizden övgüler almıştı.
Olayı bize duyuran Sayın Ersin Pertan diyor ki:
- Ararat, ikinci bir "Geceyarısı Ekspresi" olacağa benzer. Türkiye'nin yetkili organları ve sivil kuruluşlar bu konuda harekete geçmeli, film bittikten sonra ortaya koyacakları tepkileri baştan koymalıdır. Yapılacak işlerden biri Ararat'ın yapımcıları olan Alliance Atlantis ve Serendipity Point firmalarına başvurmak; Türkiye'nin Amerikan filmlerinin iyi bir pazarı olduğunu hatırlatmak ve filme Türkiye'yi incitecek unsurların konulmamasını önermektir.
Evet... Bir kez da "Atı
<#comment>#comment>Hürriyet'te dün yayınlanan haberin başlığı "Türkiye'ye füze kalkanı" idi.. Habere göre... Türkiye, İsrail ve ABD arasında ortak füze savunma sistemi oluşturulması için gizli toplantılar yapılıyormuş... Bölgede artan füze tehdidine karşı Türkiye, birkaç yıl içinde, savunma füze sistemleri ile donatılacakmış. Çünkü ülkemiz İran,Irak ve Suriye'nin tehdidi altındaymış!
***
Senaryoyu farketmiş olmalısınız...
1)ABD, başka ülkelere satmakta zorlandığı füzeleri Türkiye'ye satmak istiyor. Türkiye durup dururken füze almaz. Tehdit lazım... O yüzden İran, Irak, Suriye tehditleri gündeme getiriliyor. Gerçi bu üç ülkeden Türkiye'ye bugün için tehdit yok. Ama onlara karşı savunma adı altında saldırı füzeleri ile donatılacak Türkiye'ye karşı tepki ve karşı tehdit elbet doğacaktır.
2)Türkiye'nin İran, Irak ve Suriye ile dalaşması bölgede hem ABD, hem İsrail'in işini kolaylaştıracaktır. İsrail'in yükü hafifleyecek, ABD bölgede İsrail ile birlikte Türkiye'yi de radikal ülkelere karşı baskı unsuru olarak kullanacaktır.
Türkiye'nin ekonomik krize girmesi (veya sokulması) ABD'nin bölgede Türkiye'yi kullanmasını kolaylaştırıyor.
<#comment>#comment>30 Haziran'da yapılacak CHP Kurultayı'nda Deniz Baykal' ın karşısına aday olarak çıkan Ertuğrul Günay bu kararının sebebini anlatıyor:
- Sayın Baykal hem vatandaş hem de parti örgütü nezdinde inandırıcılığını çoktan kaybetti. Onun tek derdi parti içi iktidarı ele geçirmek. 3 seçim kaybetmesine karşın yine de bu huyundan vazgeçmedi. Sonuç ortada; parti küçülmeye devam ediyor, dağılma süreci devam ediyor.
- Partiyi sağa çektiği iddialarına ne diyorsunuz?
- Bunlardan daha önemli olan tutarlılıktır. Sayın Baykal' da bu tutarlılık yok... Esen rüzgara göre birşeyler söylüyor ama söylediklerine kimse inanmıyor. 10 gün sonra yapacağımız kurultay için broşür hazırlamışlar. İçinde herşey var halkın sorunları yok. Örneğin, "beden eğitimi nasıl yapılmalıdır", diye bir bölüm bile var. Türkiye satılıyor, ülkenin varlıkları sağa - sola peşkeş çekiliyor, onların uğraştıkları konuya bakınız lütfen.
CHP sıcak bir Kurultay'a daha hazarlanıyor. Baykal ünvanını korumaya hazırlanıyor. Sürekli ünvan mücadelesi yapan bir boksör gibi o... Ünvanı alıyor, veriyor, alıyor... CHP camiasının ömrü Baykal'ın maçlarını izlemekle geçiyor...Partinin (iktidar heyecanı gibi) başka