Fogg’un vedası

18 Haziran 2002


<#comment>Daily News Gazetesi İstanbul Temsilcisi Gül Demir, AB’nin Ankara Temsilcisi Karen Fogg’un Türkiye’den ayrılışı dolayısıyla evinde bir uğurlama partisi verdi. Samimi toplantıda bayan Fogg söz arasında Türkiye’nin AB üyesi olacağına inandığını söyledi. Ne zaman? diye sorulduğunda "Bu Türkiye’ye bağlı" dedi... Diplomat Osman Çetintaş, Türkiye’yi Japonya’da tanıtmak için çalışmalar yaptığını anlatırken Karen Fogg Türkiye’nin kendini önce Avrupa’da tanıtmasını öğütledi ve ekledi:
- Ancak bu işi sefaretlerinize bırakmayın... Tanıtma işini Avrupa’daki Türkler, sanatçılar ve kültür adamlarınızla yürütün.

Mizahın kaynağı neşe değil hüzündür. Cennette mizah yoktur.


Yazının Devamı

Mülakat sorusu

16 Haziran 2002


<#comment>Soğuk ve yağmurlu bir gecede özel otomobilinizle yol alıyorsunuz... Bir otobüs durağının yanından geçerken içerde üç kişinin beklediğini fark ediyorsunuz.. Biraz yavaşlayınca duraktaki üç kişinin yüzü seçiliyor...Bunlar:
1. Adeta ölmek üzereymiş gibi bakan bir yaşlı hanım
2. Bir zamanlar hayatınızı kurtarmış olan bir eski dost
3. Yıllardır birlikte olmayı hayal ettiğiniz ama olamadığınız güzellikte bir kadın (adam)...
Üçü de kendisini almanız için el sallıyor...
Ancak arabanız spor.. Ve sadece bir tek kişilik yer var...

Yazının Devamı

Barajistan...

15 Haziran 2002


<#comment>Türkiye Barajlar ve Kültürel Miras İzleme Kurulu’nun düzenlediği "Barajlar ve Çevre Sempozyumu" dün Taxim Hill Otel’de yapıldı. Toplantıda barajlar enine boyuna tartışılırken "minik" bir kültürel bilanço çıkarıldı:
Atatürk Barajı 580 arkeolojik yerleşmeyi yuttu. Bunlardan sadece 19’u belgelenebildi.
Birecik Barajı arkeoloji mezarlığı yarattı. Zeugma, Apameia, Horum, Tilbeş, Halfeti, Kalemeydanı, Rumkale gibi önemli yerleşimlerin bulunduğu 30 merkez sular altında kaldı.
Şimdi de dünyadaki dört antik sağlık merkezinden biri olan Bergama’daki Allianoi kenti, sulama amaçlı "Yortanlı Barajı" altında kalacak.
Peki ne yapılabilir?
Kültürel Mirası İzleme Kurulu diyor ki:

Yazının Devamı

Norveçli konuk

14 Haziran 2002


<#comment>İtalya’da yaşamakta olan Utku Oğuz geçenlerde Perugia’daki bir felsefe kulübünün daveti üzerine "1918-1939 arası Türkiye ve Atatürk Reformları" konulu bir konferans verdi. Fotoğraflarla süslenen sunuş kulüp üyelerince dakikalarca alkışlandı. Peşinden bazı konuklar söz aldı.
Yaşlı başlı bir Norveçli beyefendi dedi ki:
- Norveç dilinde "Mustafa Kemal gibi düşünmek" diye bir deyim vardır; herhangi bir problem karşısında çözümü imkansız görerek kestirmeden teslim olma eğiliminde olan ruh ve zihin tembeli kişilere söylenir bu söz... Bu tip insanlara "Hayır yanılıyorsun bu problemin mutlaka bir çözümü olmalı; Biraz da Mustafa Kemal gibi düşün" deriz...
Norveçli izleyici şöyle devam etti;
- Sizin bu geceki sunuşunuzdan sonra bu sözün arkasındaki anlamı çok daha derin bir şekilde kavramış durumdayım; bu güzel fotoğraflar eşliğinde yaptığınız sunuş, bana dilimizdeki eski bir deyimin arkasındaki gerçek ve derin anlamı öğretti... Size bunun için minnettarım...."
Okurumuz Utku Oğuz bize gönderdiği mektubu şöyle noktalıyor:

Yazının Devamı

Solak mısınız..?

13 Haziran 2002


<#comment>Solaklar için yepyeni bir dünya sloganıyla Ankara Karum’da açılan mağazanın adı "Sol Elim"... İngiltere’nin ünlü "Anythingleft - handed Ltd" şirketinin temsilcisi olan mağaza, solaklar için çeşitli ürünler pazarlıyor. Solaklar salaklardan farklı ne gibi ürünler kullanır? Mağaza sahibi İlker Hüner bazılarını sıralıyor:
1) Makaslar: Sol elini kullanan kişiler için üretilmiş, rahat kesim sağlayan ve değişik alanlarda kullanılabilen yaklaşık 15 değişik makas.
2) Mutfak malzemeleri: El ile çevirerek kullanılan ürünlerin (konserve, şarap açacağı vs) tamamı saatin ters yönünde çevrilerek kullanılıyor.
3) Kol saatleri ve duvar saatleri (sağdan sola doğru çalışıyorlar)...
4) Dökme yönleri sağ tarafta olan kepçe ve cezveler...
5) Solakların daha rahat kullanabileceği çatal, bıçak ve kaşıklar...

Yazının Devamı

Kimin düzeni...

12 Haziran 2002


<#comment>Başbakan Ecevit ve Yardımcısı Mesut Yılmaz, "Off shore hesabında parası batanların 20 milyara kadar alacakları ödenecek", demiş ama iki yıl önceki bu sözlerini sonradan unutmuşlar. Off Shore’zede Bülent Özü’nün yakınmasını dün aktardık. Kimi okurlarımız da dün bu yakınmaya tepki gösterdiler... Off Shore’zedelerin yüksek faiz uğruna paralarını riskli hesaba yatırdıklarını, o yüzden şimdi devletten bir şey beklemeye hakları olmadığını yazdılar.
Bu okurlarımız da haklıdır...
Devletin "Off Shore" hesaplarında batan paraları ödeme yükümlülüğü yoktur.
Ancak devletin "banka boşaltanöların götürdüğü paraları geri alıp esas sahiplerine dağıtma yükümlülüğü vardır.
Ecevit iktidarı bu görevi ne kadar yerine getirdi veya getiriyor?
Necati Doğru’nun 20 Nisan tarihli Cumhuriyet’teki yazısından bir bölümü buraya aktaralım:

Yazının Devamı

Yurtbank off...

11 Haziran 2002


<#comment>Bülent Özü bilgisayar yazılım mühendisi... 1999 yılında emekli oldu... 5 milyarlık birikimi vardı... Şirketin mali müşavirine danıştı. Onun tavsiyesi üzerine parasını Yurtbank off shore hesabına yatırdı...
15 gün geçmeden TMSF, Yurtbank’a el koydu.
Kısa süre sonra da Başbakan Ecevit ve Yardımcısı Mesut Yılmaz televizyonlara çıkarak "Off shore hesaplara 20 milyara kadar para yatırmış olanların paralarının Temmuz 2000’de ödeneceğini" açıkladılar.
Aradan iki yıl geçti. Hâlâ ödeme yapılmadı. Bülent Özü Başbakan ve Yardımcısı’nın sözlerini tutacakları günü merakla ve parasızlıkla bekliyor.

Fiilen spor yapan biri, spor konusunda vaaz veren 50 kişiden çok daha iyidir.

Yazının Devamı

Ayskremhane!

9 Haziran 2002

Soruyu Afganistandan dönen Associated Press Ajansı muhabiri Murad Sezer, sohbetin orta yerinde soruyor... İlk akla gelen yanıt:- Herkes nasıl yiyorsa o da öyle yer...- Olur mu? Unutmayın Afganlı kadının "burka" diye bir sorunu var...- Eeee?- Dışarı çıkarken kuşanmak zorunda kaldığı o burkanın içinde canı dondurma isterse ne yapacak? Yüzünü açamıyor ki dondurma yiyebilsin! - Doğru.. Peki nasıl dondurma yiyorlar?- Dondurmacıların her birinde "İcecreamhane" diye adlandırılan, kadınlar da dondurma yiyebilsin diye örtüyle ayrılmış bölümler var. Dondurmasını oraya girip yiyor. Sıcakta bir duvar dibine sokulup (yüzü duvara dönük) dondurma yiyen kadınlar da gördüm...Şeriat dondurma yeme özgürlüğünü de kısıtlıyor görüldüğü gibi... Afgan kadını dondurmayı nasıl yer? İçine fikir yürüterek girmedikleri bir durumdan insanları, fikir yürüterek çıkartamazsınız. Adananın yolları Turgut Özalda 150 metrekare işyeri, 135 milyar.Süleyman Demirelde 45 metrekare zemin, 165 milyar.Kenan Evrende 90 metrekare işyeri, 65 milyar. Adananın yolları taştandı... Şimdi "bulvar" oldu. Hürriyetin Adana baskısı "seri ilan" sayfasından ilanlar: Adım adım hedefe... - Siyasetteki nihai amacım,

Yazının Devamı