Bülent Özü bilgisayar yazılım mühendisi... 1999 yılında emekli oldu... 5 milyarlık birikimi vardı... Şirketin mali müşavirine danıştı. Onun tavsiyesi üzerine parasını Yurtbank off shore hesabına yatırdı...
15 gün geçmeden TMSF, Yurtbank’a el koydu.
Kısa süre sonra da Başbakan Ecevit ve Yardımcısı Mesut Yılmaz televizyonlara çıkarak "Off shore hesaplara 20 milyara kadar para yatırmış olanların paralarının Temmuz 2000’de ödeneceğini" açıkladılar.
Aradan iki yıl geçti. Hâlâ ödeme yapılmadı. Bülent Özü Başbakan ve Yardımcısı’nın sözlerini tutacakları günü merakla ve parasızlıkla bekliyor.
Fiilen spor yapan biri, spor konusunda vaaz veren 50 kişiden çok daha iyidir.
Deniz Baykal, dün saat 11.30’da Mardin - Dargeçitli kızların Çankaya Kültür Merkezi’ndeki el işleri sergisini açacaktı... 100 kadar konuk ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kenan Nehrozoğlu 11:30’dan önce gelerek salonda yerini aldı. Açılış vakti geldi, Baykal gelmedi. Konuklara Baykal’ın gaybubetini bildirir bir açıklama yapılmadı. 12:00’ye doğru Nehrozoğlu ve kimi konuklar salonu terk etti. Baykal 12:00’de gelerek sergiyi açtı. Konuşmasında ne gecikmesinin sebebine ilişkin bir çift söz, ne bir özür... Lider olduğu başka türlü nasıl belli olacaktı!..
Türkiye’nin AB standartlarına uyum konusundaki "ev ödevleri" gündemden düşmeyen konu malum... Öğretmen öğrencilere ödev vermiş:
"Ev hayatınızı konu olan bir kompozisyon hazırlayın."
Öğretmen kağıtları o akşam okumuş. Ertesi gün uyanık Ahmet’i yanına çağırmış...
- Evladım, bana verdiğin bu yazı, geçen yıl ağabeyin Mehmet‘in hazırladığı kompozisyonun aynısı...
Ahmet serinkanlılıkla yanıtlamış:
- Ne var bunda Hocam? Ev aynı ev çünkü!
Elektrik faturasından "enerji tutarı"nın yüzde 5’i kadar "Tüketim Vergisi" alınıyor. Tüketim Vergisi, enerji tutarına ekleniyor. Ve üzerinden yüzde 18 KDV kesiliyor. Yani vatandaştan verginin vergisi alınıyor. İzmir’den Ersin Kaplan "Dünyanın neresinde devlet kendi koyduğu verginin üzerinden vergi alır" diye soruyor. Biz normal bir dünyada yaşamadığımızdan... Böyle şeyler oluyor...
Dünya Kupası’nda hem tarih hem coğrafya yazdık. Ve pek çok "ilk"e imza attık. Mesela...
"Kore’de o kadar şehit verdik!" diyerek yarım asır önceki savaşın diyetini isteyen... Koreli hakemin penaltı kararı üzerine Kore ile siyasi ilişkileri gerginleştiren ilk ülkeyiz...
Kendi basınını mahkemeye veren "tek teknik direktör" Türkiye’de...
Kendi yöneticisini döven "tek takım" Türkiye... Federasyon yöneticileri, "Brezilya maçındaki pozisyon penaltıydı" diyen FIFA Hakem Komitesi Başkanı Şenes Erzik’i yumrukladı.
Hazırlık maçında gol atınca sevinip Dünya Kupası’nda gol atınca sevinmeyen tek futbolcu bizde: Hasan Şaş...
Gazetecisini (Hıncal Uluç’u ) döven "tek taraftar" bizde... Ama bunlar takımın değil, teknik direktörün taraftarı...
Bir maçta iki oyuncusu birden kırmızı kart gören "İLK" takımız. Alpay 99, Hakan Ünsal 100’üncü kırmızı kartı görerek tarihe geçtiler.
Brezilya maçının hakemine kızıp, Kore’den binlerce kilometre uzaktaki Berlin’de Brezilyalı taraftarlara saldıran gurbetçilerimiz bir başka "İlk"in sahibi oldular.
Topu geç verdi diye rakip takımın saha kenarındaki yöneticisine saldıran Emre bir diğer "İLK"e imza attı.
"İLK" maçta kırmızı kart gören Alpay ikinci maçta Kosta Rika yedek kulübesine saldırarak oynamadığı maçta dahi kırmızı kartlık hareket yapan "İLK" futbolcu unvanını elde etti.
Kendi dilini bilmeyen "tek futbolcu" bizde. Mustafa Kemal Izzet... "Kosta Rika maçında ne yaparız", sorusuna "What?" diye yanıt verdi...
Bir hakemi (Beninli) ortada fol yok yumurta yokken peşinen suçlayıp mahkum eden "İLK" ülke olduk.
Kendi kendimizi kutluyoruz...