<#comment>#comment>MHP, idamın kaldırılması ve Kürtçe eğitim konularında muhalif tutumunu sürdürüyor. DYP Tunceli milletvekili Kamer Genç arkadaşımız Fahrettin Fidan’a bu konuda düşüncelerini aktarıyor:
- Önce şunu belirteyim ki, MHP samimi değil. Üç yıldır Apo’nun idamı konusunu Meclis’e getirmeyen bu hükümet, dolayısıyla MHP değil mi? Geçen seçimde vatandaştan, Apo’yu ancak biz asarız, diye oy aldılar, üç yıl bu vaatlerini hatırlamadılar... Şimdi seçim yaklaşmaya başladı ya, vatandaşın gözünü boyamak için bir şeyler yapmaları lazım... Kimse bu numarayı yutmaz.
- Sizce MHP’nin ne yapması lazım?
- Çok sevdikleri ve kullandıkları sloganın gereğini yapmaları lazım; ya sev ya terk et! Bu koalisyonu sevmediklerini her gün söylemeyi bıraksınlar da yapabiliyorlarsa terk etsinler bakalım. - Terk ederler mi?
- Göze alabileceklerini sanmıyorum. Çünkü iktidarın nimetleri çok tatlı... Her gün bir sürü adamlarını bir yerlere yerleştiriyorlar. İhaleler alıyorlar... Ayrıca bazı yolsuzluk davalarının zaman aşımına uğraması, bunun için de bir süre daha iktidarda kalmaları lazım. Bugün bağırıp çağırmaları kimseyi aldatmasın... Vatandaşın gözünü boyamaya
Şiire meraklı Deniz Harp Okulu öğrencisi Ömer Denizin tek suçu Nâzım Hikmeti sevmek ve onunla tanışmış olmaktır. Bunun bedelini de ağır öder; Nâzım, Harp Okulu öğrencileri arasında gizli örgüt kurmak suçundan yargılanıp mahkûm olduğunda o da hapis cezasına çarptırılır. 7 yıllık mahpusluktan sonra İstanbul Fatihte, kendi üretimi oyuncakları sattığı küçük bir oyuncakçı dükkânı açar. Bir gün, semtin çocuklarından biri dükkânına gelir, Ömer Ustaya, "Beni yanına çırak alır mısın?" diye sorar. Yanıt olumlu olur, ufaklık çalışmaya başlar. Günlerden bir gün, laf açılınca, çırak ustasına hayatta hiç oyuncağı olmadığını söyler.Usta şaşırır:- Anlamadım, ne yani, senin şimdiye kadar hiç mi oyuncağın olmadı?"Hayır" yanıtını alan usta o akşam dükkâna kapanır, saatlerce uğraşarak ona özel oyuncaklar yapar. Sabah olduğunda ilk işi gece yaptığı oyuncakları çırağa uzatmak olur:- Al der, bunların hepsi senin! O çırak, bugünün usta sanatçısı Müjdat Gezendir. Şair Sunay Akın, 3 Haziran 1963te kaybettiğimiz Nâzım Hikmeti, dün Metin Ucanın Star TVdeki programında, çok az kişinin bildiği (bizim de ilk kez duyduğumuz) hoş bir olayla andı. Çocuklar bir gün anne babaları gibi olmak istiyorlarsa, o
<#comment>#comment>Şair Sunay Akın, 3 Haziran 1963’te kaybettiğimiz Nâzım Hikmet’i, dün Metin Uca’nın Star TV’deki programında, çok az kişinin bildiği (bizim de ilk kez duyduğumuz) hoş bir olayla andı.
Şiire meraklı Deniz Harp Okulu öğrencisi Ömer Deniz’in tek suçu Nâzım Hikmet’i sevmek ve onunla tanışmış olmaktır. Bunun bedelini de ağır öder; Nâzım, Harp Okulu öğrencileri arasında gizli örgüt kurmak suçundan yargılanıp mahkûm olduğunda o da hapis cezasına çarptırılır. 7 yıllık mahpusluktan sonra İstanbul Fatih’te, kendi üretimi oyuncakları sattığı küçük bir oyuncakçı dükkânı açar. Bir gün, semtin çocuklarından biri dükkânına gelir, Ömer Ustaya, "Beni yanına çırak alır mısın?" diye sorar. Yanıt olumlu olur, ufaklık çalışmaya başlar. Günlerden bir gün, laf açılınca, çırak ustasına hayatta hiç oyuncağı olmadığını söyler.
Usta şaşırır:
- Anlamadım, ne yani, senin şimdiye kadar hiç mi oyuncağın olmadı?
"Hayır" yanıtını alan usta o akşam dükkâna kapanır, saatlerce uğraşarak ona özel oyuncaklar yapar. Sabah olduğunda ilk işi gece yaptığı oyuncakları çırağa uzatmak olur:
- Al der, bunların hepsi senin!
Ülkesine bir dakika daha fazla hizmet için çırpınır... Onu anlarsınız...Oysa bizimki tersine... Ülkeyi Cumhuriyet tarihinin en büyük krizine sürüklemiş... Adam başına 3200 dolar milli geliri 2100 dolara düşürmüş... Halkın 50 milyar dolarını banka hortumcularının cebine aktarmış... Sonra onları DGMlerden kurtarmış. Ne kadar hırsız ve katil varsa af çıkarıp sokaklara salmış. Sol gösterip sağ vurmuş...Emeğiyle geçinen milyonları işsizlik ve sefalete sürüklemiş... Siz böylesinin koltuktan kalkmamakta direnmesine (haramzadelere bir dakika fazla hizmet aşkından başka) ne anlam verirsiniz? Hani memlekete büyük hizmetleri dokunmuş bir devlet adamı olur da... En azgın nehir bile dolu bir vazoya bir damla su ekleyemez. Trafik kriterleri - Sizce Türkiye AB üyesi olabilir mi?- Olamaz, demiş...- Neden olamaz?- Nedenini trafiğe çıkar çıkmaz anlarsınız... Hızlı araçlar sağdan, yavaş araçlar soldan gidiyor... Yaya geçidine yaklaşan araçlar yavaşlayacak yerde tam tersine hızlanıyor... Roth haklı... ABnin trafik kriterlerine de uyum sağlamak zorundayız. Alman milletvekili Claudia Rotha sormuşlar:
<#comment>#comment>Hani memlekete büyük hizmetleri dokunmuş bir devlet adamı olur da...
Ülkesine bir dakika daha fazla hizmet için çırpınır... Onu anlarsınız...
Oysa bizimki tersine...
Ülkeyi Cumhuriyet tarihinin en büyük krizine sürüklemiş... Adam başına 3200 dolar milli geliri 2100 dolara düşürmüş...
Halkın 50 milyar dolarını banka hortumcularının cebine aktarmış... Sonra onları DGM’lerden kurtarmış.
Ne kadar hırsız ve katil varsa af çıkarıp sokaklara salmış.
68 Gençlik Hareketinin tarihçisi Turhan Feyizoğlunun "Sinan" adlı kitabında hüzünlü bir bölüm var. Baba Adnan Cemgil, oğlunun cenazesini almaya gittiği Adıyaman Gölbaşı ilçesine bağlı İnekli köyünde köylülere hitaben bir konuşma yapar:- Ben varlıklı bir aileden geliyorum. Ekonomik durumum oldukça iyidir. Oğlumu da en iyi şekilde yetiştirdim. ODTÜde okuyordu. Mühendis olup o da varlıklı bir hayat sürecekti. Sizin iyiliğiniz için öldü. Bunu bilesiniz diye söylüyorum. Konuşma bitince köylüler başlarını hafifçe öne eğerler... Çünkü Sinanın bedeninde köylülerin tüfeklerinden çıkan mermiler de vardır! Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan 31 Mayıs 1971de Nurhak Dağlarındaki çatışmada öldüler. Dün bir grup arkadaşı Sinan Cemgilin Karacaahmetteki mezarı başında toplanarak onu, Kadir ve Alpaslanı andılar. Umuda yolculuk... Gazeteci Ümit Otan, engelli ailelerin yasal hakları, engelli kimliği, tedavi hakkı, çalışma hakkı ve benzer konularda bilgi veren bir site kurdu:"www.umudayolculuk.com"... Sayfayı Necdet Şen çizdi. Ülkemizdeki 10 milyon engelliye her konuda bilgi veren bir site ortaya çıktı. İlk sayfadaki "Hepimiz potansiyel engelliyiz" yazısı ise hepimize sesleniyor.
<#comment>#comment>Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan 31 Mayıs 1971’de Nurhak Dağlarındaki çatışmada öldüler. Dün bir grup arkadaşı Sinan Cemgil’in Karacaahmet’teki mezarı başında toplanarak onu, Kadir ve Alpaslan’ı andılar.
68 Gençlik Hareketi’nin tarihçisi Turhan Feyizoğlu’nun "Sinan" adlı kitabında hüzünlü bir bölüm var. Baba Adnan Cemgil, oğlunun cenazesini almaya gittiği Adıyaman Gölbaşı ilçesine bağlı İnekli köyünde köylülere hitaben bir konuşma yapar:
- Ben varlıklı bir aileden geliyorum. Ekonomik durumum oldukça iyidir. Oğlumu da en iyi şekilde yetiştirdim. ODTÜ’de okuyordu. Mühendis olup o da varlıklı bir hayat sürecekti. Sizin iyiliğiniz için öldü. Bunu bilesiniz diye söylüyorum.
Konuşma bitince köylüler başlarını hafifçe öne eğerler... Çünkü Sinan’ın bedeninde köylülerin tüfeklerinden çıkan mermiler de vardır!
Gazeteci Ümit Otan, engelli ailelerin yasal hakları, engelli kimliği, tedavi hakkı, çalışma hakkı ve benzer konularda bilgi veren bir site kurdu:"www.umudayolculuk.com"... Sayfayı Necdet Şen çizdi. Ülkemizdeki 10 milyon engelliye her konuda bilgi veren bir site ortaya çıktı. İlk sayfadaki "Hepimiz potansiyel engelliyiz" yazısı
"Aferin Capsul, Aferin Tablet, Alfarol Tablet, Apex Capsul, Babyrhynol Capsul, Babyrhynol Suspansiyon, Contex Capsul, Corsal Capsul, Ekorinol Şurup, Forza Tablet, Gerakon Tablet, Katarin Capsul, Kongest Tablet, Theraflu Tablet, Triaminic Damla, Triaminic Tablet, Tuseptil Şurup, Mesulid..."Türk Eczacılar Birliğinden aldığımız bilgiye göre... Aferin adlı ilaç, tehlikeli yan etkileri olan PPA maddesi çıkarılarak yeniden üretilmiş ve halen bu haliyle satılıyormuş. Theraflu da zaten PPA içermiyormuş... Bu iki ilaç dışındakilerin tümü de PPA içeriyor. Mesulid satışı yasaklandı, diğerleri ise piyasada hâlâ tıkır tıkır satılıyor. Peki bu nasıl oluyor? Yapı Kredi Bankası Sağlık İşleri Müdürlüğü, ABDde yasaklanmış ilaçlarla ilgili olarak personeline bir duyuru yayımlamış... Bunları kullanmamalarını istemiş... Liste aşağıda... Bir fikir vermek için yayımlıyoruz: Fakir bir ülkede zengin olabilir ama zengin yaşayamazsınız. Hekim standardı... - Osmanlı İmparatorluğu döneminden 1980 yılına kadar Türkiyede ancak 18 tıp fakültesi açılmıştı. 12 Eylülün armağanı olan YÖKten sonra ise bu sayı 52ye çıktı. Bugün Almanyada 36, İtalyada 33, İngilterede 28, Yunanistanda 7 tıp fakültesi bulunuyor.- Peki