Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Soğuk ve yağmurlu bir gecede özel otomobilinizle yol alıyorsunuz... Bir otobüs durağının yanından geçerken içerde üç kişinin beklediğini fark ediyorsunuz.. Biraz yavaşlayınca duraktaki üç kişinin yüzü seçiliyor...Bunlar:
1. Adeta ölmek üzereymiş gibi bakan bir yaşlı hanım
2. Bir zamanlar hayatınızı kurtarmış olan bir eski dost
3. Yıllardır birlikte olmayı hayal ettiğiniz ama olamadığınız güzellikte bir kadın (adam)...
Üçü de kendisini almanız için el sallıyor...
Ancak arabanız spor.. Ve sadece bir tek kişilik yer var...
Ne yapardınız?
Bu soru 200 kişinin katıldığı iş mülakatında etik / ahlaki soru olarak sorulmuş...
Demektir ki yanıtınız ahlaki olacak...
Ama tabii gerçekçi de olmak zorunda...
Mülakat sonucu işe alınan delikanlının yanıtı şöyle olmuş:
- Arabayı durağın önünde durdurur, bir zamanlar hayatımı kurtaran arkadaşa kontak anahtarlarını verir, yaşlı kadını hastaneye götürmesini rica eder, ben de durakta hayallerimi süsleyen dilberle baş başa kalırım...
(DERS: Çözümleri düşünce sınırlarınızın ötesinde arayınız)

Babalar gününün anneler gününden farkı, alınan hediyelerin biraz daha ucuz olmasıdır.



Dünya Kupası’nda birinci turda gol bile atamadan elenen Fransız Milli Takımı’nın futbolcuları, utançlarından, Fransa’ya dönüşte tebdil kıyafetle dolaşmaya karar vermişler. Zidane bir rahip kıyafeti bulmuş, Champs Elysee’de o kılıkta tur atmaya başlamış. Bir ara karşıdan gelen bir yaşlı kadın:
- N’aaaber Zizu, diye gülümsemesin mi?
Tanınmaktan tedirgin olan Zidane hızla eve yönelmiş. Bir Arap kıyafeti bulup Champs Elysee’ye bu defa Arap kıyafetiyle çıkmış. Daha birkaç adım atmadan karşısında yine aynı kadın:
- Zizu n’aaaber?
Zidane bu defa merakla ve korkuyla kadının koluna yapışmış:
- Beni nasıl tanıyabildiniz madam?
Yanıt:
- Ne madamı oğlum ben Barthez’im...

Savaşta pestili çıkan Batı Almanya 1954 Dünya Kupası’nı alıdığında bütün Almanya zafer sarhoşu olunca Şansölye Adenauer toplumu uyarma gereği duymuş ve şu ünlü sözü sarf etmişti:
- Topa vurmakla zafer kazanılmaz...

Bugün tam 1.5 milyon genç ÖSS’ye girecek. Ne bekliyor bizden bu gençler? Sınavda başarılı olmanın yol ve yöntemlerini anlatan tavsiyeler tabii... Buyursunlar o halde, diyoruz.
• Dengeli bir kahvaltı yapın (Yani masayı silip süpürerek aile bütçenizin dengesini bozmayın.)
• Sizden daha ilkokuldayken umudunu kesmiş babanızın belki bininci kez yinelediği, "Hakan Şükür’den ne kadar golcü olursa senden de o kadar adam olur" şeklindeki lafı asla sinirlerinizi bozmasın. Kendisine, "Önemli olan kazanmak değil, yarışmaktır sevgili babacığım, ben de ÖSS’ye bu düşünceyle katılıyor ve yarışmacı arkadaşlara başarılar diliyorum" diye yanıt verin ki, sinirleri bozulan o olsun...
• Soruları yanıtlamaya en basit olanlardan başlayın. (Adınız, soyadınız, babanızın adı, son çıktığınız yavrunun adı vs. bölümünden)
• Bilmediğiniz sorularla karşılaştığınızda, bunu gurur meselesi yapmayın, Oran’daki malum evin kapısından tersyüz edilen DSP milletvekillerinin yaptığını yapın, olayı anlayışla ve olgunluk içinde karşılayın.
• Bildiğiniz sorularla karşılaştığınızda olayı abartmayın. Dünya Kupası’nda gol atmış Hasan Şaş gibi davranın; olgun, ciddi, vakur.
• Süreyi mümkün olduğunca iyi kullanın. Sol taraftaki sarışının üzerinde daha fazla durmayın, ondan kesinlikle iş çıkmaz. Sağ taraftaki kumral ise hiç de öyle görünmüyor. 5 dakikalık işi var, zaten sınavın bitmesine de o kadar var.
• Efendim? İş 2 dakikada tamam mı? Kumral, kâğıdını verirken bir daha döndü baktı mı? O zaman ne duruyorsun koçum? Ver sen de kâğıdı, fırla. ÖSS seneye bi daha var ama böyle bir yavru öyle mi?