Dünya Barış Günü’nde.. Kardeşlik yürüyüşü, kardeşlik mitingi, kardeşlik yemeği, kardeşlik konserleri için Hakkari’deydik..
İki belediyenin.. Hakkari Belediyesi ile Beşiktaş Belediyesi’nin birbirlerine dost eli uzatmasına, kardeş belediye olmalarına tanıklık ettik..
Hakkari’nin barışı çok istediğini gözlerimle gördüm, barıştan dönüş yok demelerini kulaklarımla duydum..
Baştan başlayıp etap etap anlatayım..
*
200 kişilik heyetle sabahın altısında Van’a uçtuk.. Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, sanatçı Kadir İnanır, Anadolu Ateşi, belediye bandosu, sanatçılar, çarşı grubu ve davetliler..
*
Siyasetin geldiği yeni duruma kılıflar biçiliyor..
Elbiseler dikiliyor..
Yeni oluşuma felsefi boyut katılmaya çalışılıyor..
Kimileri; 1920’lerle buluşmadır diyor.. 1920 ile 2014’ün buluşturulması, aradaki parantezin(!) atılması..
Osmanlı felsefesinin yeniden hayata geçirilmesi deniliyor..
*
Cumhurbaşkanı 1920 Anayasası’na atıf yapsa bile 1938’i kıstas aldı.. Günümüzü 1938’le bağdaştırdı..
O defteri kapattılar zanne- diyordum..
Kapatmamışlar..
Yaşadıklarından en küçük ders çıkarmamışlar.. Mahcubiyet duygusu onların mahallesine uğramamış..
Sanki, üç gün önceye kadar ‘aldatıldık, kandırıldık, hata ettik’ diye günah çıkaran onlar değil..
Geçmişte ne yaptılarsa aynısını yapmaya başladılar..
Amaçları yine aynı.. Kendi gibi düşünmeyenleri, susturmak, sindirmek, konuşturmamak..
Anladım ki; huylu huyundan vazgeçmemiş..
Gidişatı okumak için siyaset uzmanlarına müracaat etmeye gerek yok.. Her şey açık ve net ortada..
Önümüzdeki günlerde hır gür eksik olmayacak..
Hatta dozu daha da artacak.. Etkisi, sarsıntısı, eskisinden de fazla olacak..
Birkaç gündür bunun işaretleri veriliyor..
Muhalefet Cumhurbaşkanı’nın attığı her adımı Anayasa terazisine yatıracak..
Anayasa’ya uygun, değil..
Anayasa çiğnendi, çiğnenmedi..
İktidar partisinin kongresi başlamadan ne olup ne biteceği belliydi..
İki şey merak ediliyordu..
BİR: Köşk’e çıkmaya hazırlanan Erdoğan’ın parti genel başkanı olarak yapacağı son konuşmada ne diyeceği..
İKİ: Davutoğlu’nun kürsü performansı..
Erdoğan’ın konuşmasıyla başlayalım..
*
Erdoğan’ın konuşması şu açıdan önemliydi.. Son konuşmasını cumhurbaşkanı şapkasıyla mı yapacaktı, başbakan ve parti başkanı şapkasıyla mı?
Bir insan düşünün.. Sakin, efendi, başkalarına saygılı bir hayat yaşıyor..
Bir insan düşünün.. Kavgadan, dövüşten, itiş kakıştan, şiddetten uzak duruyor..
Bir insan düşünün.. Nefretin yerine sevgiyi koymuş..
Hafta sonu geliyor, aynı insan tuttuğu takımının maçına gidiyor.. Tribünde yerini alıyor.. Cebinde pet şişe, domates, patlıcan, patates falan..
Yemek için değil, sahaya atmak için.. Havai fişeği de elbisesinin altına gizlemiş..
Bekliyor.. Rakip takımın futbolcusu oturduğu tribünün önüne gelince, elindekileri kafasına kafasına sallıyor..
Pet şişe atıyor, domates atıyor.. Yanıcı madde atıyor..
Perşembenin gelişi belli dedik ya.. Bizi nelerin beklediğine göz atmaya devam edelim..
Bu aralar, sık sık..
Yeni dönem farklı olacak diyorlar, yeni teamüllerin oluşacağından söz ediyorlar..
Eskiyi unutun diyorlar..
Yani!..
12. Cumhurbaşkanı’nın attığı her adım yeni döneme uygun teamül sayılacak..
Sandık her şeydir anlayışı uygulamaya konulacak..
Başbakan’ın yeni Başbakan’ı ilan ettiği gün tatildeydim..
Neler olup bittiğini tatil modunda izledim.. İktidara yakın gazetelerden takip ettim..
Aman Allah’ım..
Sanki methiye yarışması düzenlenmişti..
İktidarcı kalemler, günlerce hem Davutoğlu’na hem de yeni başbakanın seçiliş biçimine övgüler yağdırdı..
Yeni Türkiye bu demekmiş!..
İstişare sistemi her şeyi çözermiş!..