ABD Başkanı telefona çıkmıyordu..
Dönemin Başbakan’ı bir televizyon programında Obama ile görüşemediğini itiraf etmişti.. Hatta Cumhurbaşkanı’na (Gül’e) ‘Bir de sen ara’ dediğini söylemişti..
Aramız kötüydü anlaşılan..
15 aydır Erdoğan ile Obama görüşemiyordu.. Kara kedi girmişti..
Başbakan, Cumhurbaşkanı seçildi.. Seçilir seçilmez NATO zirvesine gitti.. Bir ilgi, bir ilgi..
Düne kadar telefonuna çıkmayan Obama ile 1 saat 25 dakika konuştu..
İngiltere Başbakanı’yla da, Almanya Şansölyesi’yle de..
Hiç kimseyi dinlemezsen.. Doğruyu sadece ben görürüm dersen.. Eleştirilere kulak tıkarsan.. Kendini Ortadoğu’nun hâkimi zannedersen.. Tek başına oynamaya kalkarsan.. En fenası, ürettiğin politikaya âşık olursan..
Olacağı budur!..
Ankara’nın başı fena halde dertte.. Ankara IŞİD konusunda köşeye sıkıştı..
ABD, IŞİD’le mücadeleye katılmamız konusunda ısrarlı.. Obama, müdahil olmasını istediği ülkelerin isimlerini tek tek saydı..
Türkiye, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün..
Niye bu ülkeleri istiyor? Bu ülkelerin önemi ne?
Şu.. IŞİD Sünni örgüt.. Sünni olmayan herkesi öldürüyor.. Obama bu sebeple Sünni çoğunluğun olduğu ülkelerden katkı istiyor..
Evet, CHP kongresinde kargaşa vardı.. Evet, düzensizlik düzen olmuştu.. Evet, insanlar üst üste alt alta oturdular.. Salonda itiş kakış vardı..
Ama öteki partilerde olmayan bir şey vardı..
Parti içi yarış vardı..
Sandık vardı..
Demokrasi vardı..
Anamuhalefet partisi, iktidar partisi gibi nizam intizam içinde kongre yapamıyor.. Tertip düzen görüntüsü veremiyor..
Ama kimin hangi göreve geleceğini kongreden önce istişare yöntemiyle de belirlemiyor.. Sandık koyarak belirliyor.. Yarıştırarak belirliyor.. Parti içi demokrasiyi çalıştırarak belirliyor..
Soru şu.. Parti içi yarışı bir tarafa bırakırsak CHP’de delege neden heyecansız..
Örgütler neden canla başla çalışmıyor.. Partililer neden koşturmuyor..
Çünkü Türkiye’yi değiştirmek gibi uğrunda neferlik yapacağı bir davası yok..
Motivasyonu yok..
*
AKP partinin vardı.. Hâlâ var.. 1970’li yıllardan beri Türkiye’yi değiştirmek, muhafazakârlaştırmak, mütedeyyin hayat tarzını hâkim kılmak için koşturuyorlardı..
Bu inanç onları motive ediyor..
CHP’de ne oldu sorusuna yanıt vererek başlayayım..
Olan şu..
Delege Kılıçdaroğlu’na destek verdi ama aynı zamanda uyardı da..
Muharrem İnce’nin 415 oy almasının anlamı bu.. İnce’nin iki büyük iddiası vardı..
BİR: Kılıçdaroğlu’nun ‘çatı aday’ konusunda hata yaptığı..
İKİ: CHP’nin seçim kazanacak havada olmadığı.. Sokağın ‘Kemal’ demediği..
Demek ki; delegelerin üçte biri İnce gibi düşünüyor.. Ama delegelerin üçte ikisi de bu iddialara yüz vermedi. Çıkan sonuç bunu gösteriyor..
Pazarlama tabiri çok şık olmadı ama durumu anlatan en iyi kelime de bu..
Kendini iyi anlatamıyor da diyebiliriz...
Ne bileyim, iyi ifade edemiyor da denilebilir..
Veya iyi sunamıyor..
Ne derseniz deyin.. Sonuçta bir partinin yapması gereken işlerden biri de (hatta en önemlisi) bu.. Fikrini satacak ki alıcı bulsun..
Yaptıklarını iyi pazarlayacak ki alıcı çıksın..
Oya dönüşsün..
Lafı dolandırmaya gerek yok..
Bir ülkede cumhurbaş-kanından sokaktaki vatandaşa kadar hâkim ve savcıları ilgilendiren bir kurula kimin gireceğiyle ilgileniyorsa..
Siyaset, o kurul için yapılacak seçimle alakalıysa.. O seçimle yatıp, o seçimle kalkıyorsa..
O kurul için yapılacak seçime genel seçim kadar önem atfediliyorsa..
O ülkede yargı bitmiştir..
O ülkede adalet ayaklar altındadır..
O ülkede yargı siyasallaşmıştır.. Hukuk kalmamıştır..
Biz onlara soruyoruz, onlar bize soruyor..
Hakkari’de neredeyse iki gün boyunca sadece çözüm sürecini konuştuk..
Konuştuk ama sürecin yol haritası hakkında en ufak bilgimiz yok.. Yarın hangi adımın atılacağını bilmiyoruz..
Hadi bizim yok neyse de Genelkurmay Başkanı’nın bile yokmuş.. 30 Ağustos’ta ‘Yol haritasını bilmiyoruz, o çalışma içinde yokuz ’ demişti..
Hal böyle olunca olasılıklar üzerine lafladık..
Beklentilerini not ettik..
Çıkan sonuç şu..