Bir insan düşünün.. Sakin, efendi, başkalarına saygılı bir hayat yaşıyor..
Bir insan düşünün.. Kavgadan, dövüşten, itiş kakıştan, şiddetten uzak duruyor..
Bir insan düşünün.. Nefretin yerine sevgiyi koymuş..
Hafta sonu geliyor, aynı insan tuttuğu takımının maçına gidiyor.. Tribünde yerini alıyor.. Cebinde pet şişe, domates, patlıcan, patates falan..
Yemek için değil, sahaya atmak için.. Havai fişeği de elbisesinin altına gizlemiş..
Bekliyor.. Rakip takımın futbolcusu oturduğu tribünün önüne gelince, elindekileri kafasına kafasına sallıyor..
Pet şişe atıyor, domates atıyor.. Yanıcı madde atıyor..
Maç bitiyor, stattan çıkar çıkmaz öteki hayatına dönüyor..
Sakin, efendi, insanlara saygılı, şiddetten uzak duran, nefretten nefret eden kimliğine geri dönüyor..
Böyle bir insan portresi olabilir mi?
Vardır tabii.. Ama sayıları çok azdır.. Bir elin parmakları kadardır..
Onlar psikolojik vakadır..
Onları ayıralım..
*
Böyle bir insan portresi olamaz diyorsanız.. O insan tribünde neyse sokakta da odur diyorsanız..
Aynı konumda binlerce hatta on binlerce insan varsa..
Sosyolojik vakadır..
Sporla, futbolla ilgisi yoktur.. Bu durum ülkenin haliyle ilintilidir..
O ülkede nefret, öfke hakim duygudur..
*
Bir ülkede kadına şiddet tavan yapmışsa.. Çocuğa dayak sıradanlaşmışsa.. Sokak magandaları kol geziyorsa.. Her tartışma kavgayla bitiyorsa.. İnsanlar birbirine ters bakmaya başlamışsa.. Trafik bile terör üretiyorsa..
Tribünlerin bu halde olması şaşırtıcı değildir.. Süper kupa finalindeki tribünlere bir de bu gözle bakın..
Ama bunlar azınlık.. Doğru.. Ama sokakta şiddeti de azınlık yapıyor..
Seyirci çirkindi ya saha!
Tribünler çirkindi.. Maçı izlemek için gelmedikleri belliydi.. Başardılar, oyunu çığırından çıkardılar, futbolu çimlere gömdüler..
Hele ikinci yarı başlarken Volkan’a yaptıkları.. Futbolcular tribünlerin sakinleşmesini bekleyeceğine sahayı terk etseydi..
Çekip gitselerdi ne olurdu?
Biz böyle seyircinin önünde oynamayız deselerdi.. Tribünleri pet şişeleriyle baş başa bıraksalardı..
Şahane olurdu.. Örnek olurdu..
*
Peki, bu işte sahanın hiç mi kabahati yok..
Olmaz mı? Volkan, Emre, Melo gibiler şiddete çağrı yapıyor..
Volkan’ın yaptıkları neydi öyle.. Eliyle bir yerlerini tutmalar, Melo’nun üstüne sıçramalar..
Maçtan sonra belediye gereksiz köpekleri zehirlesin demesi.. Yetmezmiş gibi Fenerbahçe As Başkanı’nın destek çıkması..
Spor suçu değil..
İnsanlık suçu..
Bu yaptıkları bir sonraki maça, pet şişe yetmez patlayıcılarınızla, yanıcı maddelerinizle gelin çağrısıdır..
İktidar tehlikenin farkına vardı
Suriye’den akın akın geldiler.. Davet ettiğimiz için geldiler.. 50 bin, 60 bin kişiydiler.. 100 bin kırmızı çizgimiz dedik.. 1 milyon 350 bine çıktılar..
Her yerde onları görmeye başladık.. Parklarda uyuyorlardı, üst geçitlerde kalıyorlardı.. Paraları yoktu, karınları açtı..
Dilenmeye başladılar.. İktidar uzun süre görmezden geldi..
Başa çıkılmaz hale gelince dilenenlerin toplanıp kamplara yollanacağı açıklandı.. Zabıtaya havale edildi..
Sayı çoğalınca, misafirlik uzayınca sorunlar kaçınılmazdı.. İktidar kamplardaki Suriyelileri esas aldı.. 220 kişiyle ilgilendi, diğerlerine bakmadı..
*
Çeşitli illere yerleştiler.. Dayanışmak için aynı mahallelere kümelendiler.. Bir evde 15-20 kişi kalmaya başladılar.. Kentlerin içinde küçük küçük Suriye’ler oluştu.. Kiralar fırladı..
Parası olan iş kurdu, parası olmayan iş aradı..
Suriyeliler nedeniyle işi sarsılan esnaf homurdanmaya başladı.. Ucuza çalışan mülteciler nedeniyle işsiz kalan genç öfkelendi..
Gaziantep’te, Hatay’da, Maraş’ta en son İstanbul İkitelli’de yaşanan olayların nedeni budur..
İktidar tehlikenin boyutunu sonunda anladı.. Bir dizi önlem aldı..
*
Dilerim, işe yarar.. Dilerim, geç kalınmamıştır..