Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

O defteri kapattılar zanne- diyordum..
Kapatmamışlar..
Yaşadıklarından en küçük ders çıkarmamışlar.. Mahcubiyet duygusu onların mahallesine uğramamış..
Sanki, üç gün önceye kadar ‘aldatıldık, kandırıldık, hata ettik’ diye günah çıkaran onlar değil..
Geçmişte ne yaptılarsa aynısını yapmaya başladılar..
Amaçları yine aynı.. Kendi gibi düşünmeyenleri, susturmak, sindirmek, konuşturmamak..
Anladım ki; huylu huyundan vazgeçmemiş..
*
Ergenekon günlerini hatırlarsınız.. Her gün operasyonun yapıldığı günleri.. Birinci dalga, ikinci dalga, üçüncü dalga.. İnsanlar bavulunu hazırlamış bekliyordu.. Sabah beşte kapısı çalınmayan ‘Oh bugün de yırttık’ diye dua ediyordu..
Ruh hali böyleydi..
Birbiriyle ilgisi olmayan, birbirini tanımayan, hatta birbiriyle kavgalı olan insanlar aynı örgüt şemsiyesine sokuluyor, gizli tanıkların ifadeleriyle aynı hücreye atılıyordu..
Ergenekon adında bir torba açılmış, sevilmeyenler içine atılmıştı..
O günlerde; bu nasıl iş, bu nasıl hukuk, bu nasıl adalet diyenlerin karşısına iktidarcı yazarlar dikildi..
Parmak salladılar..
Ergenekoncu musunuz?
Amaç; korkutmak, susturmak, sindirmekti.. Çünkü; Ergenekoncu damgası yiyenin gideceği adres hücreydi..
*
Derken askerlere yönelik hamle geldi.. Yüzlerce asker darbe planı yapmakla suçlandı.. Ama ortada acayip bir durum vardı..
Bütün belgeler dijital ortamda hazırlanmıştı, altlarında imza yoktu. O toplantıda olmayanlar bile hapse atıldı..
Yine yanlışlık var dendi.. Yanlışlıklar sahte belgeler tek tek ortaya kondu..
Aynı arkadaşlar yine parmak salladı..
Askerci misin?
Darbeci misin?
Statükocu musun?
Amaç aynıydı; korkutmak sindirmek susturmak..
*
17 Aralık’tan sonra Ankara’dan işaret geldi, o büyük davaların kumpas olduğunu, tezgâh olduğunu, belgelerin sahte olduğunu kabul ettiler..
Kandırıldık dediler kesip attılar..
Ne bir özür, ne bir mahcubiyet!.. Parmak salladıkları günleri unutuverdiler..
Silip attılar..
Ne mutlu onlara, Allah böyle bir yetenek vermiş!.. Anında unutuyorlar, yok sayıyorlar..
*
Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle yine ortaya çıktılar..
Adına ‘Yeni Türkiye’ diyorlar.. Yeni Türkiye’nin yeni kurallarını, yeni teamüllerini kendilerinin daha doğrusu cumhurbaşkanının belirleyeceğini söylüyorlar..
Yeni kuralları, yeni teamülleri beğenmiyorsak eleştirmeyeceğiz mi?
Eleştiri yasak!..
Yine parmak sallamaya başladılar..
Dün eleştiri yapanlara, Ergenekoncu, askerci, darbeci damgası vuruyorlardı..
Bugün, Çankaya’yı düşman gibi görmekle suçluyorlar..
Ne söylediğinize baktıkları yok.. Amaçları aynı; sindirmek, susturmak, konuşturmamak..
‘Yeni Türkiye’ymiş!.. ‘İkinci Yeni’ymiş!..
Kabul edecekmişiz!.. Ses çıkarmayacakmışız!..
Bundan sonrasını Salih Tuna’nın Yeni Şafak gazetesinde çıkan şu satırlarına bırakıyorum.
*
“Son günlerde sağda solda ‘İkinci Yeni’ diye bir ‘şeye’ rastlamaya başladım.
‘Yeni dönem’ veya ‘Yeni Hükümet’ veya ‘Yeni AK Parti’nin Yeni Genel Başkanı’ falan kastediliyor galiba.
Arkadaşlar heyecanınızı anlıyorum ama, bu ‘İkinci Yeni’ kavramlaştırması olmaz, tutmaz, boyuna zorlamayın. (...)
Kimin aklına nerden nasıl geldi, bilmiyorum, belki de ‘İkinci Yeni’ şiir akımından mülhemdir.
Değilse de herkesin aklına bu gelmiştir.
Arkadaşlar siyasette ‘İkinci Yeni’ derken, muhakkak ‘Birinci Yeni’den daha güçlü şekilde devamını kastetmişlerdir.
Lakin şiirde böyle olmamıştır. (...)
İkinci Yeni deyince akla gelen isimlerden Edip Cansever, ‘İkinci Yeni akım değil, dalgadır..’ demişti.
Bu vesileyle ‘yeni’ olan her şeye meftun olan arkadaşlar için sinemada ‘yeni dalga’ akımını hatırlatalım. (...)
Uzun lafın kısası, arkadaşların ‘İkinci Yeni’ ifadesi şiirden mülhem olamaz.
Geçen gün, Trabzonspor’un Rostov maçını hiçbir televizyon kanalı vermeyince mecburen internetten bir link aradım. Ararken de karşıma ‘İkinci Yeni’ başlıklı bir site çıktı. Baktım otomobil satıyorlar. İkinci elden yepisyeni diye.
Hayır, bundan da esinlenmiş olamazlar.
Yanlış anlaşılmasın; ben de yeniyi severim. Hem de Necip Fazıl üstadımızın ‘Ne put adam ne ham yobaz, ne bozkurt / Yeni nizam, yeni insan, yeni yurt’ dizesine muttali olduğum ilk gençliğimden itibaren.
Mamafih arkadaşlar o kadar hızlı ‘yeni’leniyorlar ki yetişemiyorum.
Gelgelelim, her şeyin yenisi de o kadar iyi değildir.”
*
İyi pazarlar!..