Hükümet Sözcüsü; ‘Konu kapandı, Fidan tartışması dünde kaldı’ dese de..
‘Bu kriz değil, kriz sayılmamalı, konuşmanın ülkeye bi faydası yok’ diyerek kapatmaya çalışsa da..
Konu kapanacak gibi değil..
Bırakın adaylığı konusunda söylenenleri.. Üzerine tek cümle kurulmamış bile olsa MİT Müsteşarı’nın aktif görevi bırakıp milletvekilliğine soyunması bile başlı başına olay..
Daha da ötesi..
Süper yetkileri varken..
Dokunulmazlık ağına bürünmüşken..
Yeni mesele değil.. Ülkeye gözlüksüz bakanlar uyarıyordu..
Kutuplaşıyoruz aman dikkat..
İnsanlar birbirlerine ters bakar hale geldi, gidiş iyi değil..
Kamplaştık, cepheleştik..
Diyorlardı.. Dinleyen olmadı..
Birinin ak dediğine öteki kara demeye devam etti.. Birinin kutsadığını öteki aşağıladı.. Bu söylem, bu karşıtlık binanın çatısından başladı tabana kadar indi..
*
Dikkatinizi çekmiştir.. Başkanlık rejimini isteyenler söze Anayasa’yı kötüleyerek başlıyor..
Darbe ürünü olduğundan, Evren’in kendi için dizayn ettiğinden dem vuruyorlar..
Tu kaka muamelesi çekiyorlar..
Yeni anayasanın elzem olduğunu belirterek noktayı koyuyorlar..
Aslında başkanlık rejimini isteyen de istemeyen de aynı şeyi söylüyor..
Kimsenin bu Anayasa süper dediği yok..
*
Başbakan’ın partisinin İstanbul il kongresinde yaptığı konuşmanın bir bölümünü radyodan dinledim..
O bölümde Başbakan adalet vaat etti..
Adalet dağıtacaklarını söyledi.. Hemen peşinden adalet dağıttıklarını da iddia etti.. Türkiye’de adalet dünyada adalet diye bağırarak dünyaya da adalet dağıtma vaadinde bulundu..
*
Kafa karışıklığı varmış gibi duruyor ama yok.. Başbakan Türkiye’de olmayan tek şeyin adalet olduğunu biliyor..
Bu sebeple adalet sözü veriyor.. Ama partisinin 12 yıldır iktidarda olduğu aklına gelince faturayı kendilerine kesmemek için adalet dağıttıklarını da söylemeden edemiyor..
Yani Başbakan..
Olmaz ama hadi bir an için oldu diyelim..
Halk, Cumhurbaşkanı’nın çağrısına uydu.. İktidar partisine 400 milletvekili verdi..
Cumhurbaş-kanı’nın deyişiyle gümbür gümbür iktidar yaptı..
Siyasi tablo böyle şekillenirse.. Niye rejim değişikliğine gideceğiz ki.. Neden bilmediğimiz bir sisteme geçeceğiz ki.. Neden riske gireceğiz ki.. Niye vakit kaybedeceğiz ki..
*
400 milletvekiliyle iktidar olan parti..
Gümbür gümbür yasa yapsın..
CHP lideri Kılıçdaroğlu salı günü ‘direnme hakkı’ kavramını gündeme getirince kılıçlar çekildi..
Yaylar gerildi, oklar atıldı..
İktidar çevrelerince iç savaş çağrısı olarak yorumlandı..
İç savaş çağrısını fazla bulanlar insanları sokağa dökmek istediğini söyledi...
Akıllara 6-7 Ekim olayları getirildi..
27 Mayıs 1960 darbesinin de ‘direnme hakkına’ dayandığı hatırlatması yapıldı.. Mesele, CHP liderinin askere seslendiği, darbe iması yaptığına kadar götürüldü..
Köpürtülmeye çalışıldı..
Gelin adını koyalım.. On gündür faiz enstrümanıyla piyasalar üzerinde estirilen fırtınanın iki nedeni var..
BİR: Merkez Bankası’nı bağımsız kurul olmaktan çıkarak Beştepe’ye bağlamanın altyapısını oluşturmak..
İKİ: Ekonomideki kötü sinyallerin müsebbibi olarak tek başına faizi göstermek, faizi indirmeyen Merkez Bankası’na suç faturası çıkarmak..
*
Birincisinden başlayalım.. Afrika gezisine katılan bir yazarın aktardığına göre; Cumhurbaşkanı, başkanlık sistemine geçmeyi para politikaları ve finans yönetiminde daha fazla etkili olmak için de istiyormuş..
Nedenlerinden biri de buymuş..
Bunu yolu Merkez Bankası’nın bağımsızlığını kaldırmaktan geçer..
Biri, hükümet sözcüsü.. Diğeri, AKP sözcüsü..
İkisi de sıkıntılı, ikisi de başkanlık rejimi tartışmasına girmek istemiyor..
Hükümet Sözcüsü Arınç’a soruldu.. Başkanlık sisteminin Bakanlar Kurulu’nda enine boyuna konuşulmadığını söyledi.. ‘Tartışılmasını erken buluyorum’ dedi..
Renk vermedi..
*
Aynı soru dün AKP sözcüsü Atalay’a da soruldu.. O da renk vermemeye çalıştı.. Parti sözcüsü olarak bu konuya cevap vermeyeceğini söyledi..
Gazeteciler ısrar etti.. Seçim beyannamesinde yer verilip verilmeyeceği soruldu..