Dikkatinizi çekmiştir.. Başkanlık rejimini isteyenler söze Anayasa’yı kötüleyerek başlıyor..
Darbe ürünü olduğundan, Evren’in kendi için dizayn ettiğinden dem vuruyorlar..
Tu kaka muamelesi çekiyorlar..
Yeni anayasanın elzem olduğunu belirterek noktayı koyuyorlar..
Aslında başkanlık rejimini isteyen de istemeyen de aynı şeyi söylüyor..
Kimsenin bu Anayasa süper dediği yok..
*
Sohbet ilerliyor, konu Cumhurbaşkanı’na geliyor.. Fiilen yarı başkanlık durumunun yaratılıp yaratılmadığı tartışılmaya başlıyor..
Bakıyorsun.. Başkanlık rejimini savunanlar ağız değiştirmiş..
Biraz önce tu kaka ilan ettikleri..
Darbe ürünü gördükleri..
Evren’in kendi için dizayn ettiğini söyledikleri Anayasa’ya sığınmışlar...
Anayasa aslında yarı başkanlık sistemini öngörüyormuş da.. Anayasa Cumhurbaşkanı’na geniş yetkiler veriyormuş da..
Hani kötünün kötüsüydü..
*
Anayasa’nın cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini düzenleyen beş maddesine toz kondurmuyorlar.. Diğer maddelerini darbe ürünü kabul ediyorlar..
Aslında beş değil, üç maddeyi savunuyorlar.. 102, 104 ve 105..
101. madde cumhurbaşkanının partisiyle ilişkisini kesmesini emrettiği için beğenmiyorlar..
Değiştirilecekler listesinde tutuyorlar..
Bir de 103. madde var.. Cumhurbaşkanının ant içmesi.. Metindeki ‘Görevi tarafsızlıkla yerine getireceğim’ tabirinden de hoşlanmıyorlar..
Kendilerine uymadıklarını söylüyorlar..
*
Başkanlık rejimini ballandıra ballandıra anlatanlara göre mevcut Anayasa’nın üç maddesi mükemmel, gerisi çöp!..
Seçimin gündemini Cumhurbaşkanı belirlemek istiyor
Eskiden seçimin eksenini, seçimin temel konusunu parti liderleri belirlerdi..
Birbirinin peşlerine takılmayı sevmezlerdi ama ister istemez cevap vermek durumunda kalırlardı..
Genelde başbakanlar daha etkili olurdu.. Tabii muhalefetin gündemi sürüklediği, farklı bir rüzgâr estirdiği çok seçime tanık olduk..
*
Haziran seçimi biraz farklı olacak gibi duruyor.. Seçimin başat konusunu Cumhurbaşkanı belirlemek istiyor.. Haziran seçimi başkanlık sisteminin oylanacağı bir seçim olacak diyor..
Seçimin bu merkezde geçmesi için gece gündüz başkanlık rejiminin konuşulması lazım.. Öteki konuların ikinci plana düşmesi lazım..
Bu nasıl olacak..
Başkanlık sistemini kim sürekli gündemde tutacak?
Cumhurbaşkanı mı?
Fiilen katılarak, meydanlara çıkarak mı?
Güneş.. Ağar.. Fidan..
Bir dönem askerler gözdeydi.. Emekli olan paşa kapağı Meclis’e atmak isterdi.. Kimi Meclis’e atardı, kimi kamu bankalarının yönetim kuruluna..
Devletle işlerini rahat çözmek isteyen özel sektör de eski paşalara ilgi gösterirdi..
Uç nokta, Tak-Şak Paşa olarak da bilinen Genelkurmay Başkanı Doğan Güneş’in DYP’den milletvekili olmasıydı..
*
Sonra emniyetçilerin de altın devri oldu.. Bir ara emniyet müdürleri akın akın Meclis’e koşmaya başladı.. Valileri de unutmayalım.. En görkemlisi Emniyet Genel Müdürü olan Mehmet Ağar’ın polis konvoyu eşliğinde, sirenler çalınarak siyasete girmesiydi..
*
Bu dönem istihbaratçılar askerleri de emniyetçileri de gölgede bıraktı.. MİT Müsteşarı Hakan Fidan görevinden istifa ederek siyasete atılarak başka kapıyı araladı.. MİT’le siyaset arasına yeni bir kanal açtı..