Gelin adını koyalım.. On gündür faiz enstrümanıyla piyasalar üzerinde estirilen fırtınanın iki nedeni var..
BİR: Merkez Bankası’nı bağımsız kurul olmaktan çıkarak Beştepe’ye bağlamanın altyapısını oluşturmak..
İKİ: Ekonomideki kötü sinyallerin müsebbibi olarak tek başına faizi göstermek, faizi indirmeyen Merkez Bankası’na suç faturası çıkarmak..
*
Birincisinden başlayalım.. Afrika gezisine katılan bir yazarın aktardığına göre; Cumhurbaşkanı, başkanlık sistemine geçmeyi para politikaları ve finans yönetiminde daha fazla etkili olmak için de istiyormuş..
Nedenlerinden biri de buymuş..
Bunu yolu Merkez Bankası’nın bağımsızlığını kaldırmaktan geçer..
Cumhurbaşkanı Merkez Bankası’nı eleştirirken; ‘İşte adı bağımsız kurul bağımsız olunca gelinen nokta bu maalesef’ sözleriyle niyetini dile getirdi..
Zaten Merkez Bankası’nın dışında galiba bağımsız kurul kalmadı.. Kâğıt üstünde bağımsız gibi dursalar da hepsi siyasete bağımlı hale getirildi..
*
2001 krizini hatırlayalım..
Biz o krizi niye yaşadık.. Siyasetin piyasa düzenine karışmasından.. Popülist politikalar uğruna piyasanın kurallarını hiçe saymasından..
Kurtarıcı olarak ABD’den çağırılan Kemal Derviş’in ilk yaptığı iş neydi?
Bağımsız kurullar oluşturmak..
Enerji piyasasından sermaye piyasasına.. Borsa yönetiminden rekabet kuruluna kadar bağımsız kurullar oluşturuldu..
Siyasetin elini ayağını sürmesinin önüne geçildi..
Türkiye bu sayede ayağı kalktı.. AKP böyle bir Türkiye’yi devraldı.. (Abdullah Gül başbakanlık koltuğuna otururken, yani 2002’nin kasım ayında kriz atlatılmıştı.. Türkiye o yıl yüzde 6.2 oranında büyüdü..) Ekonomideki başarısını Derviş’in çizdiği rotadan çıkmamasına borçlu..
13 yıl sonra döndük mü başa..
Gerçekten bağımsız kalan son kale Merkez Bankası’ydı..
Üzerine abanılmasının sebebi bu..
*
Gelelim ikinci meseleye.. Beştepe sakinleri Cumhurbaşkanı’nı faiz indirilirse enflasyonunda ineceğine, faiz inerse büyümenin istenilen seviyeye çıkacağına inandırmış..
Bu sebeple olacak; Cumhurbaşkanı ‘Sık sık faiz, sebep enflasyon sonuçtur’ diyor..
Faizi indirmeyen kim?
Merkez Bankası..
Yani Türkiye’yi bacaklarından tutan kurum.. Yeni günah keçisi!.
Verilmek istenen imaj bu..
*
Oysa durum Beştepe sakinlerinin dediği gibi değil.. Uzmanlara göre, faiz kontrolsüz, paldır küldür indirilirse, yedire yedire indirilmezse cari açık büyür, enflasyon tırmanışa geçer, döviz patlar..
Yasayı değiştirin faizleri sıfırlayın
Eski Merkez Bankası Başkanı’nın önerisi yerinde..
Madem, faiz inince enflasyon da iniyor..
Madem, ABD’de, Avrupa Birliği’nde, Japonya’da faizler düşük olduğu için enflasyon düşük..
Madem, ekonominin kuralı bu..
Eski başkan diyor ki; ‘O halde Merkez Bankası yasasını değiştirip faizleri sıfırlayın görelim öyle mi oluyor?’
*
Bu arada Cumhurbaşkanı’nın eski başkan için, o ne bilir, öğrensin kıvamında sözler sarf etmesi bi tuhaf kaçtı..
Durmuş Yılmaz, 2006 ile 20011 arasında Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde başkanlık yaptı.. Görevi bitince Cumhurbaşkanı Gül’ün başdanışmanı oldu..
Sorum şu:
Madem bu işlerden çakmıyordu, onca yıl niye tuttunuz..
Hadi o faiz, enflasyon işlerinden anlamıyordu, şu anki Başkan Başçı da mı anlamıyor?
Merkez Bankası’nı dokuz yıldır bu işten anlamayanlar mı yönetiyor?
Onlar Suriyeli değil mi?
İktidar kanadı Suriyeli göçmenlere ev sahipliği yapmakla övünüyor.. Bütün dünyanın bizi takdir ettiğini söylüyorlar..
Bir yere kadar doğru..
Kamplarda 250 binden fazla Suriyeli yaşıyor.. Üç yılı geçti, Türkiye üç öğün yemekten tutun, ısınma, barınma, çocukların eğitimi, sağlık hizmetine kadar her türlü imkânı veriyor..
Gerisi..
İktidar adamları iki milyona yakın Suriyeliye sahip çıktıklarını söylüyor..
Hal buysa sokaklarda yalın ayak dolaşan çocuklar kim?
Pazarlardan çürük sebzeleri toplayan?
Yarı aç yarı tok dolaşan?
Avuç açan çocuklar, gençler, yaşlılar kim?
Onlar Suriyeli değil mi?