Olmaz ama hadi bir an için oldu diyelim..
Halk, Cumhurbaşkanı’nın çağrısına uydu.. İktidar partisine 400 milletvekili verdi..
Cumhurbaş-kanı’nın deyişiyle gümbür gümbür iktidar yaptı..
Siyasi tablo böyle şekillenirse.. Niye rejim değişikliğine gideceğiz ki.. Neden bilmediğimiz bir sisteme geçeceğiz ki.. Neden riske gireceğiz ki.. Niye vakit kaybedeceğiz ki..
*
400 milletvekiliyle iktidar olan parti..
Gümbür gümbür yasa yapsın..
Türkiye’yi gümbür gümbür demokratikleştirsin..
Özgürlük alanlarını gümbür gümbür genişletsin..
Barış sürecini gümbür gümbür tamamlasın.. PKK adlı örgüt tarih olsun..
Gümbür gümbür yeni Anayasa yapıp 12 Eylül askeri rejiminin monte ettiği maddeleri temizlesin..
YÖK’ü gümbür gümbür kaldırsın, üniversiteleri özgürleştirsin..
Her alanda gümbür gümbür reform yapsın..
Faizi, enflasyonu gümbür gümbür indirsin..
Doları, Euro’yu gümbür gümbür aşağıya çeksin..
Kişi başına geliri gümbür gümbür 18-20 bin dolara çıkarsın..
Milli geliri 800 milyar dolardan dört yılda gümbür gümbür 2 trilyon dolara çıkarsın..
İhracatı gümbür gümbür ikiye, üçe katlatsın..
İşsizliği gümbür gümbür yüzde 3’lere indirsin..
Türkiye’yi gümbür gümbür en gelişmiş 10 ülke içine soksun..
*
Başka..
Listeyi gümbür gümbür uzatabiliriz.. Ha iktidar bunları yapmayıp gücünü başkanlık rejimine geçmek için harcarsa..
Biz de reform yapamaz, yasa çıkaramaz hale gelebiliriz!.. Bizim başkan da ABD Başkanı Obama gibi olabilir!.. Hatırlayın Obama sağlık reformunu yapamamıştı ya!.. Biz yapmıştık ya!..
Kuvvetler ayrılığı aldatmacası..
Başkanlık rejimini pazarlayanlar kılıfı da hazırlamışlar..
Kılıf: Kuvvetler ayrılığı..
Başkanlık rejimini bu sebeple istiyorlarmış.. Yasama güçlensin, yürütmenin bir dediğini iki eder hale gelmekten çıksın, kimliğini kişiliğini demokrasi masasına koysun istiyorlarmış..
Yasama, kimliğini kişiliğini masaya parlamenter sistemde koysun..
Olmazmış..
Güçlü başbakanlık sisteminde yasamanın yürütmeye ram olması kaçınılmazmış..
Ama başkanlık sisteminde..
İki organ ayrı ayrı seçileceği için yasama bağımsız olacakmış!.. Örnek ABD..
İşte aldatmaca, kandırmaca burada başlıyor.. Hem kuvvetler ayrılığı diyorlar hem de başkan seçimiyle vekil seçimini aynı anda yapmayı planlıyorlar..
Düşündükleri sistemde başkan tek başına seçilmiyor, başkan meclisiyle birlikte seçiliyor.. Kampanyayı başkan yapacak, vekil yan sandıktan seçilecek..
O vekil kendisini seçtiren başkana bağlı olmayacak mı?
Olacak tabii..
*
Dahası da var.. 2019’da başkan seçimini, vekil seçimini, belediye başkanı seçimini yani tüm seçimleri bir arada yapmayı planlıyorlar..
Başkan, başkanın meclisi, başkanın belediye başkanları, başkanın yerel meclisi!..
Yüzde 50 neden nefretle bakıyor?
Hükümet Sözcüsü Arınç çok iyi gözlem yapmış.. Tespiti yüzde yüz..
CNN Türk’teki söyleşisinde demiş ki..
‘Yüzde 50 oy alıyoruz, Fakat geriye kalan yüzde 50’de bir nefret söylemine dönüşüyor. Biz eskiden sokağa çıkardık taraftarlarımız bizi çok severdi. Karşıdaki muhalifler de saygı duyardı. Şimdi bir nefretle bakış seziyorum. Kemikleşme kamplaşma var. Bu bizim yüzde 50 oyumuza engel olmaz ama Türkiye yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkar.’
*
Tespit doğru da bu hale nasıl geldiğimizi söylememiş..
Saygı duyan muhalifler neden nefret eder hale geldi açıklamamış..
Durduk yerde olmadı.. Dış güçlere de yükleyemeyiz.. İktidar bir şeyler yaptı ki yüzde 50 nefretle bakar hale geldi..
Kendine oy veren yüzde 50’ye yapışıp vermeyen yüzde 50’yi yok mu saydı?
Ötekileştirdi mi?
Ne yaptı?
Arınç bunu da söylemeli..
*
Peki çözüm ne?
Arınç’a göre şu:
‘Biz yumuşatmalıyız. Siyasette yumuşak dil çok önemlidir. Bağırarak, çağırarak küçülterek onu güçsüz bırakarak bir noktaya getirdiğiniz zaman misal doğru mudur bilmiyorum ama kediyi çok sıkıştırırsanız sonunda yüzünüzü tırmalar.’
*
Başbakan Yardımcısı’na iki sorum var..
BİR: İktidar dilini yumuşatıyor mu, yoksa daha da keskinleştiriyor mu?
İKİ: Gezi olayları kedinin sıkışması sonucu mu? Baskının artmasıyla bunalan yüzde 50’nin infilakı mı? Toplumsal patlama mı?