Geçen pazar üniversite kapısına dayanan öğrencilerin içler acısı durumunu yazmıştım..
Okullarını bırakıp sınava hazırlanmak için temel liselere hücum eden gençlerin telaşını bu sütuna taşımıştım..
Temel lise dedikleri, tabela değiştirmiş dershane..
Çıkan sonuç şu; liseler dershaneye dönüşüyor, dershaneler de lise gibi oluyor.. Lise demiyorum, lise gibi diyorum..
Abuk subuk bi durum..
Hafta içi izledim, birçok haber kanalı bu konuya el attı.. Temel liselere hücumu ekranlara taşıdı..
Sonuç!.. Sıfır..
Sıcağı sıcağına kaleme sarılmadım.. Bir gün bekleyeyim istedim.. Çünkü yeni şeyler söylemek lazımdı..
Teröre lanet olsun.. Demokrasiye darbe.. İstikrara kurşun.. Seçim öncesi karanlık eller devreye girdi.. Kaos planı.. Hükümete yönelik yeni bir hamle.. Yine düğmeye bastılar.. PKK susunca DHKP-C’ yi devreye soktular gibi..
Klasik, beylik, her olayda tekrarlanan cümleler kurmak istemedim.
Çünkü bu sözcükler meseleyi açıklamıyor..
-
Tabii ki teröre lanet olsun..
Savcı’ya yönelik saldırı tabii ki terörist eylemdir..
Cumhur-başkanı çıtayı aşağıya çekti.. 400 milletvekili istiyordu (Not: Hangi partiye istediğini söylemiyor, arif olan anlar taktiği izliyor), Slovakya gezisinde ikinci seçeneği gündeme getirdi..
Halka gitmek..
Yani referandum..
Yani 330 milletvekili.. Meclis Başkanı’nı da düşünürsek aslında 331 gerekiyor..
O da olmazsa!..
Başkanlık hayal olur.. Peki ülke nasıl yönetilir?
Zurnanın zırt diyeceği
Abartılı tespit.. Erken yorum.. Aceleci karar diyebilirsiniz.
Geçen akşam Ahmet Hakan’ın programında anlatmaya çalıştım..
Bu köşede de izah edeyim..
Önce bir hatırlatma, dün yazdım..CHP’de ön seçimle taban çatıya şekil verdi, rota çizdi dedim..
Nasıl bir CHP istediklerinin sinyalini verdiklerini yazdım..
Bunları yazdım ama meselenin bir de Gezi ruhu boyutu var..
*
Başbakan’ın ‘Seçim beyanna-mesinde başkanlık sisteminin nasıl yer alacağını bizzat kendim yazdım, kalemimle yazdım. Biraz daha üzerinde çalışacağım’ sözlerinin en azından ‘Biraz daha üzerinde çalışacağım’ kısmı netlik kazandı..
Cumhurbaşkanı’nın uyarıları veya talepleri doğrultusunda düzeltme yapacak..
Hadise şu..
Başbakan, başkanlık sistemine yönelik bölümü oturup yazmış.. Sonra doğru Beştepe’ye gitmiş.. Cumhurbaşkanı’na okutmuş.. Görüşünü sormuş.. Cumhurbaşkanı da görüşlerini iletmiş..
Böyle olduğunu söyleyen kim?
Cumhurbaşkanı..
Üzerinde istişare ettik dedi..
Düne kadar merak edilen şuydu?
İktidar partisinin seçim beyannamesinde ‘başkanlık’ yer alacak mı, almayacak mı?
Merakımızı Başbakan giderdi.. Seçim beyannamesinde ‘başkanlık’ sistemine vurgu yapılacakmış..
Bizzat Başbakan kaleme almış.. ‘Başkanlık sisteminin nasıl yer alacağını, bizzat kendim, kalemimle yazdım Biraz daha üzerinde çalışacağım. Bizzat ben yazacağım’ dedi..
Geldik zurnanın zırt diyeceği yere..
Niye mi?
Başbakan’ın kaleminden çıkan ‘başkanlık’ nasıl başkanlık olacak?
Otobüse biner binmez önümü kesti.. Alçak sesle; ‘rahatsız etmek istemem, izin verirseniz bir iki sorum olacak’ dedi..
Tabii dedim.. Sohbet ede ede gideriz..
Alıştım artık... Gören, tanıyan, bilen mutlaka memleketin hal ve gidişi üzerine bir şeyler soruyor..
Veya kendi bakışını aktarıp onay bekliyor..
En çok gelen soru; Erdoğan başkan olacak mı?
Benzer bir soru gelecek zannettim; yanılmışım..
Oğlum bu yıl lise son sınıfa geçecek ne yapmamı tavsife dersiniz?
Kim ne derse desin Ankara’da kıyamet koptu, kopan kıyamet tahribat yarattı..
Nedir o?
Barış sürecinin askıya alınması..
Belirsiz bir döneme girilmesi.. Bir sonraki adımın bilinmemesi..
Bu tespiti yaptıktan sonra şu sorunun yanıtını arayalım..
Neden böyle oldu?
10 maddelik Dolmabahçe deklarasyonu 28 Şubat’ta açıklandı.. İktidarcı gazeteler ayakta alkışladı.. Barışa dev adım atıldığı söylendi..