ABD Başkanı Obama Ankara’yla ilişkileri önemsedi; soykırım demekten kaçındı, yine ‘büyük felaket’ demeyi tercih etti..
Rusya Devlet Başkanı Putin Ankara’yla ilişkileri önemsemedi; ‘soykırım’ dedi..
Etnik kimliklere göre toplu katliamın gerekçesinin olamayacağını söyledi..
Bakalım Beştepe’den ‘Eyy Putin’ sesi yükselecek mi?
Papa’ya verilen tepki Putin’e de verilecek mi?
Avrupa Parlamentosu’na yapılan ‘Haddini aşma’ uyarısı Putin’e de yapılacak mı?
Moskova ile gerginlik yaşanacak mı?
Gözden kaçtı desem kaçmadı.. Kaçmadı ama üzerine çok fazla giden olmadı..
Başbakan’a soran, Ekonomi Bakanı’nı sıkıştıran çıkmadı..
Oysa Cumhurbaşkanı’nın açıklamaları çok önemliydi.. Aynen şöyle demişti;
“Şu anda inanın patinaj yapıyoruz. Belki bazıları farkında değil ama rakamlar bunu gösteriyor. Son 3 senedir ekonomik olarak bir patinajın içerisindeyiz.”
AKP bundan dört yıl önce yüzde 49.9 oranında oy alarak iktidar olmuştu..
Demek ki; iktidar olduktan bir yıl sonra patinaj yapmaya başlamışlar..
Demek ki; üç yıldır olduğumuz yerde debeleniyoruz!..
HDP’nin barajı geçmesi için ne gerekli.. İki puan mı, üç puan mı, dört puan mı?
HDP’nin çekirdek tabanının üzerine kaç bin oy daha koyması gerekiyor..
Bir milyon mu, bir buçuk milyon mu, iki milyon mu?
Her neyse.. Hesap kitap yapmayalım..
HDP seçim bildirgesinde işte bu kitleyi hedef almış.. Bunu iki yolla yapmış..
BİR: Kendini azınlıkta hissedenlere seslenmiş..
Öncelikle kadına..
İktidar ilk defa koalisyonu lanetlemiyor..
İlk defa ‘Koalisyon kötüdür, koalisyon demek istikrarsızlık demektir, kriz demektir koalisyon kâbustur’ demiyor..
10 yıl boyunca defalarca demiş..
Ben de her seferinde ‘Koalisyon öcü değildir, bazen yararlıdır, bazen tek parti iktidarlarından daha iyidir’ diye yazmışım..
Genelleme yapmak doğru olmaz..
Koalisyonların iyi örnekleri de var, kötü örnekleri de..
Başkanlık sistemde olduğu gibi.. Başkanlık sisteminin denge ve denetim mekanizmasına önem veren, demokratik örnekleri de var, yasama ve yargının yürütmeye (yani tek adama) tabi olduğu otoriter örnekleri de..
CHP’nin seçim bildirgesi açıklandı..
Öne çıkan, ilgi çeken, dikkat kesilen maddelere bakılırsa; CHP iktidarı ekonomiyle vurmak istiyor..
Özeti şöyle CHP..
7 milyon işsizi..
17 milyon yoksulu..
Prim borcunu ödeyemeyen esnafı..
Tarlasını süremeyen çiftçiyi ..
Eskiden de medyayla, daha doğrusu, medyanın köşecileriyle siyaset arasında yakın ilişki vardı..
Geçişler yaşanırdı..
Köşe yazarları siyasete özenir.. Siyasete atılır..
Siyasetçi sesimi yeterince duyuramıyorum diye televizyonda yorumcu olur.. Yazarlığa soyunurdu..
Ama ne kadar iç içe gibi görünseler de köşe yazarlığıyla siyasetçilik kalın çizgilerle birbirinden ayrılırdı..
Siyaseti seçen siyaset yapardı..
Medyaya veda ederdi, kalemine, köşesine noktayı koyardı.. Çoğu zaman siyaseti seçen yazarın eski mesleğine dönmesi de zor olurdu..
Başbakan 2011 yılında Meclis Uzlaşma Komisyonu’na verdikleri ‘başkanlık’ teklifine gönderme yaptı yapmasına ama..
Beyannamede genel ifadeler kullanması başkanlığı kerhen istiyor..
Hatır için istiyor.. İstiyormuş gibi yapıyor yorumlarına neden oldu..
Beyannamede yer alan ‘Yürütme erki de yasama ve yargı erki gibi anayasal denetime açık alacaktır’ taahhüdü ise hiç anlaşılamadı..
Demokrasilerde yürütme zaten anayasal denetime açıktır.. Açık olmalıdır..
Neyse..
İstemeye istemeye yazınca demek ki böyle oluyor..
Başbakan, Yeni Türkiye Sözleşmesi adı altında partisinin seçim beyannamesini açıkladı..
Ne önemi var derseniz, bence bir önemi yok..
Çünkü bağlayıcı tarafı yok..
Zaten millet açık okumuyor, üzerinde kafa yorup tartışmıyor..
Âdettendir diye açıklanıyor.. Niyet beyanı diyelim..
Şöyle bir örnek vereyim..
İktidar partisinin 2007 yılı seçim beyannamesi parlamenter sistemin güçlendirileceğini, Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin kısıtlanacağını vaat ediyordu..