Geçen pazar üniversite kapısına dayanan öğrencilerin içler acısı durumunu yazmıştım..
Okullarını bırakıp sınava hazırlanmak için temel liselere hücum eden gençlerin telaşını bu sütuna taşımıştım..
Temel lise dedikleri, tabela değiştirmiş dershane..
Çıkan sonuç şu; liseler dershaneye dönüşüyor, dershaneler de lise gibi oluyor.. Lise demiyorum, lise gibi diyorum..
Abuk subuk bi durum..
Hafta içi izledim, birçok haber kanalı bu konuya el attı.. Temel liselere hücumu ekranlara taşıdı..
Sonuç!.. Sıfır..
Bakan’dan çıt yok.. Belki de ‘Yahu ne yapsak bize oy veriyorlar’ rehaveti içindedir!..
Bilmiyorum..
Çocuklar ortada kalmış.. Ne yapacaklarını bilmiyormuş.. Daha önce mezun olup bu yıl sınava gireceklerin nasıl hazırlanacakları belirsizmiş..
Kimin umurunda..
Şu, 7 Haziran’ı kıvıralım yeter!.
*
Bu hafta başka bir meseleye parmak basacağım.. Çok tartışılan, çok mağduru olan, çok can yakan bir konuymuş.. İnsan başına gelince öğreniyor..
Tabii ki; ilk günden haberdar olmamız, üzerine gitmemiz, kalem oynatmamız gerekirdi..
Ama şunu da kabul edin; insan her yere yetişemiyor.. Her konuya anında vakıf olamıyor..
*
Mesele şu; Sağlık Bakanlığı fizik tedavinin alanını tarattıkça taratmış.. Birçok alanı liste dışına çıkarmış..
Bu ne demek?
Parasını ödemiyor demek.. Bedelini karşılamıyor demek..
Eskiden ödüyordu, şimdi ödemiyor.. Mesela tenisçi dirseği, topuk dikeni, sırt ağrısı, ayak bileği burkulması, eklem bozuklukları gibi pek çok sorunda hasta bedelini cepten ödemek zorunda..
Devlet artık tanımıyor..
*
Daha da kötüsü var..
Parkinson, MS, felç hastalarına kota getirilmiş.. Bunlara ‘A’ grubu hasta deniliyormuş..
Eskiden bir doktor 16 hastaya bakıyormuş, şimdi en fazla 8 hastaya bakabiliyor..
Çoğunun kapsamı daraltılmış veya bir kısmı kapsam dışına çıkarılmış..
Daha ötesi..
Bu hastalıklara yakalanan kişi 16 yaşından küçükse 90, büyükse 30 seansını devlet ödüyor..
Daha fazla seans gerektirirse; cepten..
Mesela Parkinson hastasının seans ücreti 250 liraymış.. Hesabını siz yapın..
*
Kamuda sıra var, özel sektörde yoktu.. Sınırlama nedeniyle, kota nedeniyle özel sektörde de sıra başlamış..
Bu devasa sorunun anlayamadığım, cevabını bulamadığım, kafama takılan kısmı şu..
Fizik tedaviyle iyileşirsen devlet beş kuruş ödemiyor, ameliyat olursan tamamını tıkır tıkır ödüyor..
Mesele bel fıtığı oldun..
Fizik tedaviyle ayağa kalkıp, eski durumuna dönersen SGK beş kuruş vermiyor.. Gidip ameliyat olursan, beş kuruş değil beş bin kuruş da olsa ödüyor..
Neden?
Bu kuralı koyanlar çıkıp izah etmeli..
*
Sağlık uygulama tebliği 10 ayda 6 kez değiştirilmiş.. Bu şunu gösteriyor.. Her alanda olduğu gibi sağlıkta da işler düşünülüp taşınılmadan yapılıyor.. Günlük yapılıyor..
Yaptık oldu mantığıyla yapılıyor..
Bu millet nasıl olsa bize oy veriyor anlayışıyla yapılıyor..
*
Bu meseleyi araştırırken Türkiye Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Derneği Başkanı Prof. Dr. Ayşegül Ketenci’nin sözlerine rastladım..
Demiş ki; ‘Bu kotalar beyinden aşağısı felçli hastadan nefes alırken ağrıdan kıvranan hastaya kadar çok geniş yelpazedeki hastaları etkileyecek. İnsanları felç olduğunda çöpe mi atalım.’
*
Bu sözler her şeyi özetliyor.. Durum bu kadar vahim..
Aman sağlığınıza dikkat edin..
İyi pazarlar!..