Kendi hayatlarını özgürce yaşamak ve basının odak noktası olmaktan kurtulmak için kraliyet ailesindeki görevlerinden feragat eden ama unvanlarından feragat etmeyen Sussex dükü ve düşesi Meghan ve Harry çifti Amerikan televizyon yıldızı Oprah Winfrey’ye konuştu.
Oprah’nın şovu herhalde dünyada en fazla izlenen televizyon programlarından biri. Şu anda İngiltere’de her evde bu konu konuşuluyor. Sanırım Amerika’da da. Çünkü o kadar ustaca ortaya atılmış, o kadar iyi hesaplanmış bir hamle ki insanlar konuşmasın da ne yapsın?
İçinde ırkçılık sosu var, kadın düşmanlığı sosu var. Zaten röportaj tam olarak Dünya Kadınlar Günü’ne denk gelmiş tesadüfen. Özgürlükler var. Genç ve güzel bir çiftin (burada odak noktası Meghan) çektiği acıları sonunda dile getirme cesareti var. “İntikam soğuk yenen bir yemektir” var. Magazin basınına eleştiri var. Oprah da bir nevi magazin basını ama bu şu anda konu dışı. Kraliyet ailesine karşı halktan birinin dik duruşu var. Var da var...
Yeryüzünde bugün siyaseten doğruculuk başlığı altında yer alabilecek bütün başlıklar tek bir olayda bir araya gelmiş. Siyaseten doğruculuğun atom bombası gibi bir şey söz konusu olan. Ve elbette etkileri inanılmaz. Brexit’te ikiye yarılan Britanya’nın tam olarak çatırdadığı noktaya indirilen bir balta darbesi olarak da görebilirsiniz Meghan ve Harry’nin röportajını.
Doğrusu, bu çaptaki bir mega-ultra magazin olayına dair hiçbir şeyin tesadüfi olmadığını bilecek kadar uzun yaşadık. Oprah’nın Meghan’a “What” demesi ne kadar doğal ve içtense, bu röportaj da o kadar doğal ve içten.
“The Crown”ı izleyenlerdenseniz İngiliz kraliyet ailesinin iç yüzünü biraz olsun anlamışsınızdır. “Kol kırılır, yen içinde kalır”cı, “Burası eğlence değil, ülkeye hizmet yeridir”ci bir anlayış söz konusu. Yönetmeye değil idare etmeye yönelik bir anlayış. Hiçbir şey yapmamanın yapılacak en iyi şey olduğuna inanan (diziye göre) bir Kraliçe. Ve her şeyden öte, kraliyetin bir gün sona ermesinden aşırı derecede korkan bir kraliyet ailesi. Dünyadaki ve ülkedeki gelişmelere bu açıdan bakan, olayları bu gözlükle okuyan bir ofis. Bence bu olayı da bu şekilde ele alacaklardır.
Elbette The Crown, Kraliçe’yi vatana hizmeti her şeyin üstünde tutan biri olarak resmediyor ve kendisine yöneltilen eleştirilerden de bu bahaneyle kurtarıyor.
Diana hadisesinde dizi hakkaniyetli olmaya çalışıyor ama neticede gerçekten ne olduğunu bilmeye imkân yok. Diziyi izlerken bazen Charles’a sinir oluyor insan bazen de Diana’ya, bazen Kraliçe’ye.
Meghan-Harry hadisesi çok yeni ve güncel olan “The Crown” dizisinde anlatılan olayların çoktan yaşanıp bitmiş şeyler olmadığını, aksine aynı ilişkilerin, ihtirasların, düşmanlıkların, hesaplaşmaların, günümüzde de devam ettiğinin kanıtı oldu. Diziyle gerçek hayatı birbirine karıştırdı.
Üstelik meseleye günümüzün en popüler siyaseten doğruculuk başlıklarını da kattı. Meseleyi güncel sulara çekti. Şimdi konu Meghan ve Harry ile Kraliçe ikiliğinde hangi tarafı seçeceğimize gelip kilitlendi. Gerisi her zaman olduğu gibi önemli değil. Gri alanlar tartışılmayacak bile. Ben bu yazıyı yazarken insanlar Twitter’da birbirlerine küfürler etmeye çoktan başladılar.
Meghan’ı herhangi şekilde eleştirmek ırkçı ve kadın düşmanı olmak anlamına geliyor. Meghan ve Harry’yi savunmak ise, ‘istemem yan cebime’cilik, nankörlük, ikiyüzlülük ve İngiltere özelinde kimi muhafazakâr kamuoyu önderlerine göre “vatana ihanet” demek.
Dünya sosyal medyanın da yardımıyla “ikiye bölüp yönet”in tek geçerli sistem olduğu korkunç bir yer haline geldi. Herkes, her gün, her konuda iki seçenekten birine taraf olmaya zorlanıyor. Benim tek bildiğim, işin içinde zorlama -ve sadece iki seçenek- varsa orada sorun var.
Şimdi çekirdekler hazırsa, buyurun seyreyleyin gümbürtüyü...